1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Tayyip beyin gitmesi Türkiye’nin demokrasisi  açısından kaçınılmaz bir zorunluluktur
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Tayyip beyin gitmesi Türkiye’nin demokrasisi  açısından kaçınılmaz bir zorunluluktur

A+A-

Liyakat nedir?
En basit tanımıyla liyakat, “Bir kişinin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumudur…”
“Kişinin, kamu veya özel fark etmez; oturduğu koltuğu doldurabiliyor olmasıdır”…

-*-*-

Yönetim biliminde bu ilke yani “liyakat ilkesi”, sayfalar dolusu kitaplarla açıklanır…
Modern demokrasilerde, özellikle “kamuya hizmet” etmesi için bir göreve getirilen memur ya da devlet başkanı için, oturduğu makamda çok uzun süre kalıyor olmasının, verimsizliği de beraberinde getirdiği kabul edilir…

-*-*-

İnsan yorulur.
Usanır.
Çok uzun süre aynı koltukta kalırsa, kendini o koltuğun mal sahibi kabul etmeye başlar ve haliyle “demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, hesap verebilirlik ama en çok da verimlilik ve yaratıcılık” gibi çağdaş ilkeleri es geçer…

-*-*-

Demokrasi, Batı ülkelerinin olmazsa olmazıdır ve bu ülkelerde “liyakat” çok önemlidir…
Doğulu ülkelerde ise “liyakatsizlik” nedeniyle ilk darbelenen “demokrasidir”…

-*-*-

Tayyip Erdoğan’ın başarılı veya başarısız bir “lider” olup olmadığının bir önemi yok…
20 yıl bir ülkeye liderlik edip, 20 yıl ya da 5 yıl daha talep etmek, istese de istemese de, “beni halkım seçti” dese de demese de, kendisini “diktatörleştirir, tiranlaştırır…”

-*-*-

Yapıştığı koltuğu korumak için sertleştirir…
Yasamaya ve yargıya müdahalelerini artırır…
Ve her türlü “kirli iş” de O’na yazılır…

-*-*-

Türkiye’nin demokrasisi açısından Tayyip beyin gitmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur…
İyi bir lider, muhteşem bir siyasetçi olup olması ile bağlantı kurmak ve bunu tartışmak değildir önemli olan…

-*-*-

Ve Tayyip beyin oturduğu ya da işgal ettiği makamdan gidebilmesi için, “parçalanmış muhalif güçlerin birleştirilmesinin” hayati önemi vardır…
Kısacası, bu muhalif güçlerin, Tayyip beyin karşısına çıkaracağı adayın kim olduğu değil; Tayyip beyin karşısına, demokrasi adına güç birliği ile çıkmasıdır önemli olan… 

-*-*-

Mesele demokrasidir.
Mesele, Türkiye’nin padişahlık veya imparatorluk benzeri bir acayip diktatörlüğe doğru yol alıyor olmasıdır…
Mesele, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tayyip beyden daha yetenekli olması veya olmaması değildir…

-*-*-

Haaaa konuya ideolojik anlamda bakacak olursak, “aşırı Türk milliyetçisi veya Türk ulusalcısı” hatta “Tayyip bey kadar dinci”lerden oluşan “altılı masa” denen “gruptan” Türkiye’yi ayağa kaldırmasını beklemek, örneğin Kürt ve Kıbrıs sorunlarını “insan hakları ve hukuk” açısından çözmelerini ummak, abesle iştigaldir.

-*-*-

Tekrar ediyorum; Türkiye, ya Afrika ve Arap ülkeleri gibi diktatörlük, sultanlık gibi bir şekille yönetilecek ve Batılı çağdaş yaşamdan uzağa itilecek ya da Batılı değerlere sahip çıkılıp, çağdaş bir ülke olacak!
Tercih budur!

-*-*-

Ve gelelim Meral Akşener ile arkadaşlarına… 
“Altılı masayı dağıtmakla”, gerici, çağdışı, ilkel, (kafasında hep yer alan) faşist bir diktayı tercih etmiştir!
Umarım halklar buna müsaade etmez!

-*-*-

Geçen gün de yazmıştım; Erdoğan kazanırsa Türkiye kaybeder… 
Olay budur…
Kılıçdaroğlu kazanırsa Türkiye’nin başı göğe ermeyecektir; hatta devralınacak enkaz o kadar büyük olacaktır ki belki de ekonomik anlamda felaketin boyutu daha da büyük hale gelecektir.
Ama “demokrasi ve çağdaş Türkiye” kaybedecek ve “abartıyorsun” diyebilirsiniz ama görünen köy kılavuz istemez, “Avrupa’nın kapı dibinde yeni bir Afganistan tehlikesi söz konusu olacaktır!”


Mr. President, ‘What do you think about this?’

Hala Sultan Tekkesi!
Camisi!
Larnaka’da!
İmamı kim?
Veya kimdi?
Şakir Alemdar!
Vakıflar İdaresi atamıştı!
Kıbrıs Cumhuriyeti de sesini çıkarmamıştı!

-*-*-

Şakir Alemdar görevden alınmış…
Neden?
Tarikat uyumsuzluğu diyorlar!
Nasıl sevişmemiz gerektiği konusunda bizlere üstün bilgilerini aktaran ve hala hiç utanmadan aynı görevi keyifle sürdüren Müftü Ahmet Ünsal, Hala Sultan Tekkesi İmamı Şakir Alemdar'ın görevine son verilmesini “Türkiye’nin emridir” diye iletmiş!
Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu üyelerine “Türkiye böyle istiyor” demiş!
Bizimkilerin de haliyle boynu kıldan ince ya; kabul edilmiş…

-*-*-

Şakir Alemdar’ı ne tanırım, ne bilirim!
Ama, Larnaka’daki camiye “Türkiye istemiyor” veya “Türkiye istiyor” diye imam atanması, imamın görevden alınması falan bana “çok acayip” geldi!
Üstelik bu müdahale, alışık olduğumuz gibi KKTC’ye yapılan bir müdahale de değil!
Oldu olacak, lütfen müsaade edin, Limasol, Larnaka, Baf, Lefkoşa ve eski Türk köylerindeki camilere Türkiye imam atasın!
Hatta bence Başpiskopos’u da Türkiye belirlesin!
Dear Mr President Nicos Christodulidis, “What do you think about this?”

screen-shot-2023-03-04-at-10-08-40.png

Milan Trajkovic, Natalia Christofi, Philippa Fotopoulou Kaviten ve Olivia Fotopoulou… 4 isim… Kimdir bu isimler? Efendim, İstanbul’da 3 Mart günü başlayıp, 5 Mart günü sona erecek Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'na katılan “Kıbrıs Cumhuriyeti” sporcuları… Tahsin Ertuğruloğlu mu? Haberi olsa engellerdi canım…  Peki egemen – eşit KKTC’nin atletleri? Eeeee sen da hain Rumcu Serhat

Bu yazı toplam 2258 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar