Turist kayboldu, kumarcı kaldı
Larnaka’da denize girmeyi çok seviyorum.
En önemli sebebi uçaklar…
Gökyüzünden gelen o dev kuşlar…
Maviden maviye bir sonsuzluk hissi bu… Bir uçsuzluk… Denizde kulaç atarken her uçağın gölgesi üzerinize düşüyor. Sanki göğsünüze süzülüyor…
Öylesine peş peşe geliyorlar ki…
Her üç dakikada bir…
Hele akşamüstü!
O yüzden hem güneşin yakıcılığının azaldığı bu saatleri seçiyorum, hem de seyrediyorum dünyanın dört bir yanından gelen uçakları…
Her birinin gövdesine bakıyorum.
Ufukta göründükleri anda, sanki fal tutar gibi…
“British Airways bu…”
“Bu Emirates…”
“İlk kez gördüm, Finnair…”
Gün batımından gecenin karanlığına kadar hiç durmuyorlar. Her dakika biri inerken, bir diğeri ufukta beliriyor. Bir kıtanın kalbinden, başka bir kıtanın kıyısına…
Ülkem adına gurur duyuyorum bundan…
Tüm içtenliğimle söylüyorum, samimiyetle…
Mutlu oluyorum.
Yaşadığım bu hazza sınırlar çekmiyorum.
Binlerce turist geliyor ülkemize…
Kıbrıs’ımıza…
Evet, bu uçaklar bizim ülkemize geliyor. Ortak fırsatlarımıza ve gelecek potansiyelimize dair içimde gerçek bir heyecan uyandırıyor bu durum…
***
Düşünüyorum da…
Her yüz kişiden kaçı kumara geliyor?
Her bin kişiden kaçı?
Belki binde biri…
İşte turizm anlamında kuzeyle güney arasındaki asıl fark bu!
Bir ülkeye “tatile gidiyorum” demekle, “kumara gidiyorum” demek arasında fark var.
O yüzden, “turizm” için kaygı duyanların önce kendi tasarladıkları modele bakmaları gerekiyor.
Yüzleşmeleri…
Ya kıyılar “ülüşe ülüşe” paylaşıldı turizm adıyla ya da kumarhane izinleri dağıtıldı…
Üstelik bunu hükümetlerle, özellikle de ulusal örtülü hükümetlerle işbirliği içinde yaptılar.
Unutmadan!
Larnaka sahili boyunca insanlar uçakları izliyor ya…
Plaj belediyeye ait.
Uzayıp gidiyor…
Yanı başında oteller çökmemiş sahile…
***
Kuzeyde turizmi kumar masaları etrafında kurgulamanın en derin yarası şuradan açıldı:
Turist hayatın içinden kayboldu.
Sokaklar turisti unuttu.
Turist, sokağa çıkar.
Yemek yer esnaf lokantasında, pazardan alışveriş yapar.
Sorar, öğrenir, gezer…
Görünür.
Hayatın içindedir.
O nedenle…
Turizme dair sorunun özüne inmeden, anlayışı sorgulamadan, siyaset kurumu ile kurulan çarpık ilişki biçimini değiştirmeden, pratikleri tartışmadan ve en önemlisi, rant hedefiyle aşınan bu sektörü yeniden tanımlamadan ilerlemek mümkün değil.
Adanın iki yüzüne bakınca görüyoruz ki mesele sadece doğrudan uçuş değil…
En temelde bir zihniyet farkı…
***
Yine de umutla bakıyorum uçaklara…
Hepsi ülkeme geliyor.
Maviden maviye bir sonsuzluk hissi bu…
Bir uçsuzluk…
Denizde kulaç atarken, gölgelerini sayıyorum birer birer…