“Yağmur Durduğunda”: Aydınlanma Felsefesini 21.yy’da Yeniden Yeşertmek
Aydınlanma Çağı 17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan, dünyayı ve çevremizdeki olayları Tanrı veya insanüstü güçler yerine, mantık ve düşünsel yetilerimizi kullanarak, bilim ile açıklama çağının başlangıcı olarak görülür. Aydınlanma felsefesinin en önemli düşünürlerinden Immanuel Kant ‘Aydınlanma Nedir?’’ başlıklı eserinde ‘‘Bilmeye cesaret edin!’’ der ve ‘‘Kendi anlama biçimini kullanma cesaretine sahip olmanın’’ aydınlanmanın temelini oluşturduğunu ileri sürer.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ile Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nın iş birliği ile sahnelenen Andrew Bovell’in yazdığı, Nehir Demirel’in yönettiği ‘‘Yağmur Durduğunda’’ oyunu, aydınlanma felsefesinin 21. yüzyıla denk geçirmiş olduğu dönüşüm, bunun birey üzerindeki etkisi ve bu felsefenin 21. yüzyıl için vadettiği umut üzerine izleyiciyi olağanüstü bir düşünsel yolculuğa çıkarır.
Oyunda, daha yedi yaşında iken babası tarafından terk edilen Gabriel, annesinden cevap almayı umduğu sorular yanıtsız kalınca, kendi cevaplarını bulmak için İngiltere’den Avustralya’ya ailevi geçmişine doğru bir keşif yolculuğuna çıkar.
Aslında oyunun başlarında Gabriel’in annesi olan Beth’in Mary Shelley’nin Frankenstein romanına gönderme yapması – iyi emellerle kendini bilime adayan Victor Frankenstein’ın insanlığın varlığını tehdit edecek bir ‘Yaratık’ yaratması ve bu Yaratık’ın kontrolünü kaybedip onun kölesi haline gelişini anımsatması – bitmek bilmeyen yağmurlar ile iklim değişikliği krizinin vurduğu, denizlerde yüzen balıkların nesillerinin tükendiği, yağmurların dinmediği, kıtlığın baş gösterdiği bir zamanda insan eliyle dünyanın nasıl bir yıkıma sürüklendiğini gözler önüne serer.
Denizlerde yetişen aslını yitirmiş balıkların nereden geldiği belli olmayan balıklar ile yer değiştirdiği ve tüm evlerde servis edildiği apokaliptik bir geleceğin anlatıldığı oyun, metaforik olarak aslı ile yüzleşemedikleri gerçekliklerinin sahte ve ikincil hayatlar yaşamaya zorladığı bireyleri anlatır gibidir. Pedofili oluşu ile yüzleşmekte zorlanan Henry’nin, bu durumu ömür boyu kabullenemeyen Beth’in, küçük kardeşinin istismara uğrayıp öldürülmesinin sarsıntısını atlatamayan Gabriel’in hayatları bu gerçekliklerle yüzleşemeden tükenecek ve her biri nesilden nesile aktarılan travmalar zincirinin bir parçası haline gelecektirler.
Aydınlanma felsefesinin bilimde açtığı çığıra karşı, 1960-1980 arası tarihlenen postmodern döneme gelindiğinde, ünlü düşünür Fredric Jameson, ‘özne olan’ yani düşünen, kendi kararlarını verebilen ve kendi hayati üzerindeki kontrolü elinde tutan bireyin ‘öldüğünü’ ileri sürer. Kapitalist sistemin bireylerin hayatları üzerinde tüm ağlarını ördüğünü ve onlara özne olacak alan bırakmadığı fikrini ortaya koyar. Oyun boyunca içine düştükleri kaderin sarmalından kendilerini çıkarmayı başaramayan karakterlerin edilgen durumları, Jameson’ın tezini destekler nitelikte görünür.
Ancak, oyunun sonuna gelindiğinde, oğlu ile ayrılmanın yarattığı derin acıyı atlatabilmek için onu kucaklamaya karar veren bir babanın bu kararını takiben yağmurların durması, aslında iklim değişikliği krizi gerçeğini bireysel travmaları anlatan bir metafora dönüştürür ve gerçeklikle yüzleşmeye karar veren her bir birey için umudun var olduğu gerçeğini vurgular. Böylelikle izleyicinin çevre ile olan ilişkisinde ve kendi içsel yolculuğunda yaşadığı travmalarla yüzleşme cesaretini filizlendirir. Kıbrıs gibi savaşın ortasında kalmanın, esir düşmenin, kayıplar vermenin ruhsal yıkımlarını yaşamış toplumlarda, toplumsal ve bireysel bir iyileşme hareketinin gerekliliği konusunda izleyiciyi cesaretlendirir. Jameson’ın ‘öznenin öldüğü’ tezine karşılık aydınlanma felsefesinin ileri sürdüğü düşünen ve sorgulayan bireyin 21. yüzyılda yeniden uyandırılabileceğine olan umudu tazeler.
Zaman ve mekân da yapılan sıçramalar ve parçalı anlatım tarzı ile Andrew Bovell izleyici için harikulâde bir bulmaca yaratır ve bu bulmacayı çözmeye çalışırken en az babasını arayan Gabriel kadar kendini kaybeden izleyiciler tüm olay örgülerinin örtüşüp çözümlendiği trafik kazası sahnesine dek eşsiz bir düşünsel tecrübeden geçerler. Bu düşünsel tecrübe için İngiltere’den Avustralya’ya mekân sıkışır, zaman dört nesli kapsayan on yıllar içinde karmaşıklaşır. Yönetmen Nehir Demirel’in sahnelemede kullandığı farklı mekânların ve zamanların eş zamanlı anlatımı ve etkin ışık kullanımı ile takibi zor bir olay örgüsü seyirci için keyifli bir yolculuğa dönüşür. Oyuncuların oynadıkları karakterlere adeta hayat vermeleri ve izleyiciyi yoğun bir duygusal deneyime ortak etmeleri ayakta alkışlanmayı hak eder. İzleyici oyunun sonunda vardığı aydınlıkta, aydınlanma felsefesinin ‘bilmeye cesaret et’ öğüdünü kalbinin ve zihninin derinliklerinde kuvvetli bir şekilde hisseder.
Kaynaklar
Jameson, Fredric. Postmodernism, or, The Cultural Logic of Late Capitalism. London and New York: Verso, 1992.
Kant, Immanuel, and Allen W. Wood. “An Answer to the Question: What Is Enlightenment? (1784).” Practical Philosophy. Ed. Mary J. Gregor. Cambridge: Cambridge University Press, 1996. 11–22. Print. The Cambridge Edition of the Works of Immanuel Kant.