1. YAZARLAR

  2. Ödül Muhtaroğlu

  3. TC Merkez Bankası’nın faiz artırımı, döviz kuru yükselişlerini durdurabilecek mi?
Ödül Muhtaroğlu

Ödül Muhtaroğlu

TC Merkez Bankası’nın faiz artırımı, döviz kuru yükselişlerini durdurabilecek mi?

A+A-

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), geçtiğimiz Perşembe günü, beklentilerin aksine sürpriz yaparak, politika faizini( 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranı) 350 baz puan artışla yüzde 46'ya çıkardı.

Böylece, TCMB, 13 ay sonra yeniden faiz artırımı yaptı. Beklentilerin çoğunluğu, politika faizinin yüzde 42,5 seviyesinde sabit tutulacağı yönündeydi.

Merkez Bankası, faiz indirimlerine Aralık 2024'te başlamış ve üst üste üç toplantıda 750 baz puan indirime gitmişti. En son Mart ayında, politika faizi 250 baz puan düşürülerek yüzde 45’ten yüzde 42,5’e çekilmişti. Kurul ayrıca, gecelik borç verme faiz oranını da 300 baz puan artırarak yüzde 46’dan yüzde 49’a çıkardı.

Hatırlanacağı üzere, Merkez Bankası,19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer bazı belediye başkanı ve yöneticilerinin tutuklanması ve Türk lirasında yaşanan değer kaybının ardından, 20 Mart'ta takvimde yer almayan bir ara toplantı düzenlemiş ve bu toplantıda politika faizi sabit tutulurken, gecelik faiz yüzde 44’ten yüzde 46 seviyesine çıkarılmıştı.

Merkez Bankası takvimine göre mayıs ayında toplantı yapılmayacak. Bir sonraki Para politikası Kurulu toplantısı 19 Haziran'da gerçekleştirilecek.

Faiz artırımı sonrasında,Merkez Bankası yaptığı açıklama ile,enflasyonda yükseliş beklentisi olduğunu ve  aylık temel mal enflasyonunun finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle, nisan ayında bir miktar yükseleceğini öngörmektedir.

Ayrıca, yurt içi talebin, yılın ilk çeyreğinde ivme kaybetmekle birlikte, öngörülenin üzerinde seyrettiği ve enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığı belirtilmektedir.

Merkez Bankası ayrıca, küresel ticarette artan korumacı eğilimlerin, küresel iktisadi faaliyet, emtia fiyatları ve sermaye akımlarının, enflasyon beklentileri ile fiyatlama davranışlarının enflasyonun düşmesi süreci açısından, risk unsuru olmaya devam ettiğini vurgulamaktadır.

TL’ nin değer kaybı ve döviz kurlarının yükselmesiyle birlikte, enflasyon artışı beklentilerinin arttığı bu dönemde, faiz artışı yapılması gerektiğini düşünenlerdendim.Bu nedenle, faiz artırımını, doğru adım olarak görüyorum.

Zira, döviz kurlarının daha fazla  yükselmesini önlemek için, Merkez Bankası döviz rezervlerinin oldukça fazla kullanıldığı bu süreçte,  daha fazla rezervlerin erimesi yerine, faiz artımı geleceğini bekliyordum.

Merkez bankası, ayrıca, faiz artırılması gerektiği durumlarda bunu gerçekleştirebileceğini de gösterdi. Nasıl ki, faizleri indirdiği zaman da, konjonktüre uygun olmadığını söylemişsek, şimdi de uyun olduğunu söylüyoruz.

Önümüzdeki dönemde, enflasyon oranlarının  beklentilerin üzerinde geleceğine dair işaretlerin bulunması ve kur baskısını azaltmak, rezervleri korumak ve piyasa güvenini sağlamak adına bu kararın Merkez Bankası tarafından süreci yönetebilmek adına alındığını anlıyoruz.

Türkiye’ de döviz kurlarında ve piyasalardaki gelişmeleri, sadece faiz oranları ve diğer ekonomik parametreler etkilememektedir. Ekonomik gelişmeler dışında, siyasi gelişmeler de Türkiye ekonomisini doğrudan etkileyebilmektedir.

ABD’nin başlattığı ticaret savaşları ve İstanbul’ da 19 Martta yaşanan siyasi tutuklamalar ve akabinde sürdürülen eylem ve mitingler, ekonomik gelişmelere de olumsuz etki etmektedir.

Bu bağlamda, Türkiye’deki siyasi gerilimin arttığı, yurt dışı piyasalardaki ticaret savaşları gerginliğinin yaşandığı bir ortamda, MB’nin faiz artırımı kararı doğru olmuştur.

Faiz artırımı kararı, piyasalar için olumlu görülürken, reel sektör için, kredi faizlerinin artmasına neden olacaksa, iyi bir haber olmadığını söyleyebiliriz.

Beklen­tilerin bozulduğu ve ekonominin yavaşla­dığı bir ortamda artan faizler, reel sektör için daha zorlu bir ortama işaret ediyor. Önümüzdeki aylar herkes için zor geçe­cek görünüyor.

Öte yandan, Türkiye’de yaşanan don olayları, meyve, sebze ve gıda üretimini çok olumsuz etkilemiş ve gıda üretimini düşürmüştür. Bu çerçevede, gıda fiyatlarının, yani gıda enflasyonunun artması beklenmektedir. Bu da, genel enflasyon oranını da tetikleyecektir.

Netice itibarı ile, Merkez Bankası, döviz kuru ve enflasyon yükselişlerini  durdurmak, döviz talebini düşürmek, TL’nin faiz getirisinin artması ile yabancı kaynak girişi sağlamak ve azalan döviz rezervlerini yeniden yükseltmek için, uzun zamandan sonra faiz artırımı yapmak zorunda kalmıştır.

Faiz artırımı kararına rağmen, döviz kurlarında, TL karşısında çok fazla gerileme görülmedi. Altın ise, yüksek seyrini sürdürüyor. Bakalım,  bu hafta döviz kurları nasıl bir seyir izleyecek, hep birlikte göreceğiz.

Öte yandan, KKTC, döviz yükselişlerinden, Türkiye’ den daha fazla olumsuz etkilenmektedir. Enflasyon ve pahalılık günden güne artmakta, halkın satın alma gücü düşmektedir.

TL’nin değer kaybı ve  döviz kurlarındaki yükselme durmadığı taktirde, bizim piyasadaki  yüksek enflasyon ve pahalılık da durmayacaktır. Zira, Hükümet, KDV ve fon indirimleri ile, hayatı ucuzlatmak için adımlar atmamakta, piyasa denetimi konusunda yetersiz kalmaktadır.

KKTC Hükümet’i, başta enflasyon, pahalılık, bütçe disiplini ve diğer sorunlarla  mücadele konusunda başarısızdır.

Bu yazı toplam 1695 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar