1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Uyanmak istemeyen bir ülkenin hikayesi
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Uyanmak istemeyen bir ülkenin hikayesi

A+A-

Aşk iki insanın birbirine yarasını göstermesi değil de nedir ki?” diye soruyor başrol oyuncusu…

Bu soru, filmin içinden çıkıp hafızamıza, yarım kalmış hikâyelerimize, bölük pöçük yurdumuza dokunuyor.

Uykucu”, uzun zaman sonra izlediğim en iyi filmlerden biri oldu. Ne çok olmuş sinemaya gitmeyeli… 

Koca salonun içinde altı kişiydik. Kimi alışkanlıklar süratle değişiyor; tenhalaşıyor anılar, ne varsa avuç içine sığıyor şimdilerde...  

Avuç içi kadar mutluluklar…  Dostluklar, sevinçler, paylaşımlar avuç içi kadar… Sosyal hayat, ilişkiler, duyguların derinliği, kaliteli zamanlar…

İşin aslı, ufaldıkça ufalıyor insanın serüveni…Kalabalıklar yalnızlaşıyor. 
Yalnızlıkların kalabalığı çoğalıyor…

Avuç içlerinle sıkıştırılan bir yapaylık hali... Yüzlerdeki dolgu, ekranlardaki filtre, sayfalardaki kopyalanmış cümleler… Yapay zekâ tarafından üretilmiş birbirine benzeyen ifadeler… Yüze, göze, burna eğreti duran yapay dudaklar… Kalıp kalıp memeler… Yapay gülüşler, yapay duruşlar…  

***

Aşk iki insanın birbirine yaralarını göstermesi mi?Bence yüreğini göstermesi; yalansız, samimi…Kendi sahiciliğini açabilmesi…

Bu tarifin asıl karşılığı aşk değil, barış olabilir belki... İki toplumun birbirine yaralarını göstermesi örneğin… Birbirinin yaralarına merhem olması karşılıklı… Kaygılarını, hasretlerini, hassasiyetlerini anlaması birbirinin…

Evet!
Barış, toplumların birbirinin yaralarını iyileştirmesi değil de nedir ki?

Halbuki!
Barış değil de ayrılık, bölünme, gerilim, çatışmadan beslenen kavrayışlar; birbirinin yaralarını iyileştirmek yerine kazırlar sürekli…
Kanatırlar…

Bilirler ki o yara iyileşirse düşmansız kalacaklardır; söylemsiz, statüsüz ve çıplak…

***

Bu topraklar, yaralı ruhların birbirinden hesap sorduğu bir yer.
Tam bir “uykucu” hâli…

Travma, hafıza kaybı, kimlik bulanıklığı, gölgelerle yüzleşme… Filmin tüm o karanlık duyguları bize ürkütücü bir şekilde benziyor.

Uyanmak istemeyen bir ülkenin hikayesi gibi…Yüzleşmediğimiz suçlarımız, üzerini örttüğümüz karanlıklar, kendimizi inandırdığımız yalanlar…Uyku, yüzleşemeyenlerin ortak dili aslında…

Çok zaman sonra bir sinema deneyimi tüm bunları düşündürmüşse bana, önemlidir.

“Uykucu” benim için fark yaratan bir film o nedenle… Sadece bir adamın değil; bir adanın da uykuya yatışını anımsattı bana…

***

"Aşk iki insanın birbirine yarasını göstermesi değil de nedir ki?”

Ya da barış…
Toplumların birbirinin yaralarını iyileştirmesiyle mümkün sadece…
Uyanarak... Derin uykumuzdan...

Bu yazı toplam 2005 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar