Yol Ayırımı: Kukla mı, İrade mi?
Şimdi çok yaygın: Kulakta görünmeyen işitme cihazı…
Duymanıza yardımcı oluyor; ama kimse size “sağır” muamelesi yapmıyor.
Buralarda da “dünyada görünmeyen devlet" yarattılar.
“Tanınsın” diyorlar, duyan olmuyor.
Kör, sağır, dilsiz...
Kendi söylüyor, kendi işitiyor.
Ama bu "görünmezlik” içinde kimileri malı götürüyor!
Üzeri bayrakla örtülüyor ha bire…
***
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda gene "Tanıyın” demiş Erdoğan!
Eeee? N’olmuş?
Bu üç oldu.
Allah’ın hakkı tamamlandı böylece...
Son sözünden bu yana Türk Devletleri Teşkilatı’nın üç üyesi —Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan— ve bir gözlemci üyesi Türkmenistan, adanın güneyinde “büyükelçilik” açtı.
Rum yönetimi diyorlar hani…
“Kıbrıs Cumhuriyeti” aslında…
"Garantörü” de Türkiye!
“Bölünmezliğini” garanti ettiği devletin, bölünmesi için çağrı yapıyor ama ABD dönüş uçağında kimse de bu garipliği sor(a)mıyor kendisine…
***
Uçak röportajları da bir başka âlem…
Türkiye’nin tanınmış Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, ABD ziyaretinden dönen Erdoğan’ın uçağı henüz havalanmadan gazetecilerin sorularının liste hâlinde kendisine ulaştığını açıkladı.
“Hem de soruların altında kimin o soruyu soracağı da yazıyordu…”
Böyle bir rol modeli mi var buradaki zihniyetin? Belki de o nedenle, gazeteciler şimdiden kapı dışarı ediliyor.
Peki ya halk? Böyle bir demokrasi mi istiyor?
***
Erdoğan’ın sözleri “fetva” gibi algılanıyor, kimilerince…
Buradaki toplumun hiçbir iradesi yok sanki…
Hiçbir önemi de!
“Egemenlik” diye bağırırken, başkalarınca yönetilmeyi ve talimatı çağırıyorlar.
Üstelik Erdoğan, “Cumhurbaşkanı” profili olarak hiç de olumlu bir referans değil.
Eğer “rol modeli” buysa…
Demokrasi mi dediniz?
Muhalifse içeri atılacak.
Ekonomi mi dediniz?
Bitkisel hayat!
Kıbrıs’a “çözüm modeli” öneriyor ama ya yanıltılıyor, ya da bilmiyor. Çünkü aynı cümlede hem “garantör” hem “iki ayrı devlet” olmaz!
Söylüyor!
***
Erdoğan, Türkiye mi peki?
Değil!
O nedenle “fetva”yla değil; Türkiye’yle istişare, diyalog, ilişki önemli.
Kıbrıs’ın garantörü çünkü…
Kıbrıslı Türklerin de hassasiyeti…
***
Türkiye’den adaya gelen diplomasi muhabirlerinin seçime dair röportaj ve izlenimlerini dikkatle okudum.
Umarım Türkiye halkı da bizim seçimimize adayların görüşleri üzerinden yoğunlaşır…
Burada bir başka ülke olduğunu hissederler.
Bu ülkenin insanlarının da kendi gelecekleri için söz hakları olduğunu…
Meslek büyüğümüz Yusuf Kanlı’nın analizi “Yol Ayırımı” başlığıyla yayınlandı.
Doğru tanım!
Ya “statüko”yu seçeceğiz…
Şimdiki belirsizliği, karanlığı aslında…
Ya da geleceğe dair yeniden umudu…
“Kıbrıs hâlâ, konuşmaların yapıldığı ama konuşmaların sonuç vermediği bir ada. Tatar’ın seçilmesi halinde bu tablo değişmeyecek. Erhürman’ın zaferi ise masaya dönüş için kapı aralayabilir” diyor Yusuf Kanlı.
***
Bir “lider” seçeceğiz biz…
Dünyaya sesimizi, kaygımızı, kavgamızı, yoksunluğumuzu taşıyabilsin, haklarımızı koruyabilsin diye.
Uluslararası alanda kabul görebilmek, en temel istediğimiz…
Bir de “içerisi” var tabii…
Toplumsal adaleti çürüten talan düzeninden yoruldu ahali.
Bilinmezliğe, vasatlığa, ahlaksızlığa, adaletsizliğe, haksız kazanca, kurnazlığa ve sömürüye isyan edecek bir lider arayışı yaşanıyor aslında.
Yol ayırımı şu:
Ya bir “kukla” mı olacak toplumun önünde…
Ya da gerçek irade, saygın temsiliyet, tanımlı bir gelecek.







