5 Yıllık Başarısızlık Hikayesi
Ekim 2020 yılında Ankara’nın açık ve aleni müdahalesiyle cumhurbaşkanı seçtirilen Ersin Tatar, 2025 seçimi için de aday oldu.
Normalde yeniden aday olan kişiler önceki dönem yaptıklarını, yapamadıklarını, eksik bıraktıklarını, zaman yetersizliğinden yetiştiremediklerini ortaya koyarlar. Bunun arkasından da yeni dönemde yapacaklarını bu yapılanların üzerine eklerler.
Sayın Tatar’ın görev yaptığı 5 yıllık sürede böyle bir başarı hikayesi olmadığı için, kampanya ekibi kendisine bambaşka bir hikaye uydurdu.
5 yıllık görev süresinde hiç müzakere yapmayan, tek bir GAÖ uzlaşısı açıklamayan, tek bir yeni geçiş noktası açmayan, hemen hiç dış temas yapmayan Ersin Tatar’a yeni dönem için “Atak Diplomasi” sloganını seçtiler.
Dağıttıkları seçim broşüründe de ulaşımda, sağlıkta, çevre sağlığında, eğitimde, sporda, ekonomide, turizme, tarımda, enerjide, teknolojide, kültüt ve sanatta atak diplomasi dediler.
Bu seçimin cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu unuttular, hükümet programı gibi seçim vaatleri hazırladılar.
5 yıllık görev süresinde bu konuların hiçbir tanesi ile tek bir gün bile ilgilenmeyen ve hükümetten gelen her öneriyi noter gibi onaylayan Tatar’ın bütün bu alanlarda atak diplomasi yapacağını yazdılar.
Üstelik bu konulardaki atak diplomasiyi Türkiye’nin ilgili kurumlarına yapacağını yazdılar.
Anlayacağınız bizi KKTC mandırasına kapatacaklar ve bir tek çıkış kapımızı Türkiye’ye açacaklar.
Unuttukları Kıbrıs Türk halkının temel ihtiyacının dünyaya açılmak olduğu gerçeğidir.
Yıllarca bu adanın kuzey yarınında kapalı yaşayan Kıbrıslı Türkler artık dünyaya açılmak istiyor. Dünya ile her konuda yarışmak, doğrudan ticaret yapmak, doğrudan temas yapmak, doğrudan iletişim ve doğrudan ulaşım kurmak istiyor.
Bunun yolunun da Kıbrıslı Rumlarla müzakere ederek Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamak olduğunu biliyor.
24 Nisan 2004’de gerçekleşen referandum büyük bir şanstı. Bu şans referandumdan bir yıl önce AB üyeliğini cebine koyan Kıbrıslı Rumların bencil davranışı nedeniyle gerçekleşmedi.
Referandumun üzerinden 21 yıldan fazla geçti. Artık Kıbrıslı Rumlar da AB üyesi olmakla çözümsüzlüğün sona ermediğini, çözümsüzlük statükosunun sürdüğünü gördü. Bunu yıkmanın tek yolunun iki tarafın masaya oturarak soruna yaşayabilir bir çözüm bulmak gerektiğini biliyorlar.
5 yıl hiç müzakere yapmayan ve bununla övünen Ersin Tatar’ın bu konuda en küçük bir gailesi yoktur. Ankara’dan gönderilen kampanya ekinin ise hiç böyle bir gündemi olmadı.
Bu nedenle seçim propaganda döneminde olmadık hikayeler uydurarak Tatar’a söylettiler. Önceki gün AA muhabirine seçimi değerlendiren Tatar “Tel Aviv ve Atina, beni ülkenin başında görmek istemiyor. Çünkü ben onlara karşı Türkiye ile birlikte dik duruş sergiliyorum. Onların oyunlarını bozuyorum. Beni neden istesinler” dedi.
Hristodulidis’in seçildiği günden bu yana çözüm yanlısı görünmek için kullandığı argüman “müzakerelere Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmeye hazırım” argümanıdır.
Crans Montana’da müzakere masasını deviren Anastasiadis idi. Ama Anastasiadis’in yanında Hristodulidis oturuyordu. O günden bu güne kadar da biz Hristodulidis’ten, Anastasiadis’e yönelik en küçük bir eleştiri duymadık.
Buna rağmen seçildiği günden bu yana yüzünde çözümcü maske ile dolaşan Hristodulidis’in maskesi indirilemedi.
Ersin Tatar’ın yeni siyaset dediği “hayal siyaseti” sayesinde bu maske indirilemedi.
Yüzündeki çözüm maskesiyle dolaşan Hristodulidis ise rahat rahat uluslararası ilişki kurmaya, ikili anlaşmalar yapmaya, ittifaklar kurmaya, üslerini ABD, Fransa, İsrail ve Yunanistan’a açmaya devam ediyor.
Bu şartlarda Hristodulidis’in yerinde siz olsanız bütün bunları rahatlıkla yaptığınız Tatar’ın seçilmesini mi tercih edersiniz, yoksa sizi müzakere masasına çağıran ve “çözüm konusunda samimiysen gel çözelim, samimi değilsen maskeni indireceğim” diyen Tufan Erhürman’ın mı seçilmesini istersiniz?
Bu nedenle Tel Aviv ve Atina beni istemez dediğinizde kimse size inanmaz. Bunun 5 yıllık başarısızlık hikayenize karşılık uydurulmuş bir hikaye olduğunu bilirler.







