Abohor’dan Voni’ye kayıpların izinde…
14 Kasım 2025 Cuma günü öğle saatlerinde, bir şahidimizle Abohor’un (Epikho/Cihangir) hemen dışında buluşarak onun aracını takip ediyoruz, yakındaki bir tarlada olası bir gömü yerini incelemeye gidiyoruz…
Burası boş bir tarla, içerisinde yalnızca birbirinden birkaç metre uzaklıkta iki zeytin ağacı var… Az ileride de üçüncü bir zeytin ağacı, tek başına… Belli ki bu zeytin ağaçları sudan yoksun kaldıkları için, fazlaca büyüyememişler…
Tarla, Kıbrıslıtürkler’in deyişiyle Abohor” köyünün hemen girişinde bulunuyor… Abohor, Cihangir, Epikho… Tümü de aynı köyün farklı adları…
Bu köyde uzun yıllar boyunca araştırmalar yürütmüştüm, Kayıplar Komitesi’nin çeşitli olası gömü yerlerini kazması için epeyi bir mücadele de etmiştik ve nihayetinde bu köyden iyi yürekli Kıbrıslıtürk okurlarımın anlattıkları ve gösterdikleri yerler sonucunda pek çok gömü yeri bulunup kazılmış ve pek çok “kayıp şahıs”tan geride kalanlar bulunmuştu… Gösterdiğimiz ve kazılması için büyük mücadele vermiş olduğumuz Abohor çöplük alanı ve çevresindeki tarlalardaki kazılarda pek çok “kayıp”tan geride kalanlar bulunmuştu. Bunun yanısıra, şu anda içinde durduğumuz tarlanın yakınlarında da iki farklı gömü yerinde, iki “kayıp”tan geride kalanlar da bulunmuştu.
İÇİNDE AYAK KEMİKLERİ OLAN BİR ÇORAP…
Gittiğimiz tarlada, iki zeytin ağacının yanında duruyoruz ve Abohorlu şahidimiz bana ve Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Ahmet Esnaf’a bu olası gömü yeri hakkında yaşadıklarını anlatıyor…
1984-1985 yıllarında henüz 14-15 yaşlarında genç bir çocuk olarak bu tarlada sürüsünü otlatmaktaymış – her zaman bu tarlaya gelerek burada, zeytin ağaçlarının yanındaki toprak yığınının üstünde otururmuş… Hayvanları otlanırken, o da yaklaşık bir metre yüksekliğindeki toprak yığınının üstünde oturup beklermiş… Günlerden bir gün bu ohtocuğun üstünde otururken, ansızın yerde bir potin görmüş. Potin yıllar içerisinde eğilip bükülmüş… Eğilip potini eline alınca, içinde bir çorap olduğunu görmüş… Şöyle anlatıyor:
“Çorap aslında eski zamanlardaki para keselerine benzerdi… Tabii ki uzun süre güneşe maruz kaldığı için bir keseye benzemişti, çorabı para kesesine benzetip elime aldım, kendi kendime ‘Acaba içinde para mı var?’ diye düşündüm. Salladığım zaman şık şık şık diye ses çıkardı… Sanki de içinde bozuk para vardı. Boşalttığımda, ayak kemikleri ortaya çıktı ve midem bulandı, iğrendim… Hayvanlarımı da alıp kaçtım buradan, çok iğrendiğim için bir daha da buraya gelmedim, başka herhangi bir araştırma yapmadım…”
Sonraları burasıyla ilgili olarak anlatılanları duymuş… Anlatılanlara göre, burada yaşlıca, sivil bir Kıbrıslırum kaçmaya çalışırken, bazı askerler onu görüp vurmuşlar…
“Potin askeri bir bot değildi” diyor… “Normal bir potindi ama eğilip büküldüydü çünkü güneşe maruz kaldıydı…”
YÜZEYSEL GÖMÜLER…
Şahidimiz, bizim de pek çok kereler dinlemiş olduğumuz birşeyi anlatıyor:
“1974’teki savaştan sonra Abohor’da “Turist Ömer”, savaşta ölenleri defnetmekteydi – Abohorluydu ve bir dozeri vardı. O günlerde ölülerin üzerine bir ya da iki kepçe toprak atmaktaydı… Demek istediğim bunlar yüzeysel gömülerdi…”
1974’teki savaşın ardından belli ki ona bir dozere sahip olduğu için ölüleri gömme emri verilmişti ve o da, kendisince en uygun ya da en kolay olacak biçimde tarlalarda, yol kenarlarında, evlerin avlularında bulunan ölüleri gömmekteydi… Bunları pek fazla planlayarak yapmıyordu, genelde onları bulduğu yerde bırakıyor, üzerlerine birkaç kepçe toprak atıyordu – yani ille de bir çukur kazarak gömmüyordu. Bu yüzden “yüzeysel gömüler” deniliyor bu tür gömülere çünkü çukur kazılmadan, yüzeyde yatanların üzerine toprak atılmaktaydı. Elbette 1974’teki koşulların tam olarak ne olduğunu, bu gömülerde neler yaşandığını ve 50 küsur sene öncesi neler yaşanmış olduğunu tam olarak bilmiyoruz ancak edindiğimiz bilgilerden ve anlatılanlardan hareketle, genel olarak yüzeysel gömüler yapmış olduğunu tahmin edebiliyoruz…
İşte belki de bu nedenle savaştan 10-11 yıl kadar sonra yani 1984-85’te şahidimiz bize bugün göstermekte olduğu bu yerde bir potin ve içinde insan kemikleri olan bir çorap bulmuştu oturduğu yerde… İnancına göre büyük olasılık burada bulunan kayıp şahsı ya da şahısları gömen kişi “Turist Ömer” idi, ancak tek bir kepçe ya da olsa olsa iki kepçe toprak atmış olabilirdi üzerlerine… Belki de üzerinde oturduğu toprak yığını da, sözkonusu “kayıp şahsın” gömü yeriydi ve bu yüzden o “kayıp şahsın” bir ayağının kemiklerini burada bulabilmişti… Bu toprak yığınına başka birisi de gömülmüş müydü, o da bilinmiyor ve araştırılması gerekiyor…
İKİ ZEYTİN AĞACI VE BİR SAVAK…
Potin ve içinde ayak kemikleri olan çorabı tam da bu noktada bulmuş olduğundan emin şahidimiz çünkü nişanı iki zeytin ağacı ve az ilerideki savak imiş… Savak, bir zamanlar tarlaları sularken suyu açıp kapatmakta kullanılan bir mekanizma… Artık kullanılmıyor ama o genç çocukluk yıllarından bu iki zeytin ağacıyla birlikte burada bulmuş olduklarını hatırlatıyor ona…
Şahidimizin ayak kemiklerini bulmasından bu yana, bu tarla yüzlerce kez ekilip biçilmiş olmalı… Eğer buradaki insan kalıntıları bilinçli ya da tesadüf eseri buradan kaldırılmamışsa, o zaman hala toprağın içinde, bu tarlaya saçılmış vaziyette duruyor olabilir… Kayıplar Komitesi, bu tarlayı kazarak herhangi bir insan kemiği bulunup bulunmadığına bakmalı…
Yıllar önce bir başka iyi yürekli Kıbrıslıtürk okurumuz/şahidimizle birlikte bu bölgeye gelmiştik ve o günlerde bu değerli okurumuz bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine yine bu tarlanın az ilerisinde iki olası gömü yeri göstermişti… Kayıplar Komitesi gösterdiği noktaları kazdığı zaman her bir gömü yerinde birer “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanları bulmuştu. Yani bu tarlanın az ilerisinde iki “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunmuştu, bunlardan birisi de dere yatağındaydı… Bu bölgeye “Karavalı’nın Havuzu” denmekte olduğunu şahidimiz de bize hatırlatıyor…
Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Ahmet Esnaf ise, aslında Kayıplar Komitesi’nin elinde bu tarlanın az ilerisiyle ilgili iki “kayıp” Kıbıslırum’un gömülmüş olabileceği yönünde bilgiler bulunduğunu anlatıyor…
VONİ KAMPI ÇEVRESİNDEKİ TOPRAK YIĞINLARI...
Kupkuru tarlada, kızgın Kasım güneşi altında duruyoruz ve şahidimizle konuşmaya devam ediyoruz…
“Voni Kilisesi çevresindeki bölgelere de bazı kayıplar gömüldüydü, bunu da kontrol ediniz lütfen” diyor.
Ahmet Esnaf, “Evet, Kayıplar Komitesi orada kazı yaptı ve bazı kayıplardan geride kalanları bulduk” diyor.
Şahidimiz, Voni’deki (şimdiki adı Gökhan) okulda tutulan Kıbrıslırum savaş esirlerini hatırladığını anlatıyor… “Çocuktum ama onları hatırlarım” diyor.
Voni’deki askeri kampın çevresindeki toprak yığınlarının da Kayıplar Komitesi tarafından kontrol edilmesi gerektiğine işaret ediyor.
Aslında işaret ettiği nokta, son derece önemli ve bunu Kayıplar Komitesi araştırma görevlisine de söylüyorum…
Askeri kamp çevresine topraktan çit inşa edilirken kullanılan toprak yığınları içerisinde bazı insan kalıntılarının bulunduğu yönünde bilgiler vardı… Bir köy olarak Voni savaştan sonra askeri bir kampa dönüşmüştü… 1974 savaşından yıllar sonra, Voni içerisinden alınan topraklarla kampın çevresine bir tür koruyucu çit inşa edilmişti. Topraklar alınıp da toprak yığınlarıyla bu çit yapılırken, bazı insan kalıntıları görülmüştü. Bunun üzerine o günlerdeki kampın askeri yetkilisi ya da komutanı çok değerli arkadaşımız, rahmetlik Alpay Topuz’u ziyaret etmiş ve ona bu kalıntıları sormuştu… Alpay Topuz’u bu yıl Ocak ayında kaybettik, ışıklarda uyusun… Komutanın ya da askeri yetkilinin Alpay Topuz’u ziyaret etmesinin nedeni şuydu: 1974’te savaştan sonra Voni’de oluşturulan savaş esirleri kampının yönetimi Alpay Topuz’a verilmişti… Kamp yetkilisi olur olmaz, Alpay Topuz’un ilk yaptığı şey, kamp içerisindeki tecavüzleri ve öldürme olaylarını durdurmak olmuştu. Kamptaki insanlara yardımcı oluyor, çocuklara süt buluyor, çocuklar için oyuncak bulup onlara veriyordu…
Yıllar sonra Alpay Topuz ve kardeşi Osman Topuz bizlere “kayıplar”ı arayışımızda büyük yardımlarda bulundular, Kayıplar Komitesi onlar sayesinde pek çok “kayıp” şahsın gömü yerini buldu. Hiçbir zaman, herhangi bir öldürme olayına karışmamış olan bu güzel insanlarımız, gördüklerini ve duyduklarını paylaşmışlardı bizlerle…
Alpay Topuz, Voni’deki askeri kampın yetkilisi kendisini ziyaret edince, kamp içerisinde bazı olası gömü yerleri hakkında bilgi vermişti…
Ahmet Esnaf’a, yıllar önce Kayıplar Komitesi araştırma görevlilerini benim bizzat birkaç kez Alpay Topuz’un evine götürdüğümü hatırlatıyorum. O günlerde Kayıplar Komitesi’nde araştırma görevlisi olan Sıla Murat ve Romanos Liritsas’la Alpay Topuz’u evinde ziyaret ettiğimiz zaman Alpay Topuz toprak çitlerin yapımı için nerelerden toprak alınmış olabileceğini, nerelerde olası gömü yeri olabileceğini kendilerine harita üzerinde göstermişti. Alpay Topuz pek çok kereler Kayıplar Komitesi’nin araştırma görevlilerine ve üst düzey yetkililerine, Voni’yle ilgili olası gömü yerleri hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermiş, deneyimlerini paylaşmıştı… Nur içinde yatsın bu güzel insan…
Nitekim Voni askeri kampının çitlerinin dışında Kayıplar Komitesi’nin yürütmüş olduğu bir kazıda, 1974’te Voni esir kampında bulunmuş olan bir Kıbrıslırum kayıp şahıstan geride kalan bazı kalıntıları bulmuştu. Ama tüm kalıntıları değil. Kafatası parçası bulunmuştu kampın çitlerinin hemen dışındaki bir kuyuda…
Bu konuda her zaman şunu düşünüyorduk: Az miktardaki bu kalıntılar, kampın çevresine toprak çitler yapılırken taşınmış olabilirdi… O nedenle kampın dışında bir noktada bulunmuş olabilirdi…
TOPRAK SETLERİN ELEKTEN GEÇİRİLMESİ İÇİN İZİN İSTENMELİ…
Benim kuvvetle inandığım şey şudur ki daha önce bunu çeşitli defalar önermiştim… Kayıplar Komitesi, askeri yetkililerden izin alarak, kampın çevresindeki toprak setleri/çitleri elekten geçirmeli ve bu toprakların içerisinde kayıplara ait kalıntılar olup olmadığını dikkatli biçimde araştırmalıdır. Çünkü bu toprak çitlerin yapılmış olduğundan bu yana orada duruyorlar, kimse bu toprakları yerinden kıpırdatmadı, kimse bu toprak çitleri yıkıp yerine apartman inşa etmedi ve bu toprak çitlerin yapıldıkları günden bu yana ellenmemiş olduğunu varsayıyoruz. Biliyoruz ki Kayıplar Komitesi askeri bölgeler içerisinde kazılar yapmaktadır ve bu süreç de devam etmektedir. Askeri bölgeler içerisindeki kazılara bu toprak çitleri de olası gömü yeri olarak ekleyerek, toprakların içerisinde kayıp kalıntıları olup olmadığını araştırabilirler, toprakları elekten geçirebilirler. Kazı ekiplerinin rutin uygulamalarından biridir bu, “elekten geçirme”…
Şahidimize yürekten teşekkür ediyorum… Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Ahmet Esnaf’a da bize eşlik ederek şahidimizle buluştuğu için çok teşekkürler. Bu konuda Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade’yi, Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis’i ve Üçüncü Üye Pierre Gentile’i de bilgilendirici bir yazı göndereceğiz. Böylece Kayıplar Komitesi’nin tüm yetkilileri, bu araştırmalarımızdan ayrıntılı biçimde haberdar olmuş olabilecekler…

Abohor'da iki zeytin ağacı arasındaki olası gömü yerinde

Voni'deki 2017 kazısında kayıplardan geride kalanlar bulunmuştu. FOTO KŞK.

Abohor çöp alanında beş kayıptan geride kalanlar bulunmuştu







