Becerdiniz, Böldünüz ve TC Büyükelçiliğini Polis Ordusu Koruyor…
Öğretmenler sendikalarının öncülüğünde ve onlarca örgütün de desteği ve katılımcılığı ile KKTC Meclisi önünde gerçekleştirilen Eylem Ateşi, gerici-yobaz-şeriatçı cemaatlerin siyasal İslam simgesi haline getirdiği baş örtüsüne “Geçit yok” mitinginin bir devamı olarak başlatıldı; 28 Nisan’a kadar da sürdürülecek.
Bu eylem alanına gittiğimde, bana çarpıcı gelen çok fazla katılımcı olduğundan ziyade TC Büyükelçiliği önünde alınan koruma önlemi oldu. Yol içine Büyükelçilik binası boyunca korkuluklar dizilmiş, arkasında da polis ordusu… Mübalağa değil, polis ordusu vardı… Eylem meclis gancellisinin önünde idi ve meclisi koruyan polis sayısı yirmi kadar ancak vardı. Ama TC Büyükelçiliğinin önünde gerçekten birkaç yüz kadar polis vardı… Ne hale gelmiş bu ülke?! TC Büyükelçiliğini yerel halktan korumak için polis ordusu… Kim bu hale getirmiş bu ülkeyi?! Elbette ki yerel halkı bölenler, ayrıştıranlar…
Kimdir be bunlar?! Kıbrıs Türk kimliğini sahiplenmemiş, benimsememiş, içselleştirememiş ve dahi Kıbrıs Türk kimliğini ret ve inkâr edenler, ve dahi bu kimliğe hakaret edenler ve değiştirmeye kalkışmış olanlar ve dahi bu kimliği sahiplenenleri bu memleketten kovmaya kalkışanlar…
Kimdir be bunlar?! Reşit olmayan kız öğrenciyi tüzüklere aykırı olarak okula sokmak isteyen gerici-yobaz-şeriatcı cemaat tayfası ve onlarla saf tutan ve onlara sahip çıkan ve dahi ilgili tüzüğü değiştirmeye kalkışan öncelikle Eğitim Bakanı olmak üzere hükümet üyeleri… Ve gerici-yobaz-şeriatçı cemaatlere karşı çıkmak yerine onları korumaya çalışan TC Büyükelçiliği… Becerdiler ve Kuzey Kıbrıs halkını böldüler… Evet, gevelemeye hiç gerek yok; bayağı böldüler… Ve sonunda Kıbrıs Türk kimliğini sahiplenenlerin, içselleştirenlerin Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkanların kararlı tepkisine karşı TC Büyükelçiliğini polis ordusu ile korumaya almak zorunda kaldılar… Bu görüntü hiç de hoş değil, hiç de övünülecek gibi değil; bölenlerin muradı bu idiyse, başarıları ile övünebilirler…
Bölenler sadece Kuzey Kıbrıs’tan değil; Türkiye’den de Kıbrıs Türk kimliğine hakaret ederek, bu kimliği sahiplenenleri, içselleştirenleri “Rumlaşmak”la itham edenler de vardır. Gerici-yobaz-şeriatçılara “Geçit yok” diyenleri kendi memleketlerinden kovmaya kalkışanlar da vardır. Hakaretleri ve tehditleri gırla… Başbakan da onlardan nasibini aldı; halbuki garibim onların safında idi… TC Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Oktay Saral’ın KKTC Başbakanı Üstel için söyledikleri yenilir yutulur gibi değil… TC Cumhurbaşkanı’nın eski başdanışmanı Aydın Ünal “51 yıl sonra Kıbrıs’a bir kez daha Barış Harekatı yapmak, Kıbrıs’ı kurtarmak kaçınılmaz görünüyor” diye sosyal medyada paylaşım yaptı… Hedefte Atatürk ilke ve devrimlerinden ve Kıbrıslı Türk kimliğinden ödün vermeyen herkes var… Bu gelinen aşamadan, payı olanlar ve dahi sorumlu olanlar, gerici-yobaz- şeriatçı cemaatler ve olayların ta başından beri onlarla saf tutan kişiler, örgütler ve siyasiler övünebilirler. Becerdiler ve Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanları böldüler; Kıbrıs Türk kimliğini sahiplenen ve içselleştirenlere nefret dili ile her türlüsünden hakaretamiz sözü söyleyip gerici-yobaz-şeriatçı vizyonlarını zorlamaya çalışarak böldüler… Ve TC Büyükelçiliği binasının polis ordusu ile korunması ihtiyacını bu topraklarda gerçekleştirdiler… Vah ki ne vahhh…
Yıl 1968 idi… Türkiye’de devrimci üniversite öğrencilerinin eylemlerine Kıbrıslı Türk öğrenciler de katılmıştı. Polis eylemci öğrencileri dağıtmak için sert hareketlerle saldırdı, öğrencileri copladı, tartakladı, şiddetle toplayıp karakollara götürdü. Aralarında Kıbrıslı Türk öğrenciler de vardı… Karakollarda onları “İngiliz piçi, Rum piçi” diyerek tartakladılar. Sonrasında bazılarını da sınır dışı ettiler. Öğrencilerin aileleri bunları öğrendiğinde Lefkoşa’da TC Büyükelçiliği (eski) binası önünde eylem yaptı… Eylemde açılan pankartlardan birinde “ANAVATAN, ANAMIZ SENSİN; İNGİLİZ PİÇİ MİYİZ, RUM PİÇİ MİYİZ SEN BİLİN” yazıyordu… Hiç unutmam…
Geldik bugüne… Hala daha bize Rumlaştığımızı söyleyenler var; kibarlaştılar ve “Rum piçi” demiyorlar… Ve onların safında bir hükümet… Ve onlara karşı gıkı çıkmayan bir Cumhurbaşkanı, uluslararası niteleme ile Kıbrıslı Türk lider, liderimiz…
Kimdir be bunlar?! Mustafa Kemal 23 Nisan 1924’te o 150’likler listesini hangi nitelemelerle çıkarmıştı? Bunu çalışmamız gerek… ‘Persona non grata – istenmeyen kişiler’ listesi hangi ölçütlerle belirleniyor? Bunu çalışmamız gerek… Kökü dışarda gerici-yobaz-şeriatçı cemaatlerin üyelerine ve onlara sahip çıkanlara, onlara kaşı çıt çıkarmayanlara, onlarla saf tutanlara karşı saf-saf ve iyi niyetle ve hoşgörü ile sessiz kalmak züldür; onlara “Geçit yok”… Onlara nefret dili ile değil, çağdaş değerler, demokrasi ve hukuk aşkı ile tepki verilmelidir ki Rumlaşanların olmadığını, Araplaşanlara da geçit verilmeyeceğini daha iyi anlasınlar.
Becerdiler, böldüler… Geri çekilmezler, maşalarını da atmazlarsa, sonuçları onların derdi olacak… İngiliz ve Rum da çok uğraştı Kıbrıs Türk kimliğini değiştirmek için; kimliğin sahipleri direndi, değiştirmek isteyenler başaramadı. Şimdi de kökü dışarda yobaz-gerici şeriatçı cemaatler ve onların yerli işbirlikçileri uğraşıyor değiştirmek için. Başaramayacaklar; Kıbrıs Türk kimliğini sahiplenenler ve içselleştirenler başaracak… Ve onlar ‘150’likler’ benzeri ve ‘Persona non grata – istenmeyen kişiler’ listelerini mutlaka oluşturacak… Bölenlere buraya kadar…