Ayşemden Akın

Ayşemden Akın

Zengin ada

A+A-



Nisan 2004'te Kıbrıslı Türkler Annan Planı'na 'evet' dediğinde Kıbrıslı Rumlar 'hayır' demişti. Ancak bir hafta sonra AB kapılarını Rumlara açtı. Çünkü uluslararası hukuk açısından onlar Kıbrıs Cumhuriyeti'ni temsil ediyordu. Bundan cesaret ve güç alan güneydeki geleneksel güçler Talat- Hristofyas görüşmelerinin sonuçsuz kalması için özel çaba içine girerek çözümü engellediler.
Uluslararası güçler yani ABD ve AB'nin bildik ülke ve örgütleri de çözüme değil çözümsüzlüğe katkı sağladı. Sonuç ortada. Annan Planı'ndan bu yana 9 yıl geçti adada değişen bir şey yok.
Güneyde batmış Atina'nın desteklediği iflas eden Rum yönetimi. Kuzeyde, ülkeyi batırmış bir UBP ve onun arkasında bildik Ankara…
Şimdi ise herkesin umudu ada çevresinde bol miktarda olduğu söylenen doğalgaz ve petrolde. Bu zenginliğin kaçta kaçının güney ya da kuzeyde olduğu bilinmiyor ancak bu zenginliğin çözüm ile birlikte tüm ada halkını zenginleştireceği kesin.
Ama bu zenginliğin çözümü engelleyeceği de kesin. Çünkü Rumlar uluslararası hukuk ve sistemden aldıkları güçle bu zenginliğin tek sahibi olmayı amaçlıyorlar. Bölgedeki gelişmeler de onların lehine gibi gözüküyor.
Arap Baharı denilen gelişmelerle iktidarın değiştiği Mısır daha önce Rumlarla imzaladığı 'ekonomik alanların paylaşımı' anlaşmasından geçtiğimiz hafta vazgeçti. Başka planları var.
İsrail ve Lübnan’ın anlaşmaları yürürlükte. Geriye Suriye kalıyor. Suriye'de ABD ve Batı yanlısı bir iktidar işbaşına getirilirse Rumların işi daha da kolaylaşacak.
Batılı şirketler ise İsrail'in işgal ve kuşatması altındaki Filistin'in bir parçası olarak Gazze'deki zengin doğalgaz bölgelerini ele geçirmek için pusuda beklemekte.
Özetle Doğu Akdeniz'deki zenginliğin bölge halklarına refah ve esenlik getirmesi için iki sorunun çözülmesi gerekiyor: Kıbrıs ve Filistin.
Çünkü Filistin sorunu çözülmeden Gazze'nin gazı hiç bir yere gidemez. Çünkü Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye var olan ABD ve AB ilişkileri ve adadaki askeri gücü ile Rumların gaz planını bozabilir. Rumların bu planı bozulursa İsrail'in de gaz işi karışır. Çünkü ada çevresindeki petrol ve doğal gazın paylaşımı sonuçta Kıbrıs kadar Lübnan, Suriye, İsrail, Filistin ve Mısır'ı direkt olarak ilgilendiriyor.
Türkiye ise bildik nedenlerden dolayı taraftar. Tıpkı Yunanistan gibi. Gizliden de taraf olanlar var: Örneğin uluslararası petrol şirketleri ve onların tabi oldukları ülkelerdeki egemen güçler. Yani dolaylı da olsa Kıbrıs'ta çözümü engelleyenler.
Çözümün yolunu da onlar açabilir. Çünkü söz konusu olan ada ve çevresindeki 4 trilyon metreküp doğalgaz. Çözüm yalnız ada için 40- 50 milyar dolarlık bir zenginlik demek. Böyle bir zenginlik doğal olarak herkesin iştahını kabartıyor.
UBP boşuna değil iktidara yapışmış gitmek istemiyor. Boşuna değil UBP 1974'ten bu yana Ankara'daki bildik güçlerin desteği ile hep ülkeyi talan ediyor.
Lefkoşa'daki yolsuzluklar UBP'nin ülke çapındaki yolsuzluklarının yalnızca küçücük bir parçası. Bir de düşünün doğalgaz sorunu çözülmüş, ülke zenginleşmiş ve UBP iktidarda! Bu zenginlik asla hırsızların kontrolüne bırakılmamalı. İşe de Lefkoşa'dan başlamalı.
Test günü 7 Nisan'dır! Ya zenginliğimize ve zenginlik ile birlikte geleceğimize ve onurumuza sahip çıkacağız ya da hırsızlara 'size kolay gelsin' diyerek bundan sonra şikayet etme hakkımızı başkalarına devredeceğiz.

Bu yazı toplam 1718 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar