1. YAZARLAR

  2. Ödül Muhtaroğlu

  3. TC Merkez Bankası, faiz indirimlerinde aceleci mi davranıyor?
Ödül Muhtaroğlu

Ödül Muhtaroğlu

TC Merkez Bankası, faiz indirimlerinde aceleci mi davranıyor?

A+A-

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), 2025 yılının ilk toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 250 baz puan düşürerek yüzde 45'e çekti.

TCMB, aralık ayında da  politika faizini 250 baz puan indirerek yüzde 47,5'e çekmişti. Yılın ikinci PPK toplantısının tarihi ise, 6 Mart olarak belirlendi.

Merkez Bankası faiz indirimi ile ilgili yaptığı duyuruda, ‘’Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının iyileşme eğilimi sergilerken, "Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. " denildi.

Bu doğrultuda, Kurulun, politika faizi kararlarını, enflasyon gerçekleşmeleri odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alacağı bildirildi.

Aslında, Merkez Bankası duyurusundaki enflasyona yönelik olumlu beklentiler gerçekleşmeyebilir.Zira, enflasyon hala yüksek seyrediyor ve bu bağlamda ülkedeki tüketim talebi de azalmayabilir.

Bu yüzden, ekonomik verilerle uyuşmayan, hedeflenen enflasyon düzeyine ulaşılamadığı için, 2 ay üst üste faiz indirimleri enflasyon seyrine göre erken sayılabilir.

Ekonomik büyüme endişeleri ile, mevduat ve kredi faizlerinin yükselmesine yatırımcılardan ve politikacılardan  gelen eleştiriler, Merkez Bankası'na erken faiz indirimi kararı aldırmış olabilir.

Gerçekleşen faiz indirimleri, iş dünyası tarafından olumlu karşılandı.Zira, uygun maliyetli krediye ulaşma sıkıntısı yaşayan  şirketler, faiz indirimi süreci ile daha düşük maliyetli krediye erişimin kolaylaşacağını ümit ediyor.

Yatırım yapmayı planlayan şirketler için, faizlerin düşmesi büyük önem taşımaktadır.Faiz düşüşünün sürmesi, ancak enflasyondaki gerilemeyle mümkün olabilecektir.

Öte yandan, faiz oranları düştüğünde, mevduat sahipleri daha düşük getiriler nedeniyle TL cinsinden varlıklara yatırım yapmaktan kaçınabilir. Bu durum dövize ilgiyi artırarak döviz kurlarını da yükseltebilir.

2025 yılı boyunca aralıklarla da olsa faiz indirimlerinin devam etmesi bekleniyor.Uzmanlara göre, 2025 yılı sonuna kadar politika faizi yüzde 25-30 seviyelerine gerileyebilir. Ancak,enflasyonla mücadelenin başarılı olması şart.

Bunun sağlanması için, Hükümet’in, kamu tasarrufunu, buna uygun maliye politikalarını ve yapısal reformları gerçekleştirmesi gerekiyor.

Yapısal reformlardan kasıt, Kamu İhale Mevzuatının düzenlenmesi, Kamu  denetimlerinin güçlendirilmesi, Merkez Bankası bağımsızlığı, kamu mali yönetiminde yenilikler ve Hukuk sisteminin  doğru işlemesi ile ilgili tedbirler  alınmasıdır.

Türkiye'de aralık sonu itibarıyle, enflasyonun hala  yüzde 44,3 düzeylerinde bulunması, enflasyonda baz etkisi ile bir düşüş olmasına rağmen, gerçek anlamda hatırı sayılı bir düşüş olduğu tartışılmaktadır. Bu bağlamda, faiz indirimlerinin daha çok finansal piyasaları rahatlatmak maksadı ile yapıldığı dile getiriliyor.

Bazı ekonomistler ise, iş dünyasından ve ekonomi yönetiminden gelen telkinler nedeni ile, Merkez Bankası'nın faiz indirimine zamanından önce başladığını düşünüyor.

MB’nin politika faizini indirmesi ve bazı uluslararası piyasalardaki gelişmelerle birlikte, TL’de bir miktar değer kaybı yaşandı. Merkez Bankası’nın, bundan sonraki faiz kararlarını, enflasyonu göz ardı etmeden ve  temkinli bir şekilde ele alması gerekmektedir.

TC Merkez Bankası'nın faiz indirimi kararları, o kadar hassas dengeleri barındırmaktadır ki, aşağıdaki gelişmelere neden olabilir.

Faiz indirimi, bankaların daha düşük faizle kredi vermesine imkan tanır. Bu bağlamda, kişiler ve işletmeler daha ucuz krediler alarak, tüketimlerini ve yatırımlarını artırıp, ekonomik büyümeyi yükseltebilir.

Öte yandan, düşük faiz oranlarının, enflasyon oranlarını yükseltme riski de vardır. Zira, düşük faiz, mal ve hizmetlere olan talebin artmasıyla birlikte, fiyatların da yükselmesini sağlar.

Faiz indirimi sonrası, döviz kurlarına talep artıp,Türk Lirası değer kaybedebilir, Çünkü, mevduat sahipleri daha düşük faizli Türk Lirası varlıkları yerine, dövize yönelebilirler.Ayrıca, kurların yükselmesi, ithalat maliyetlerini artırarak, enflasyonu da yükseltebilir.

Önemli bir noktada, faiz oranının, enflasyonun oldukça altında kalmamasıdır.Bu TL’den kaçışı sağlar. Bunun olumsuz etkilerini, yakın geçmişte yaşamış, enflasyona ve döviz kurlarına getirdiği zararı görmüştük.

Son dönemde yapılan kamu, özal sektör zamları ve asgari ücret artışından sonra, Ocak ve Şubat ayı enflasyonlarının çok yüksek gelme ihtimali ve beklentisi bulunmaktadır. Ocak ayı enflasyonu açıklandığında, tabloyu daha net göreceğiz.

Umarım, çok yüksek enflasyon oranları ile karşılaşmayız.Aksi halde, bu  yıl sonu Türkiye için öngörülen yüzde 21 enflasyon tahmini, büyük ölçüde gerçekleşmeyecek ve piyasalara olumsuz etkileri görülecektir.

Faizlerin inmesi önemlidir ama esas önemli olan, halkın, üreticilerin ve esnafın rahatlaması, pahalılığın azalması, refahlarının ve satın alma güçlerinin artmasıdır. Şu anda, maalesef ufukta böyle bir şey göremiyoruz.

Umarım, döviz kurları ve petrol fiyatlarında son dönemdeki dengeli seyir devam eder.Aksi halde, KKTC’ de enflasyon ve pahalılık daha da artmaya devam eder.Bundan da, hem halk, hem devlet, hemde sektörler zarar görür.

Bu yazı toplam 1696 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar