1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Lefkoşa’nın Coğrafyası ve Sorumluluk
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Lefkoşa’nın Coğrafyası ve Sorumluluk

A+A-



Tam bir ay sonra Lefkoşa için yeni bir belediye başkanı seçilecek... Başkent Lefkoşa’nın bugünkü durumuna nasıl düşürüldüğü tartışmaya gereke yok… Yaşan her şey, tam bir sorumsuzluk örneğidir aslında…

Peki, ama bireyler neye karşı sorumlu olmalıdırlar?

Bu sorunun birden fazla yanıtı vardır: Çevreye, doğaya, yasalara, etik değerlere… Bu listeyi uzatmak mümkün ancak hiç şüphe yok ki esas sorumluluk duyulması gereken, insanın kendisidir. Yani bireyler, kendileri dışındaki insanlara, özellikle de onların insanca yaşamına karşı sorumludurlar…

Ancak Lefkoşa’nın bu haline düşmesinde sorumlu ara ki bulasın. Ne yazık ki Lefkoşa’yı, Lefkoşa’nın coğrafyasını, karakterini, kültürünü bu denli bozan anlayışlar bir türlü kendini sorumlu görmüyor…

Son dönemde ülkemizde ve özellikle de Lefkoşa’da çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bu durum hem bireysel olarak yaşam kalitemizi ve mutluluğumuzu etkiliyor hem de toplumumuzu çağdaş toplumlar düzeyine çıkaramamamıza neden oluyor…

Aslında bu durum; Kıbrıs Coğrafyası ile ilgili olumlu tutum geliştirememiş olmamızla çok yakından ilişkilidir…  Çünkü Coğrafya; olayların bir sistematik içinde, hangi doğal ve insani etkenler sonucu ortaya çıktığını araştırır. Olayların gelişme durumunu, varsa insanlara yapmış olduğu olumsuz etkilerin neler olduğunu, araştırmalardan elde edilen sonuçların yorumlanarak ortaya çıkan sentez doğrultusunda insanların bu olumsuz etkilerden nasıl korunacağını ya da daha az zarar görmesi için ne¬lerin yapılması gerektiğini öneren bilimdir.

Coğrafya biliminin bu özelliklerini kazandırmayı içeren Coğrafya dersi gibi diğer tüm derslerin özel hedeflerine ulaşması, eğitimi yönetenlerin sahip olduğu eğitim anlayışına bağlıdır. 

Milliyetçiliğin, kahramanlığın ve bizim dışımızdaki herkes bize düşmandır mantığının hakim olduğu bir anlayışta Coğrafya biliminin amaçlarına ulaşması beklenemez.  Çünkü Coğrafya, kuru istatistikler ve “en”lerin yer aldığı bilgiler yığını değildir: Ülkenin yüz ölçümü kaç? Bizde % kaç toprak var, onlarda! % kaç? En yüksek dağ, en yüksek tepe,  en uzun dere… En çok nüfusa sahip ya da en önemli kent kimde… 

Bu bilgilerin büyük bir kısmı zamanla değişmektedir. Ayrıca bunların öğrenilmesiyle, insanlığa bir şey kazandıracak sonuçlara varılması da pek mümkün değildir. Bu şekildeki kuru bilgiler yığını ile aslında hiç bir bilim olamaz.

Bana göre “Coğrafya Bilimi” bir yarısıyla fen bilimi, diğer yarısıyla da sosyal bilimdir.  Sadece bu özelliğinden dolayı bile Coğrafya; "geri kalmışlık", "açlık", "kuraklık", "küreselleşme", "kutuplaşma", "kalkınma", "iklim değişiklikleri" "çölleşme", "salgın hastalıklar" gibi, Dünya'yı ve Dünya'da yaşayan bütün insanları ilgilendiren evrensel sorunlar hakkında verileri ortaya koyan ihmal edilemez bir alandır.

Ancak hiç kuşku yok ki, temel sorumluluk bireye aittir. Çünkü Lefkoşa’yı hangi anlayışa teslim edeceği belirleyecek irade, Lefkoşalı bireylerin elindedir. Esas olan bu bireylerin sorumlu davranabilmeyi başarmasıdır…

 

GÜLMECE

Bebek Gibiyim

Yaşlı babasını ziyarete gelen genç babasına sorar:
- Nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun?
Yaşlı adamdan yanıt gecikmez:
- Yeni doğmuş bir bebek gibiyim…
Bu cevaba şaşıran genç merakla tekrar sorar:
- Nasıl yani!
- Aaah ah... Yaş oldu 72: Elim ayağım tutmuyor, yürümekte zorlanıyorum, kafamdaki saç, ağzımda diş kalmadı ve galiba az önce altıma kaçırdım…

 

BİLİYOR MUYDUNUZ?


Coğrafya
Coğrafya, insanlar ve yeryüzü ile bunlar arasındaki ilişkiyi inceleyen bilimdir. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca, gaia (yer) ve graphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden “Geography” (Coğrafya) olarak türemiştir.

Bilim insanları Coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:
1. Yeryüzü üzerindeki özel karakterli özelliklerin dağılımı…
2.  Meydana gelen olayların nerelerde, ne zaman ve nasıl meydana geldiğini açıklamak…
3. Meydana gelen olaylarla, diğer olaylar arasındaki ilgisi ve ilişkisi…
4. Haritalar ile bilgilerin ve düşüncelerin iletişiminin sağlanması...

İlk üçü coğrafyanın dayandığı ilkeler iken, sonuncusu araştırmalar sonucu elde edilen bilgilerin ifade edilme biçimidir. Bu özellikler, Coğrafya eğitiminin zeminini oluşturmaktadır.

AKLINIZDA BULUNSUN

Çocuklarda Sorumluluk Duygusu

Çocuklarımızın yaşam zorlukları ile baş edebilen ve kendi ve kendi ayakları üzerinde durabilen, yaratıcı, çalışkan, kendine güvenen ve mutlu insanlar olabilmeleri için hayattaki fırtınaları atlatabilme gücü kazanmaları gerekir. Çocukta sorumluluk duygusunun gelişmesi onu hayattaki fırtınaları atlatma becerisi ile donatır. Unutulmamalıdır ki; bir çocuk için hayat günlük fırtınalarla baş etmeyi öğrenmekten ibarettir.

Sorumluluk duygusu nasıl kazandırılır? Nasıl geliştirilir?
Her şeyden önce çocuğun cesaretlendirici ve destekleyici bir ortama ihtiyacı vardır. Ancak böyle bir ortam kendi kendine yetmesine ve kendisini yönetmesine olanak vereceğinden çocuğun kendine olan güvenini geliştirir. Bunun tam tersi olan koruyucu ortam çocuğun bağımsız bir birey olmasını engeller. Koruma-kollama tuzağına çoğunlukla anneler, zaman zamanda ailedeki diğer kişiler düşer. Onlara göre çocuk hep küçüktür, hep yapamazdır… Yemeği yedirilir, ayakkabısı giydirilir… Acıktığına, üşüdüğüne, uykusu geldiğine hep annesi karar verir… Okula giderken çantası taşınır, ödevini unutur anne yetiştirir… Arkadaşı ile kavga eder çözüm bu kez de baba bulur…

Her ihtiyacı anne-baba tarafından karşılanan, devamlı neyi nerede ve nasıl yapacağı kendisine hatırlatılan, yanlış yaptığında azarlanan ve kınanan çocuklar, gölge bir kişiliğe sahip olur. Karşılaştıkları bir problemi çözmekte güçlük çekebilirler. Anne babaya sormadan bir iş yapmayı tercih etmezler, kendilerine güvenlerini kaybedebilirler. Sorumluluk sahibi bir çocuk için anne-baba şu cümleleri asla kullanmamalıdır.
• “O daha çocuk, kendi başına karar veremez."
• “Onun için doğru olanı yapıyoruz.”
• “Hayır, öyle demek istemiyorsun.”
• “Senin için en doğru şey benim söylediğimdir.”

Bu yazı toplam 2482 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar