1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Trigomolu Hristalla Muna’nın hayat hikayesi… (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Trigomolu Hristalla Muna’nın hayat hikayesi… (1)

A+A-

Tales of Cyprus yani “Kıbrıs’tan Hikayeler” başlıklı internet sayfasının yaratıcısı, akademisyen-grafik sanatçısı, araştırmacı yazar Avustralya’dan arkadaşımız Konstantinos Emmanuelle, Trigomolu Hristalla Muna’nın hayat hikayesini kaleme aldı… Biz de bu değerli röportajı, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Konstantinos Emmanuelle, “Tales of Cyprus” Facebook sayfasında Hristalla Muna’ya ait çok değerli eski fotoğraflar da paylaştı… Bu fotoğrafların bazılarını da sayfamıza teşekkürlerimizle alıyoruz… Konstantinos Emmanuelle, şöyle yazıyor:

***  Hristalla Muna (bekarlık soyadı Yuannidis), 2 Mart 1934’te Mağusa’ya bağlı Trigomo köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Dimitrios Yanni, annesinin adı Eleni Andoni Yorgacis idi, kardeşleri ise 1920 doğumlu Andonakis, 1922 doğumlu Yannis, 1925 doğumlu Vassos, 1929 doğumlu Yeorgios ve 1938 doğumlu Ellada idi.

***  Hristalla’nın doğumundan birkaç gün sonra dedesi vefat edecekti… “Hiçbir zaman dedemi göremedim” diye anlatıyor bana… “Bir torba buğdayı depolamak üzere merdivene tırmanırken ayağı kayıp düşmüş ve göğsü tam da bir sandaliyenin kenarına çarpmış. Anında vefat etmişti…”

***  Trigomo büyük bir köydi, Hristalla genç bir kızken köyde belki de 2 binden fazla insan yaşamaktaydı… “Karma bir köydü Trigomo, çok sayıda Kıbrısıtürk de köyde ve civarında yaşamaktaydı” diye anlatıyor. “O günlerde herkes birbirine özen gösterirdi…”

***  Hristalla, 1930’lu yıllarda Trigomo’da sade ama güzel bir hayatları olduğunu söylüyor… “Vaftiz babam Andreas Nikolaidis, köydeki sinemalardan birisinin sahibiydi. Köydeki diğer sinemanın sahibi ise Konstantinos Yorgacis dayımdı, annemin erkek kardeşi yani… Pek çok kereler sinemaya giderek film seyrettiğimi hatırlarım. O günlerde bir guruşa bir hartuç gavrulmuş gannavuri tohumu alıp yiyebilirdiniz sinemada” diyor.

***  Hristalla’ya, “Bana annenle babanı anlat” diyorum. “Onlar iyi ana-babalardı” diyor. “Her daim bana tavsiyelerde bulunurlardı. Babam her zaman bize annemin Trigomo’nun en güzel kızı olduğu için onunla evlenmiş olduğunu anlatırdı. Her ikisi de 1898’de dünyaya geldiydi. Annem, 12 çocuğun en büyüğüydü. Hatırlarım da her zaman öğretmen olmak istediydi fakat hayat o şekilde gelişti ki olamadı, bize sık sık, “Çok çalışmak umurumda bile değil, yeter ki kızlarım eğitim alabilsin” derdi. Babam ise tam bir centilmendi. Bir sineği bile incitmezdi. Ne yazık ki 1960 senesinde Parkinson Hastalığı’ndan ötürü henüz 62 yaşındayken vefat etti…”

***  Hristalla, 1946 senesinde Trigomo’daki ilkokuldan mezun olacaktı… “İlkokulun ilk yıllarında, kızlar ve erkekler ayrı sınıflarda ders görürdü ancak sonraki yıllarda karma sınıflarda birlikte eğitim görürlerdi. Köyde bir adam vardı, adı Stillis Pavlidis idi (Hacıstillis), kendisi bir tefeci idi, köylülere borç para verirdi fakat hayatının ilerleyen yıllarında son derece cömert hale gelmişti ve köydeki okulun inşa edilmesine yardım etmişti. Aslında okula da onun adı verilmişti…”

***  Trigomo’da ilkokulu bitirdikten sonra Hristalla’yı, Lefkoşa’da yaşamakta olan abisi Vasso’nun yanına gönderdiler, böylece Tüm Kıbrıs Kızlar Akademisi’ne devam edebilecekti… “Akademi’ye girdiğimde 14 yaşındaydım. Aileler kızlarını bu okula hanımefendi olabilsinler diye gönderirlerdi Akademi’de iki yıl eğitim gördüm, 1948 ile 1950 yılları arasındaydı bu…”

***  Hristalla’nın abisi Vassos, kendisinden dokuz yaş büyüktü, böylece Hristalla Lefkoşa’da onun yanında kalmaya gidinceye kadar 21 yaşında olmuştu Vassos ve Kıbrıs’a Ford motorlu araçlarını ithal eden P.C. Petridis adlı şirkette muhasip olarak çalışmaktaydı… “Abim Vasso çok iyi eğitim almıştı” diye anlatıyor Hristalla, gururla… “Trigomo’daki İngiliz Okulu’na devam etmişti. Trigomo’daki bu okulu Yeorgios Sergiu adlı bir adam kurmuştu. Bay Sergiu, Girne’deki Ayios Epiktitos (şimdiki Çatalköy – S.U.) köyündendi, köyümüze gelerek insanlara İngilizce öğretmek üzere bu okulu kurmuştu.

***  Kıbrıs’ın önde gelen pek çok önemli kişisi, gelecekteki başarılarını Yeorgios Sergiu’ya borçluydular çünkü Trigomo’daki derslerine katılmışlardı. Çok özel ve çok cömert bir öğretmendi kendisi… Derslerine devam etmek üzere birkaç şilin ödeyemeyecek durumda idiyseniz, o zaman bir sakkulli badadez veya başka öte beri de kabul ederdi. İlk yıllarda abimle birlikte emekli bir öğretmene ait bir evde bir oda kiralamaktaydık. Bu ev, Tüm Kıbrıs Cimnastik Derneği Stadyumu’na yakındı. Bir süre sonra Lefkoşa’nın merkezinde, Magic Palace sineması yakınında küçük bir apartman dairesi kiraladık.

***  “1940’lı yılların sonuyla 1950’li yılların başlarında, Lefkoşa’da yaşamak nasıldı?” diye soruyorum Hristalla’ya. “İyi bir hayattı” diye yanıtlıyor. “Lefkoşa’nın elektriği ve çeşmelerden akan suyu vardı, oysa köyümde, köye ait çeşmelerden testilerle su taşımak zorundaydık ve geceleri insanlar hala gazyağı lambası kullanmaktaydı. Abim Vasso sert birisiydi ancak arkadaşlarıyla dışarıya çıkacağında, beni de yanında götürürdü ve Lefkoşa’yı ve Kıbrıs’ın diğer yerlerini keşfetmek üzere çok zaman geçirirdik… Kendisi “Eksromikos syllogos Lefkosias” adlı bir kulübün (“Lefkoşa Gezi Kulübü”) üyesi idi. Neredeyse her Pazar günü diğer kulüp üyeleriyle birlikte adanın çeşitli yerlerine düzenlenen gezilere katılırdık. Ancak Trodoslar’daki karları görmeye gidemedim çünkü uygun giysilerim yoktu. Hatırlarım da Vassos bana “Üzülme, eğer şanslıysan, kar gelip seni bulacaktır” demişti. Sene 1950 idi. İnanmayacaksın ama o yıl Kıbrıs çok soğuk bir kış geçirdi ve ilk kez Lefkoşa’ya kar yağdı. Uyandım ve pencereyi açarak dışarıda kar yağdığını gördüm…”

***  Vasso ayrıca, haftasonları Hristalla’yı yemeğe götürüyordu. “Evimizin yanında bir lokanta vardı ve her zaman orada yemeğe giderdik. O günlerde insanlar veresiye olarak iş görürlerdi, yedikleri her yemek hesaplarına yazılırdı. Ve her ayın sonunda, lokanta sahibine borcunuzu öderdiniz. Bazı geceler de pişirmesi kolay olan fasulya veya onun gibi şeyler pişirirdim yememiz için. Çok zor ya da karmaşık yemekler pişirmezdim…”

***  Hristalla, Lefkoşa’da hala köyde yaşamakta olan kızlara kıyasla çok daha fazla özgürlüğe sahipti… “Okul arkadaşlarımla dışarıya çıkabiliyordum. Uzunyol’da (Lidra Sokağı) yürürdük veya bir kafede oturup dondurma yerdik. Yeter ki okul üniformalarımızla olalım ve okul armamız da görünsün… Ancak yanınızda size eşlik eden birisi olmaksızın sokaklarda dolaşamazdınız hala fakat aileden birisi ya da bir grup arkadaşınız yanınızda olduğu sürece dolaşabilirdiniz, bu da benim için uygundu…”

***  Ayda bir kez ve yıl boyunca okulun özel tatil günlerinde Hristalla Trigomo’ya gidecek otobüse biniyordu, Trigomo, Lefkoşa’dan 30 mil uzaklıktaydı… “Hatırlarım da” diye anlatıyor, “18 yaşımdayken komşu köyden benden büyük bir adam, otobüsten indiğimi görmüş ve gidip ailemden kendisiyle evlenmek üzere beni istemeye karar vermiş. 30’lu yaşlarındaydı bu adam ve Londra’dan Kıbrıs’a geri dönmüştü. Eğitimli ve zengin birisiydi. “Sana bir ev yapacağım, bir araba alacağım sana, ne istersen vereceğim” demişti. Her neyse, evimize geldi ve ailemle konuştu, o gittikten sonra babam bana şöyle dedi: “Dinle kızım, evlenmen için sana baskı yapmayacağız. Bu, sana bağlı birşey ama bu konuyu düşün lütfen…” Düşünecek bir şey yoktu çünkü bu adamla evlenmek istemiyordum. Adam derhal babamdan cevap istemişti, ben de babama ‘Tamam baba, de gendine, gitsin ve bir daha da geri gelmesin buraya’ diye konuştum.”

***  Kendi geleceğiyle ilgili olarak Hristalla, bir çiftlikte ya da bir köyde yaşayıp çalışmak istemediğini biliyordu. “Liseyi bitirip düzgün bir ofis işi bulmayı düşünüyordum. Emin olduğum şey, öğretmen olmak istemiyordum…” diye konuşuyor. Tüm Kıbrıs Kızlar Akademisi’nde iki yıllık eğitimini tamamladıktan sonra Hristalla, Eylül 1950 ile Temmuz 1952 tarihleri arasında, Lefkoşa’nın merkezindeki Samuel Ticaret Okulu’na devam edecekti.

***  “Bu okula gitmek için senelik 16 lira gerekiyordu” diye anlatıyor. “Okul, Ayios Savva kilisesinin hemen yanındaydı ve hatırlarım da oğlanlar okulun arkasında, kızlar da Ayios Savva kilisesinin avlusunda oynardı. Sınıfımızda 30 kadar öğrenci vardı, öğretmenlerimizin de Athulis, Varnavidis ve Şiaktas olduğunu hatırlarım. Bay Yorgios Varnavidis, matematik öğretmeniydi ve yeğeni Eviyenya ile çok iyi arkadaştım. Bir matematik imtihanında hatırlarım da birileri, yanıtların üstünde yazılı olduğu bir kağıdı odada dolaştırmaya başlamıştı. Tüm kızlar odanın ön sıralarında, erkekler de arkamızdaki sıralarda oturuyordu ve o kağıt, elden ele dolaşıyordu. İmtihandan sonra Bay Varnavidis oturduğu yere beni çağırarak, şöyle dedi: “Hristalla, neler olduğunu gördüm…” Ancak yeğeniyle iyi arkadaş olduğum için görmezden geldi bu durumu ve beni içeri rapor etmedi. Bunu hiç unutmayacağım…”

***  “Lefkoşa’da eğitimini tamamladıktan sonra ne oldu?” diye soruyorum Hristalla’ya… “Bir gün, abim Vasso ile bir lokantadaydık ki annemin bir yeğeni içeri girdi. Kendisi Louis Seyahat Acentesi’nde çalışmaktaydı. Adı Kostas Filippu Yorgacis idi. Kostas bana, acente sahibi Bay Louis Loizu’nun Lefkoşa ofisinde telefonlara bakacak ve kasiyer olarak çalışacak birisini aramakta olduğunu söyledi. Böylece oraya gittim ve işi aldım. O dönem çok para geliyordu çünkü herkes yurtdışına seyahate gidiyordu, aynı zamanda Kıbrıs’ta da turizmin gelişmeye başladığı günlerdi. Sene 1952 idi…”

***  1951 senesinin Aralık ayında Hristalla’nın kardeşileri Yannis (Yangos) ve Yeorgios, Avustralya’ya giden Korsika gemisine binip Kıbrıs’tan ayrılmışlardı. Yavaş ve işkence dolu bir yolculuk yapacaklarını bilmiyorlardı, neredeyse iki ay sürecekti bu yolculuk, geminin makinesindeki sorunlar, kargodaki sorunlar, çürük badadezler ve soğanlar nedeniyle… Hristalla, “Neden Avustralya’ya gitmeyi seçtiler bilmem” diyor. “Adadan ayrılacakları gün, hepsimiz de Leymosun limanına onları yollatmaya gittiydik, bunu hatırlarım. Kardeşilerim gemiye binmişlerdi ve gemi bir mil açıkta demirlenmiş vaziyette duruyordu. Bütün gün beklediğimiz halde, gemi yerinden kıpırdamayacaktı. Öylece duruyordu, böylece biz de evlerimize döndük. Çok sonraları bu geminin ne kadar da korkunç olduğunu öğrenecektik…”

***  Hristalla’nın kardeşleri Yiangos ve Yeorgios, önce Victoria’daki Gellong’da (Malop sokağı) yaşamaya başlayacaklardı, Ford fabrikasında iş bulmuşlardı. Bir süre sonra Ballarat’a taşındılar ve 14 Sturt Sokağı’nda bulunan “National Café”yi satın aldılar. Hristalla, “Kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servis ediyorlardı” diyor. “Biftek ve yumurta, karışık ızgara, o tür şeyler. Avustralya yiyecekleri… Yiangos bir Yunan kadınla evleninceye kadar birlikte çalıştılar, Yeorgios işteki kendi payı için para ödedi. Yeorgios ondan sonra Maryborough kentine taşındı, Ballarat’tan 40 mil uzaktaydı bu, burada da bir “fish and chips” (“balık-badadez”) dükkanı satın aldı. O da nihayetinde bir Yunan kadınla evlenecekti…”

***  Bu arada Hristalla Lefkoşa’da Louis Seyahat Acentesi’ndeki işini severek yapmaktaydı… “Esas işim telefon santraline bakmaktı. Telefonlar geliyor, ben de gelen telefonları Bay Louis’e bağlıyordum. Tam bir centilmendi kendisi. Genç bir çocuk olarak bisiket tamirciliğiyle işe başlamış, sonra da insanlara bisiklet kiralamaya girişmişti, sonra da araba kiralamaya başlamıştı. Çok iyi bir insandı ama çok sağlıklı değildi. Çok fazla sigara içiyordu. Kimi zaman turist rehberi olarak çalışıyor ve turistleri karşılamak üzere Lefkoşa havaalanına gidiyordu. Bir keresinde bir grup turisti arabasıyla Lefkoşa’da gezdirirken, ben de araçtaydım. Her neyse, herkesi gideceği yere bıraktıktan sonra arabada tek kalan bendim, arkada oturuyodum. Bana, yalnızca bir takside arkada oturmam gerektiğini söyledi, böylece inip önde yanındaki yolcu koltuğuna geçtim. Her zaman toplum içerisinde nasıl davranmam gerektiğini öğretmeye çalışıyordu bana…”

***  Louis Seyahat Acentesi’nde Hristalla, yurtdışında çalışmaya gidecek olan Kıbrıslılar’a da yardım etmekteydi… “İngiiz pasaportu almalarına ve diğer seyahat belgeleri edinmelerine yardım ediyordum, ofisteki diğer çalışanlar da gemilerini ve biletlerini ayarlıyordu. Ofisimiz Uzunyol’da Fisher’in Fotoğraf Stüdyosu ve Vuros erkek giyim mağazası yanındaydı. Ayda on lira kazanmaya başlamıştım ancak bir yıl sonra Bay Louis, maaşımı arttırdı ve ayda 20 lira kazanmaya başladım. 18 yaşındaki bir kız için o günlerde bu iyi paraydı. Ancak çalışma saatleri çok uzundu. Sabah saat 7’de işe başlıyordum ve çoğunlukla güneş battıktan sonra işim bitiyordu. Hatırlarım da her ikindin, saat altı civarında işte çalışırken, genç kızlarla genç erkeklerin Uzunyol’da bir kafeye ya da Hacısavva’nın kafesine ya da birer dondurma almaya gitmek üzere geçip gittiklerini görüyordum. Oysa ben işteydim ve bu da benim için üzücü birşeydi. Benden çok daha iyi birer sosyal hayatları olan diğer genç kızları gerçekten kıskanıyordum. Hatta haftasonlarında dahi eğer Louis Seyahat Acentesi’ndeki rezervasyonlar bölümünden Kostaki’nin paraya ihtiyacı olursa, o zaman evden ofise gitmem, kasayı açıp ona para vermem gerekiyordu. İyi bir işti ancak saatleri çok uzundu…”

***  Kaderin cilvesi bu ya, günlerden bir gün Hristalla İoanya Bankası’na Seyahat Acentesi’nin parasını yatırmaya giderken, bankada çalışan bir arkadaşıyla karşılaştı, arkadaşı da ona bankada bir münhal olduğunu söyledi. “Çantamda bin lira para vardı, arkadaşım evleneceği için bankadaki işinden ayrılacağını söyledi bana. O günlerde eğer evleniyorsaydınız, o zaman çalışmanız teşvik edilmezdi. Bu işe başvurup işi aldım. Bay Louis bunu öğrendi ancak sorun yapmadı. “Tamam, gidebilirsin” dedi bana. “Dualarım seninle olsun…” Herhalde Seyahat Acentesi’ndeki uzun saatlerin benim yaşımdaki birisi için çok da uygun olmadığının farkındaydı…”

***  İki sene çalıştıktan sonra 1954 senesinde Hristalla Louis Seyahat Acentesi’nden ayrıldı ve İoanya Bankası’nda muhasip olarak çalışmaya başladı, burada 1956 senesine kadar çalışacaktı. Bankadayken Hristalla, Lefkoşa’da bir dükkanı olan bir akrabasının muhasebe işlerini yaparak ayda ekstradan sekiz lira kazanmaktaydı. “İyi para kazanıyordum ve çoğu zaman moda olan güzel giysilere harcıyordum kazandığım parayı. Tabii abim Vasso’ya da biraz para veriyordum ki Lefkoşa’daki dairemizin kirasını ödemeye yardımcı olabileyim…”

(Devam edecek)

oncelikli-sayfanin-sagina-uste-s-16-hristalla-kizlar-akademisinde-uniformasiyla-sene-1950.jpg

Hristalla, Kızlar Akademisi'nde üniformasıyla, sene 1950...

sayfa-17-1952-ilkbahar-cicek-festivaline-katilan-samuel-okulu-kiz-ogrencileri-aralarinda-hristalla-da-var.jpg

1952 İlkbahar Çiçek Festivali'ne katılan Samuel Okulu kız öğrencileri... Aralarında Hristalla da var...

sayfa-17-hristallanin-annesi-eleni-ve-babasi-dimitrios-1954te-trigomoda.jpg

Hristalla'nın annesi Eleni ve babası Dimitrios, 1954'te Trigomo'da...

Bu yazı toplam 870 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar