1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. “Anavatan Milliyetçiliği”, İtaat ve Ersin Tatar’a Muhalefet Etme!
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

“Anavatan Milliyetçiliği”, İtaat ve Ersin Tatar’a Muhalefet Etme!

A+A-

“Anavatan Milliyetçiliği” veya “Anavatancı Milliyetçilik” diye adlandırabileceğimiz olguyu literatüre siyaset bilimci Rogers Brubaker kazandırdı.

Brubaker’in “homeland nationalism” diye tanımladığı milliyetçiliğe başka isimler vermek de mümkündür. Mesela, “Birleşmeci Milliyetçilik” veya İrredantizm gibi...

Shakespeare’in gül için, nasıl adlandırırsak adlandıralım gül gül gibi kokar dediği gibi, adını ne koyarsak koyalım bu milliyetçilik türü de hep aynı eğilimleri yansıtmaktadır.

Bir devletin, kendi sınırları dışında yaşayan soydaşlarını veya etnik akrabalarını yayılmacı amaçlar için kullanmasından söz ediyoruz.

Başka türlü söylersek, bu milliyetçilik anlayışında ulusun devletin sınırlarının dışına taştığı düşünülür ve ulusun gücü yettiğinde etnik akrabaların yaşadığı topraklara yayılması “doğal” sayılır.

Bu olgudan söz ettiğimizde aklımıza genellikle Hitler Almanya’sının Almanya dışında yaşayan Almanları ileri sürerek Avusturya’yı ilhak, Çekoslovakya’yı da işgal etmesi gelir.

Oysa Almanya’nın yayılmacı “Anavatan Milliyetçiliği”, Hitler’den önce de vardı.

Benzer eğilimler çeşitli zamanlarda farklı ülkelerde de ortaya çıkmıştır. Örneğin, Panslavcılık, Panhelenizm ve Pantürkçülük bu türden milliyetçiliklerdir.

Bu milliyetçiliklerin en yaygın ortak özellikleri, “soydaşları ulusa katma”, örneğin “Dış Türkleri”, “Dış Helenleri” kurtarma adına yayılmacı tutumlar takınmaktır.

Kıbrıs, “Anavatancı Milliyetçiliğin” at koşturduğu bir ülkedir. Hatta, tarihsel olarak bakacak olursak, sadece “Anavatancı Milliyetçiliğin” hüküm sürdüğünü bile ileri sürebiliriz.

Adamızda, başka ülkelerde görüldüğü türden uluslaşma ve devletleşme yaşanmamıştır. En kuvvetli akımlar, “Anavatan Milliyetçiliği” temelinde Türkiye ve Yunanistan ile birleşme (Enosis ve Taksim) olmuştur.

Kıbrıslı Rumlar açısından bağımsız Kıbrıs devletinin benimsenmesi, Enosis fikrinin başarısız olmasından sonra, yani Makarios’un ifadesiyle “gerçekleşebilir olmadığı” anlaşıldıktan sonra söz konusu olmuştur.

Kıbrıslı Rum elitler ancak o zaman Kıbrıs Cumhuriyeti devletine sarılmışlardır.

Kıbrıs Türk toplumunda durum farklıdır. “Anavatancı Milliyetçiliği” benimseyen Kıbrıslı Türk elitler hala adanın bölünmesinde ısrar etmeyi sürdürüyorlar.

Belki Taksim, kitleleri harekete geçirici gücünü kaybetmiştir ama bu süreçte milliyetçi elitler “Anavatan’a” bütünüyle boyun eğmişlerdir.

“Anavatan’a” biat etme, günümüzde Ulusal Birlik Partisi ve Ersin Tatar sayesinde en karikatür, en müsvedde  şekline bürümüşse de, eskilere dayanan bir olgudur.

Kıbrıs Türk liderliği, ilk defa 1950’lerde, yani, “Anavatancı Milliyetçiliğin” en güçlü olduğu dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin jeo-politik çıkarlarına ve yayılmacı emellerine hizmet eden “etnik akrabalar” olarak işlevselleştirilmiştir.     

Nitekim Büyük Britanya’nın Ankara büyükelçisi James Bowker, 4 Şubat 1958 tarihinde şu saptamayı yapmıştır: “Türk dışişleri bakanı Zorlu (...) Türk hükümetinin Kıbrıslı Türkleri kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya devam edeceği ve Kıbrıslı Türkleri mitingler yapmaya teşvik edeceği yolundaki görüşünü teyit etti. Türkler, itaatkar bir toplum ve itaatkar liderlerle adada istemedikleri herhangi bir ilerlemeyi durdurmak ve kendi talepleri doğrultusunda baskı yapmak için ellerinde mükemmel bir silahın olduğunu gayet iyi biliyorlar.”

Günümüzü de betimleyen bu sözler tam 64 yıl önce söylenmiştir.

Türkiye o gün bugündür Kıbrıslı Türkler arasında “itaatkar liderler” arayıp buluyor. Yoksa da yaratıyor...

Kıbrıslı Türklerin özerk sesi olan ya da özerk sesi olması gerektiğine inanan liderler varsa, ya iktidar olmaları engelleniyor ve sahnenin arkasına alınıyorlar, ya da seçimleri kazansalar bile devriliyorlar...

Geriye bugünkü gibi “karikatürleşen liderler” kalıyor...

Gelgelelim, “Anavatancı Milliyetçilik” ve bünyesinde taşıdığı soydaşları sözde kurtarma operasyonlarıyla izlenen yayılmacı milliyetçiliğin sonuçlarının kalıcı olması mümkün değildir. Özellikle uluslararası topluluğun Ukrayna’ya taşan Rus yayılmacılığına karşı gösterdiği tepkiden sonra başka ülkelerin topraklarını ilhak etmeye yönelmenin ağır bedelleri olacaktır.

Başka türlü söylersek, 19. yüzyılın sonundan ve 20.yüzyılın başından beri dünyanın başına bela olan “Anavatan Milliyetçiliğinin” artık sonu gelmiştir.

Artık hiç kimse “soydaşların hakları” gibi bir saçmalığı duymak istemez. Ancak yurttaşların haklarından söz edilebilir. Dünyanın anladığı yeni dil budur.

Kıbrıslı Türkler de itaate ve boyun eğmeye dayalı “soydaşlık” muhabbetini bir kenara bırakıp kendilerini Kıbrıs ülkesinin yurttaşları olarak yeniden yaratmalıdırlar.

“Anavatancı Milliyetçiliğinin” kanaatimce en kötü mirası olan, yaşadığımız ülkeye ve o ülkeyi paylaştığımız insanlara sırt çevirmekten vaz geçip Kıbrıslı Rumlarla, Maronitlerle, Ermeni ve Latinlerle birlikte ortak bir yurt tahayyülünü güçlendirmeye bakmalıyız.

Kıbrıslı Türk yurtseverlerin yurt mücadelesine dayalı tarihsel misyonu bu olmalıdır.

Yani, Ersin Tatar’a muhalefet etmekten çok daha fazlasını talep etmeliyiz...

Bu yazı toplam 2330 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar