Bir Hak: Cinsel Eğitim
Cinsellik denildiğinde hala yüzü kızaran, sessizleşen ya da ‘aman çocuk duymasın’ diyerek konuyu değiştiren bir toplumuz. Oysa çocuklar duyuyor. Bizden olmasa da sosyal medyadan, arkadaş gruplarından, filmlerden, reklamlardan. Üstelik duydukları çoğu şey yanlış, abartılı ya da tehlikeli. Tam da bu yüzden ‘çocuğa cinsel eğitim verilmez’ diyen her yetişkin farkında olmadan onları yanlış bilgilerin eline bırakıyor.
Cinsel eğitim sandığımız gibi ‘çocuğa cinsel ilişki öğretmek’ değildir. Aslında beden farkındalığı, sınırlar, saygı, onay ve güvenli ilişkiler gibi hayatın her alanında ihtiyaç duyulan becerileri öğretir. Bir çocuğa bedeninin özel olduğunu, kimsenin izinsiz dokunamayacağını, ‘hayır’ deme hakkı olduğunu öğretmek cinsel eğitimin kendisidir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlık, sadece hastalık veya sakatlığın olmaması değil; bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Yani bir çocuğun cinselliği sağlıklı anlamda öğrenmesi bedenini sevmesi, sınır koyabilmesi ve saygıyı içselleştirmesi demektir. Cinsellik sadece ‘ergenlikte başlar’ diye düşünmek de yanlıştır çünkü cinsel gelişim anne karnında başlar ve yaşam boyu devam eder.
Cinsel eğitim neyi öğretir? Cinsel eğitim dört temel alanda şekillenir. Bilgi, tutum, ilişkiler ve sorumluluk. Çocuk büyüdükçe anatomisini, bedeninin nasıl çalıştığını öğrenir. Aynı zamanda kendi değerlerini keşfetmeyi, başkalarının çeşitliliklerine saygı duymayı ve ilişkilerde onay olmanın önemini de öğrenir. Kısacası cinsel eğitim yalnızca biyoloji dersi değil; etik, empati ve özgüven dersidir. Bu eğitim gençlerin riskli davranışlardan uzak durmasını sağlar. Araştırmalar gösteriyor ki cinsel eğitim alan gençler cinsel ilişkiye daha geç yaşta başlıyor, doğum kontrolü konusunda daha bilinçli oluyor ve erken gebelik riskleri belirgin şekilde azalıyor. Yani ‘konuşursak heveslenir’ düşüncesi bilimsel olarak çürütülmüş durumda. Aksine konuşmadıkça merak artıyor ve yanlış bilgiler korku ya da riskli davranış olarak geri dönüyor.
Ergenlik kelimesi Latince ‘adolescere’ yani ‘olgunlaşmak’ kelimesinden geliyor. Ancak bizim kültürümüzde bu döneme genellikle ‘sorunlu, ‘asi’ ya da ‘dikkat edilmesi gereken’ gibi etiketler yapıştırılır. Oysa ergenlik, gençlerin hem bedensel hem de duygusal olarak büyük bir değişim yaşadığı öğrenme çağıdır. Bu dönemde verilen doğru bilgiler, bireyin tüm yaşamı boyunca bakış açısını belirleyebilir. Gençlerin çoğu, cinsellik hakkında merak ettiklerini ailelerinden öğrenemez. Çünkü aileler bu konuda konuşmaktan çekinir, doğru kelimeleri bulamaz ya da ‘zamanı değil’ diyerek erteler. Sonra aynı aile çocuğunun internette gördüklerinden endişe duyar. Halbuki çözüm korkarak susturmak değil, doğru kelime ve yaşa uygun bilgilerle açıklamaktır. ‘Çocuk bu ne bilecek ki’ diyenlere aslında şu şekilde cevap verebiliriz: Her yaşın öğrenebileceği şey farklıdır. Bir çocuk bedeninin özel olduğunu, mahremiyetin anlamını, izin almadan dokunmanın yanlış olduğunu öğrenmelidir. Ergenlikte ise bedensel değişimlerin normal olduğunu, cinsel yönelimin bir tercih değil kimliğin parçası olduğunu ve ilişkilerde onayın, saygının ve iletişimin esas olduğunu bilmelidir. Cinsel eğitim sadece ‘nasıl korunulur’ değil ‘nasıl sevilir’, ‘nasıl saygı duyulur’, ‘nasıl iletişim kurulur’ sorularına da yanıt verir. Bu yönüyle sadece bir sağlık konusu değil aynı zamanda insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği meselesidir. Çocuklara ‘kızlar ağlamaz’ ya da ‘erkekler güçlüdür’ demeyi bıraktığımız gün, cinsel eğitimin temellerini atmış oluruz. Çünkü cinsel eğitim yalnızca beden hakkında değil, toplumsal roller, önyargılar ve eşitlik hakkında da farkındalık yaratır. Bir çocuk her cinsiyetin eşit değerde olduğunu öğrendiğinde ileride şiddeti, baskıyı ya da istismarı normalleştirmeyecektir. Cinsel eğitim tam da bu nedenle şiddeti önlemenin en etkili yollarından biridir. Yine cinsel eğitim, bireylere ‘sağlıklı ve saldırgan ilişkiler’ arasındaki farkı da öğretir. Sağlıklı ilişkide partnerler kendini güvende hisseder, duygularını rahatça paylaşır ve kararlarda eşit söz hakkına sahipken saldırgan ilişkide ise korku, baskı, tehdit ya da zorbalık vardır. Bunu fark etmek yaşam boyu sürebilecek olan duygusal istismarlardan korunmanın ilk adımıdır. Ayrıca bireylerin iletişim kurma, karar verme ve akran baskısına karşı durma becerilerini güçlendirir. Bir genç ‘hayır’, ‘rahat değilim’ demeyi öğrenirse kendi sınırlarını da koruyabilir. Toplumda hala ‘cinsel eğitim erken başlarsa ahlak bozulur’, ‘çocukların aklı karışır’, ‘bizim zamanımızda kimse anlatmadı da kötü mü olduk?’ gibi cümleler dolaşır. Ama unutmamalıyız ki ‘bizim zamanımızda kimse anlatmadı’ ve bu yüzden birçok kuşak bedenini, arzularını, sınırlarını tanımadan büyüdü. İstismarı gizledi, suçluluk duydu, susmayı öğrendi. Ama suskunluk değil bilgi korur.
Cinsel eğitim çocuklara duygusal zekâ, sorumluluk bilinci ve empati kazandırır. Bu da toplumun genel refahını ve sağlığını doğrudan etkiler. Cinsel eğitim yasak değil, yaşam hakkıdır. Eğer çocuklarımıza dürüst, doğru ve yaşa uygun bilgi verirsek onlar da kendilerini, başkalarını ve ilişkilerini daha sağlıklı biçimde yaşar. Çünkü cinsellik insan olmanın ta kendisidir.







