Aşırı sıcaklar nedeniyle kazılara bir aylığına ara verildi… Üç kazı devam edecek…
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu ve gerek 1963-64, gerekse 1974’te kayıp edilmiş olan Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerinin aranmakta olduğu kazılara aşırı sıcaklar nedeniyle ara verildi… Aşırı sıcaklar nedeniyle ara verilen kazılar Ağustos ayı sonunda veya Eylül ayı başında kaldığı yerden devam edecek.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre, her ne kadar da kazılara ara veriliyor olsa da, üç kazı devam edecek. Bunlardan biri Mora’da (Meriç) yürütülmekte olan kazı, bir diğeri Taşkent’teki (Vuno) kazı ve Arçoz’da (Yiğitler) askeri bölge içerisinde devam etmekte olan kazı…
Taşkent’teki kazıya, bölgede inşaat yapılacak olması nedeniyle devam edilecek, Mora’daki kazıya da kuyu kazısı olacağı için devam edilecek çünkü kuyu kazıları, ancak suyun olmadığı yaz aylarında yapılabiliyor.
Bu aşırı sıcaklarda kazı ekiplerinin açık arazilerde uzun süre güneş altında kazı yapmaları zaten mümkün değil, bu kazı ekiplerindeki arkeologların, şirocuların ve diğer çalışanların sağlıklarını etkileyebilir. Biz de kazı ekiplerine iyi dinlenmeler diliyoruz…
MORA’DAKİ KAZI…
Geçtiğimiz Pazartesi günü (21 Temmuz 2025) Balekitire’de (Balıkesir) olası bir gömü yeri göstermiş olduğumuz Kayıplar Komitesi’nden araştırma görevlisi Ahmet Esnaf’la birlikte, Lefkoşa’ya dönüş yolumuzda Mora’daki (Meriç) kazıyı ziyaret ederek kazı ekibiyle görüştük. Kazı ekibinde deneyimli arkeolog Hasan Doğan ile Yuanna Pandeli ve Yorgos Sifonos, şiroda ise Hüseyin Şaşmaoğlu vardı biz gittiğimiz zaman…
Çömlekçi Çiftliği’nin doğusundaki bu arazide bir zamanlar tarla sahibi tarlayı sürerken, sivil kıyafetler içerisinde bir kişinin kalıntılarına rastlamış. 90’lı yıllarda olmuş bu…Şimdi bu kalıntılar aranıyor…
Kazı yerinin hemen yanıbaşında çok eski, antik bir su havuzu var… Havuzda kırık seramik parçaları da varmış, bunlar 1800’lü yıllardan gibi duruyormuş… Havuzun yanında bir de kuyu varmış, bu kuyu da kazılacak…
Hasan Doğan’a “Bu aşırı, bunaltıcı sıcakta ne kadar kazabilirsiniz?” diyoruz. “Saat 1’e kadar kazabiliriz” diyor… Sonra aşırı sıcak ve nem yüzünden durmak zorunda kalıyorlar ertesi güne kadar…
Bu arazi, Mora sınırında…
Kazı ekibine kolaylıklar dileyerek Ahmet Esnaf’la birlikte Lefkoşa’ya dönüyoruz…
Mora'daki kazıda şiroda Hüseyin Şaşmaoğlu bulunuyor...
*** BASINDAN GÜNCEL…
“Holguin’in iki mesajı: İki bölgeli, iki toplumlu federasyonun sonu…”
Panayotis ÇANGARİS/OFFSITE
BM Genel Sekreteri’nin Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin’in Politis’e verdiği röportaja göre, Crans-Montana’daki başarısızlığın bir sonucu iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun artık her iki taraf için ortak bir referans noktası oluşturmaması.
Holguin, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü ve Guterres çerçevesinin Kıbrıs sorununun çözümünde birincil hedef olmaya devam edip etmediği veya başka fikirlerle desteklenmesi gerektiğini düşünüp düşünmediği sorusuna, iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen çerçeve olmaya devam ettiği yanıtını verdi. Ancak, “Crans-Montana’daki başarısızlığın bir sonucu olarak, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon artık her iki taraf için ortak bir referans noktası değildir” dedi.
Holguin, “2021’deki gayri resmi 5+1 toplantısından dört yıl sonra, iki tarafın pozisyonları birbirinden çok uzak görünüyor” dedi. Bu gerçeğin dikkate alınması gerektiğini çünkü bilindiği gibi “tangonun iki kişiyle yapıldığını” söyledi. Holguin, iki toplum arasında “sosyal bakımdan” artan uçurumun “aynı derecede endişe verici” olduğunu da sözlerine ekledi.
Holguin, bugün karşımızdaki durumun bu olduğunu vurgulayarak, tarafların güven inşa etme ve gelecek için ortak bir zemin bulma sürecine katkı koyma, ve karşılıklı olarak kabul edilebilir unsurları belirlemek için adım adım ilerlemelerine yardım etme kararlılığını açıkladı. Holguin, “Bu, BM Genel Sekreteri’nin şu anda benim misyonum için belirlediği önceliktir” dedi.
Yukarıdaki alıntı, BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisinin 8 Temmuz Salı günü Politis gazetesine verdiği röportajla ilgili olarak Kıbrıs Haber Ajansı’nın (CNA) yayımladığı haberden alınmıştır. New York’ta yapılacak ikinci beşli görüşmeden (16-17 Temmuz) sadece dokuz gün önce.
ZAMANLAMA TESADÜF DEĞİL…
Bu zamanlama tesadüf değildir. Yani, ikinci beşli görüşmeden bir haftadan biraz daha uzun bir süre önce, Maria Angela Holguin Cuellar bir röportaj verdi ve bu şekilde çeşitli mesajlar iletti.
Hangi mesajları iletti?
Birincisi. Holguin’in yaklaşan çok taraflı görüşmelere ilişkin beklentileri düşürmek istediği açıktır. “Bu görüşmelerden önemli bir sonuç çıkmayacağını” bildiği için, iyimser veya benzeri yaklaşımları frenlemeye özen gösteriyor. Esasen, çok taraflı görüşmede “en fazla bazı güven artırıcı önlemlerin (GAÖ) kararlaştırılabileceği” ve önceki GAÖ’lerde neden ilerleme kaydedilemediğinin netleştirilebileceğini olabildiğince açık bir şekilde söylüyor. Özellikle, “Tarafların güven inşa etmesi ve gelecek için ortak bir zemin oluşturmasına katkıda bulunacak kabul edilebilir unsurları belirlemek üzere adım adım ilerlemelerine yardımcı olacağım. Bu, BM Genel Sekreteri’nin şu anda benim misyonum için belirlediği önceliktir” ifadelerini kullandı.
“ÇÖZÜM DEĞİL ÇÖZÜM İÇİN ORTAK BİR ZEMİN BULMAK…”
Söylediklerine dikkat edin. Güven inşa etme ve gelecek için ortak bir zemin oluşturmaya katkıda bulunacak, karşılıklı olarak kabul edilebilir unsurları belirlemek. Farkı görebiliyor musunuz? Bir ‘çözüm’ değil, herhangi bir çözüm için ‘ortak bir zemin’ bulmak.
Bu da bizi Holguin’in açıkça ifade ettiği ikinci mesajına götürüyor. İki bölgeli, iki toplumlu federasyon artık her iki taraf için de masada bulunmuyor. Türk tarafı artık iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümünü tartışmıyor. “…İki bölgeli, iki toplumlu federasyon artık her iki taraf için de ortak bir referans noktası değil. 2021’deki gayri resmi 5+1 konferansından dört yıl sonra, iki tarafın pozisyonları birbirinden çok uzak görünüyor. Bu gerçek dikkate alınmalıdır çünkü bilindiği gibi, tango iki kişiyle yapılır” dedi.
Holguin, sürecin BM kararları çerçevesinde devam ettiğini söylemesine rağmen (ki bunu söylemek zorundaydı), aynı zamanda gerçekleri dile getirerek bize açıkça şunu söyledi: Karşı taraf artık iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu istemiyor, “Ve ne yapacağınızı görmemiz gerekecek.” Esasen bize bariz olanı söyledi: “Evliliği zorlayamazsınız” (bunu tango benzetmesiyle biraz farklı bir şekilde ifade etti).
Yani ne olmuş? Bunu açıklamaya ihtiyaç var mı? İki bölgeli, iki toplumlu federasyon bitti.
Holguin bile iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun artık uygulanabilir olduğuna inanmıyorken, neden hala uğraşıyoruz?
(OFFSITE’te 13.7.2025’te yayımlanan Panayotis Çangaris’in yazısı PENNA tarafından Türkçeleştirildi.)
*** BASINDAN GÜNCEL…
“Rodos’tan Cotyora’ya Feriköy Bit Pazarı…”
Güven BAYAR/T24
Dün sabah Feriköy Bit Pazarı’na diye evden çıktım. Önce Bomonti Gürcü Katolik Kilisesi Kütüphanesi’ne uğradım. (Kütüphane dışarıdan ziyarete kapalı.) Sonra pazara indim saat 10 gibi. Feriköy Bit Pazarı’nın gözlemesi, çayı güzeldir ya da o akış içinde seyre daldığım için bana öyle geliyor… Peşinden bir kahve, sigara falan derken gelen giden başlar. Herkesin kendine göre bir dünyası, ilgi alanı var; Para, plak, kitap, dergi, fotoğraf, biblo, pul toplayanlar da var, pazar nostaljisi olsun diye gelen de. Bin türlü insan hikayesi havalanıyor tezgâh üstlerinden…
YANNİS MARİNOS VE GÜZEL AİLESİ…
Tezgâhları dolanmaya başladığında saat 11’e geliyordu. 3 gibi kahve arası verdiğimde bir aile geldi masaya ve tatlı bir Rum aksanıyla gözleme söylediler. Siparişler gelince bana de ikram etmek istediler ve öyle tanıştık Yannis Marinos ve güzel ailesi ile. Feriköy Pazarı’nın ününü duymuşlar ama tezgahlar beklentilerinin biraz altında kalmış. Ufak birkaç parça bir şey almışlardı ama akışı ve ortamı çok sevdikleri yüzlerinden anlaşılıyordu.
Yannis sohbet’e hemşehrim memleket nere diye başlayınca Pontus Cotyora’sından (Ordu) dedim. Mübadele ile Ordu’dan ayrılmak zorunda kalan Rumların Yunanistan’ın Katerini kentinde küçük bir Ordu şehri yarattıklarını, Katerini’yi 2011’de ziyaret ettiğimde Belediye başkanının bile Ordu Fatsalı olduğunu hatta büyükdedesinin Mübadele öncesi Ordu Fatsa’da bir dönem belediye başkanlığı dahi yapmış olduğunu anlatmaya başladı. (Fatsa Belediyesi 1878 yılında kurulmuştur. İlk belediye başkanı Kirkor Ağadır.)
Sohbet Mübadele öncesine ve sonrasına uzandı. Bu süreçler hepimizin bildiği ama yıllardır bilmiyormuşuz, çok eski de kalmış gibi yaptığınız şeyler! Biz Yannis'le sohbeti koyulaştırıp uzatınca eşi ve kızı Yannis’e hayde artık dedi. Pierloti’ye gideceklermiş. İstanbul çok pahalanmış dedi. İstanbul Kart almış onu göstermeye çalışıyor bana. Hadi sizi Osman Bey durağından Eminönü otobüsüne bindirim, oradan da Eyüp’e tramvayla devam edersiniz dedim. Çok mutlu oldular.
Bomonti’den yürüyoruz Kurtuluş’a (Tatavla) doğru, sanki 40 yıldır tanışıyoruz da birazdan evlere dağılacağız… Durağa geldik uzun uzun sarıldık, telefonlar alındı, Rodos’a davet ettiler hatta akşam otele döndüklerinde arayıp tekrar teşekkür ettiler ve bu sabah için de otele kahvaltıya davet ettiler ama gitmedim, gidemedim…
Bir vesile ile buluştuğumuzda, birbirimize olan sevgimiz, duygumuz içimizden taşıyor. Resmî tarih anlatıları, kimlik milliyetçisi politikalar yüzünden 20 milyonluk İstanbul’da 2 bin Rum kaldı. Anadolu’dan, ata topraklarından yüzlerce yıl önce koparılan insanların torunları birbirilerini bit pazarlarında buluyor.
KAVAFİS’LE BİTİRELİM…
Konstantinos Kavafis’le bitirelim;
“Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin.
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa. Sanki bir hükümle yazgılanmış her çabam;
ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın.”
Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler. Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların. Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
ne bir gemi var, ne de bir yol sana. Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte, yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.”
(T24 – Güven BAYAR – 20.7.2025)