1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. "ASIL İŞGAL..."
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

"ASIL İŞGAL..."

A+A-

“Siz Tatar’dan farklı bir şey söylüyorsunuz. Siz federal çözümden söz ediyorsunuz. Türkiye’den farklı nasıl konuşacaksınız? Ya da federasyon çözümünü, iki ayrı devleti savunan Türkiye’ye nasıl kabul ettireceksiniz?” diye sordular Tufan Erhürman’a…

Kıbrıslı Rum moderatörden geldi bu soru…

Türkiye’nin kararlarını ben belirlemiyorum” dedi Tufan hoca…
“Ancak, Kıbrıs Türk halkı da kendi iradesini ortaya koyacak. Nihayetinde, halkımın iradesine uygun olarak, elbette Türkiye Cumhuriyeti ile istişare edeceğim.”

Tufan Erhürman, çözümün “federal” temelde mümkün olabileceği görüşünü yineledi.
Ama şu notu da düştü:
“Öyle yalnızca iki toplumlu, iki kesimli, federal çözüm demekle de çözüm olmuyor.”

Uzun uzadıya anlattı yaşanmışlıkları...
“Yaşadıklarımızdan öğrendiklerimiz var. Annan Planı ya da Crans Montana süreçlerini yaşadık. Denedik, olmadı. Neden olmadığına yanıt üretmek zorundayız. Masadan neden kalkıldığını konuşmak zorundayız. Bu bir suçlama oyunu değil… O nedenle yeni bir metodoloji öneriyoruz. Örneğin yeni bir müzakere sürecinde zaman sınırlaması olması benim için vazgeçilmezdir. Buna var mıyız? Somut konuşalım. Siyasi eşitlik, dönüşümlü başkanlık, bunlar tartışmasızdır.”

Kıbrıs’ın üç önemli siyasi figürünü birlikte dinledik…
AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanou, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ve DİSİ Genel Başkanı Annita Demeteiou, “Avrupa Günü” etkinliğinde buluştu.


Elbette yaşadığımız gerilim süreçleri içerisinde liderlerden çok fazla “empati” beklemek de mümkün olmuyor. Olabildiğince kendi pozisyonuna tutunuyor herkes… Çok da umutlu ya da iyimser cümleler kurulmuyor ne yazık… Çok da güler yüzlü geçmiyor tartışmalar…

***
“Kıbrıs’ın geleceği için korku, gerilim, düşmanlık temellerinden vazgeçmeliyiz” dedi örneğin Annita…

Her cümlesi korkuyu, gerilimi ve düşmanlığı çağrıştırdı oysa...

Kuzeydeki “işgal”den söz etti misal…
Panelin sonunda Tufan hoca söz aldı, “İşgali konuşacaksak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin şu anki haliyle, Kıbrıslı Rumların işgalinde olduğunu söylemeliyiz” diyerek, bu tavrına tepki gösterdi.
Buz gibi bir hava oluştu salonda…

DİSİ Başkanı’na göre “en büyük çıkmazlar, en büyük fırsatları barındırıyor.
Yine de…
Türkiye’yi sorumlu tutuyor yalnızca, olup bitenden…
Kimse de aynaya bakmak istemiyor.
Ya da nedense aynalar hep “ötekini” sorumlu gösteriyor.

 

Avrupa Birliği ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte, en sert eleştiriler yine Avrupa Birliği’neydi…


Tufan Hoca hatırlattı:
Unutulan Doğrudan Ticaret Tüzüğü gibi… Enerjiyle ilgili büyük deniz bağlantısı, örneğin…

“Avrupa Birliği, Yunanistan-Kıbrıs-İsrail bağlantısının hem siyasi hem de ekonomik anlamda sürdürülebilir olmadığını bilmiyor mu? Kıbrıs-Türkiye-Yunanistan hattının çok daha uygun olduğunu görmüyor mu? Üstelik bu formül yaratılacak karşılıklı bağımlılık ilişkisi ile çözüm iklimi de yaratacak, barışa katkı sağlayacaktır.”

***
Genç Andreas’ın sorusunu özellikle not aldım.

“Siyasi eşitlik, Kıbrıs Türkler için önemli… Güvenlik de Kıbrıslı Rumlar… Siz potansiyel bir Kıbrıslı Türk lider olarak garantörlükten vazgeçebilecek misiniz? Tek yanlı müdahale hakkının kalkması gerektiğini söyleyebilecek misiniz?”


Tufan hoca eşitlik ya da güvenlik konularının yalnızca bir toplumun meselesi olmadığını anlattı.

“Siyasi eşitlik yalnızca Kıbrıslı Türklerin meselesi değil…
Her iki toplumun da meselesi olmalı…
Güvenlik de öyle…
Kıbrıslı Rumlar yalnızca 1974’i işaret ederek güvenlik endişesini gündeme getirir, 1963-1974 arasına yaşananları ve Kıbrıslı Türklerin güvenlik endişelerini görmezden gelirse, o zaman çözüme ulaşamayız.

 

Kıbrıslı Türkler azınlık değildir, siyasi eşit ortaktır.
Güvenlik konusu da her iki toplum için hassastır.

Siyasi eşitlik gibi güvenlik meselesine de birlikte karar vereceğiz.”

***
Panel moderatörlerinden Mustafa Alkan’ın AKEL Genel Sekreteri Stefanou’ya sorusu da ilginçti: “Daha önceki plana hayır dediniz, AKEL nasıl bir plana evet der. Dönüşümlü başkanlığı kabul eder misiniz?”

“2004’e geri dönmeyeceğim, bunu saatlerce konuşabiliriz “ diyerek söz başladı Stefanou ve şu önemli cümleyi kurdu.

“Dönüşümlü Başkanlık, Talat - Hristofyas’ın ürettiği bir sonuçtur, bu bizim çocuğumuzdur. Nasıl bunu inkâr ederim. Siyasi eşitliği de tümüyle destekliyoruz. Ama Kıbrıslı Türklerin de bu yakınlaşmalar ve uzlaşmalarla birlikte, yeni dönemde garanti sisteminin son bulacağını, bunun yerine yeni bir güvenlik anlayışının tesis edileceğini konuşması gerekiyor…”

 

***
Kıbrıslı Türkler liderler, Kıbrıslı Rum gençlerle, toplumla, sivil inisiyatiflerle çok daha fazla bir araya gelmeli… Kıbrıslı Rum liderler de kuzeydeki toplumsal gruplarla… Bölük pörçük bir düzende birbirini daha az anlıyor, dinliyor, yaşıyor toplumlar... Kendi sesini, korkusunu, endişesini, güvensizliğini işitiyor çoğunlukla… Kendi halkına konuşuyor... Bir “ortaklık” için “ayrı ayrı” düşünmekten uzaklaşabilsek keşke…


eu-panel-day.jpg

 

 

Bu yazı toplam 3498 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar