TC Merkez Bankası faiz oranlarını sabit tuttu. Ekonomiye yansımaları nasıl olacak?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), geçtiğimiz Perşembe günü yaptığı toplantıda, politika faizinin yüzde 46’da sabit tutulduğunu açıkladı. Uzmanların çoğunluğunun beklentisi de bu yöndeydi.
TCMB, Nisan ayında yaptığı son toplantıda, politika faizini 350 baz puan artırarak, yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya çıkarmıştı.
Nisan ayı toplantısında, gecelik borç verme faiz oranı 300 baz puan artışla yüzde 46’dan yüzde 49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranı ise yüzde 41’den yüzde 44,5’e yükseltilmişti.
Merkez Bankası ayrıca, gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 49’da, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 44,5’te sabit tuttu.
TCMB, enflasyonun ana eğiliminin Mayıs ayında gerilediğini, öncü göstergelere göre, Haziran ayında da bu düşüşün süreceğini belirtti. Bu da gösteriyor ki, ekonomide, yurt içi talepte bir yavaşlama var, enflasyon eğiliminde gerileme var.
Merkez Bankası ayrıca, jeopolitik gelişmeler ile küresel ticarette artan korumacılığın, dezenflasyon süreci üzerinde potansiyel etkiler yaratabileceğini ve bu gelişmelerin yakından takip edildiğini vurguladı.
Aynı zamanda, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının da sürece ilişkin risk oluşturmaya devam ettiğini belirtti.
Politika faizinin, enflasyon gerçekleşmeleri, temel eğilimler ve beklentiler dikkate alınarak, dezenflasyon hedefiyle uyumlu bir şekilde belirleneceği kaydedildi.
Faiz indirimine gidilmemesinde, dövize talep artışının olabileceği, MB rezervlerinin azalması riski ve jeopolitik risklerin bulunması endişesi yer alıyor.
Anladığımız kadarı ile, Merkez Bankası, 30 Haziran’daki CHP kurultay davası ve İsrail-İran savaşının seyrinin nereye gideceği netleşmediği için, böylesi bir konjenktürde faiz indirimi yapmayı riskli gördü.
Öte yandan, TCMB'nin faiz kararını ve yaptığı açıklamaları değerlendirdiğimiz zaman, PPK’nin temmuz ayı toplantısında, çok yüksek olmasa da, faiz indirimlerine başlayabileceğini öngörebiliyoruz.
Ancak, küresel risklerin devam etmesi, yurt dışında veya içeride olağanüstü şeyler olması durumunda, bu toplantıda da faiz indirimi gelmeyebilir. Nitekim dün ABD’nin İran’a saldırısı da gerginliği artırmakta ve savaşın alanının genişlemesi riskini yükseltmektedir.
Önümüzdeki dönem için, Türkiye siyaseti ve ekonomisi için önemli riskler kapıda beklemektedir.
Hatırlanacağı üzere, Türkiye’de 19 Mart'ta sonrasında Belediye başkanlarının ve bazı yöneticilerin tutuklanması süreci, döviz kurlarını yükseltmiş, bu sürecin piyasalara etkisini minimize etmek için de, Merkez Bankası'nın çok yüklü döviz satışı yapması ile döviz rezervleri çok azalmıştı.
Şimdi de, 30 Haziran da, Mahkeme, CHP'nin kurultayıyla ilgili çok hassas bir karar verecek. Orada, kurultay’ ın geçersiz kılınmasına yönelik bir karar çıkarsa, çok büyük gösteriler ve tepkiler olacaktır. Bu da özellikle borsa ve döviz piyasalarını olumsuz etkileyebilecektir.
Diğer taraftan, İsrail-İran savaşının petrol fiyatlarını yükseltip, Türkiye ve bütün dünyada enflasyon oranlarını yükseltecek bir risk olasılığı da mevcuttur.
Netice itibarıyla, bütün bu iç siyasi riskler ve küresel gelişmeler ortada iken, enflasyonun eğilimi aşağıya gitmesine rağmen, geçtiğimiz gün yapılan toplantıda Merkez Bankası’nın böyle bir süreçte faiz indirmesi mümkün görülmüyordu.
Nitekim de öyle oldu ve faiz oranları sabit bırakıldı. Bakalım, önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeler, Temmuz ayında, Merkez Bankasını faiz konusunda ne gibi adımlar atmaya sevk edecek, hep birlikte göreceğiz.
Öte yandan, İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan savaş tüm şiddeti ile sürerken, ABD’nin İran’daki 3 nükleer tesise düzenlediği hava saldırıları, çatışmaları başka bir boyuta taşıdı.
Bölgemizde savaş devam ederken, Kuzey Kıbrıs ekonomisi, pahalılık ve çeşitli sorunlarla boğuşmaktadır. Üstelik, KKTC hükümeti, enflasyon ve pahalılıkla mücadelede son yıllarda başarısız olmuştur.
KKTC, petrol ve döviz kuru yükselişlerinden, Türkiye’ den daha fazla olumsuz etkilenmektedir. Enflasyon ve pahalılık günden güne artmakta, halkın satın alma gücü düşmektedir.
Temennimiz, İsrail –İran savaşının, daha fazla yayılmadan, en kısa zamanda sona ermesidir. Zira, TL’nin değer kaybı, petrol fiyatlarındaki artış durmadığı taktirde, KKTC piyasasındaki yüksek enflasyon ve pahalılık da durmayacaktır.