1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Söyleyiniz asıl katil kim?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Söyleyiniz asıl katil kim?

A+A-

İsias Otel’e ilişkin bilirkişi raporunu okurken çocuklarımızın o unutulmaz sevinçleri geliyor aklıma… Birbirlerine jestleri, mimikleri, gülüşleri, sevinçleri… O incecik bileklerindeki hareket, kazandıkça büyüyen yumrukları, gözlerinden yansıyan ışık… Her gece yeniden paylaşılıyor onca an, anı… Hiçbiri hak etmemişti böylesi bir sonu…

İsias Otel’e ilişkin bilirkişi raporunu okurken nefessiz kalıyorum.
Otelin zemin etüdü dahi yok düşünsenize… 9 kat olarak ruhsat verilmiş ancak 13 kat çıkılmış. Hem de beton kalitesi hiç gözetilmeden… İşçilikten çalınmış, malzemeden… Hayatlarımızdan çalınmış…

***

Evren’le Elvin geliyor gözümün önüne raporu okurken…
Selin’le Serin…
İzcan ve Asya ve Sahil…
Her birinin ismi, duruşu, bakışı, gözleri…
Onları depremin ardından tanıdık bizler...
Bir de ilk doğumunda kucağına alan anne babalarını düşleyiniz…
Ya aileleri, arkadaşları, yakınları…
Her nefeslerine tanık olanlar neler hissediyor şimdi…

***

“Zemin raporu, statik hesap raporu ve statik projesi bulunamadı…”
Binada beton ve demir kalitesi sorunluydu…
Yetmezmiş gibi “kaçak kat” vardı.
Kaçak sayılmıyor meğerse…
“İmar Affı”ndan yararlanmış.
65 kişiye mezar olmuş binada, kim kimi affetmişti böyle…

***

Ne yapsak ne etsek geriye gelmiyor evlatlar…
İnsanlar topraktan uyanmıyor, onca düş, onca gülüş yeşermiyor yeniden…
Yeniden okudukça onca ihmali, raporlar yayınlanınca birer birer, insan sormadan edemiyor kendine…
“Katil kim?”
Söyleyiniz asıl katil kim?

***

Sıcak evimizde oturmaktan, başımızı yastığa koymaktan, sarıldığımız battaniyeden utandığımız o çaresiz saatler geliyor aklıma...
“Kaçak kat” diyorlar şimdi…
“416 metrekare kaçak…”
“İmar Kanunu’na ek geçici 16’ncı madde ile affedilmiş…”
“Taşıyıcı sistem ve donatı uyumsuz…”

***

“Bakıp bakıp dururuz… Her yer un gibi… Binada kolon yok…Çocuklarımızın üzerinde iş makineleri çalışıyor ve birisi canlı çıkacak umuduyla bekliyoruz...”
Hep kulağımda bu sözler…

Ağlamanın kimi acılara yetmediği günler…
Umut etmekten yorulduğumuz zamanlar…
“Etriye kancaları 135 derece bükülmedi…”

***

“Katil kim?”
Oy ve iktidar hırsı, bilime karşı gericilik, cehalet ve umursamazlık, illaki sorumsuzluk…
Toplu bir mezara dönüşürken bir kent, binlerce insanın yüreği yaralıyken, bir ülke hüzünle dağılırken…
“Mimari proje bilgileri ile ruhsat bilgileri uymamaktadır.”

Yastayız, acılıyız ve öfkeliyiz halen!
Evlatlarımızı kollamadınız, koruyamadınız.
Öldürdünüz çocuklarımızı, bilirkişi raporları bunu söylüyor…

O uslanmaz kibir, o ölçüsüz ihtişam, o zehirleyici milliyetçilik yetmiyor bu büyük enkazın ve ihmalin üzerini örtmeye…

“Demirler sere serpe ve çıplak, beton yok, bu nasıl bina…”
Unutmadık
Unutmayacağız, yaşadıkça…

isias-otel-2.jpg

isias-otel-002.jpg


O “bohça”da neler yok ki?

Nilgün Güney’in 11'inci kişisel sergisi hepimizi Kıbrıs'ın değerleriyle yeniden yüzleştirdi.
"Bohça"sını açtı Nilgün öğretmen ve içinden onca duygu, özlem, şehvet, dayanışma, korku, emek döküldü.
Tülleri, nakışları, kumaşları, yemenileri, dokuları, örtüleri tuvalle buluşturdu.
Geleneksel objeler, modern bir yaklaşım ve estetikle karşımıza çıktı.

***

1950'lerde annesinin nişanda giydiği kıyafetle başlıyor sergi... Her tabloda bir yaşanmışlık, her çerçevede ada kültürüne dair izler var…  Kıbrıs'ın tarihinde hem sevinç hem de korku sakladı, bohçalar… Evlenirken çeyiz için toplandı, göç ederken, hayatta kalmak ve yaşamak için dürüldü...

“Geçmişe ait gerçek elbiseler ve eşyalar kullanıldığım için resimler etnografik özellik de taşımaktadırlar” diyor Nilgün Güney…
Umarım, bu masalsı tablolar hak ettiği değeri bulur, çok daha fazla insana ulaşır.

Bu güzel tablolardan birkaçı Ercan Havaalanı’nda sergilenebilir örneğin, özel bir camekân içerisinde korunabilir.
Toplumun kalabalık olarak gelip, geçtiği mekanlara böylesi eseler olmalıdır.

***

Nilgün Güney’in yıllardır hayalini kurduğu bir sergiydi bu…
Çok yıllar oldu, kişisel sergi de açmamıştı.
“20 yıl geçmiş, zaman ne kadar da hızlı akıyor” diyerek hatırladı.
Bir asırlık geçmişe ışık tutarken…

“Bohça” sergisi zamanın durduğu yerde sizi bekliyor!
 

* Sergi, 10 Kasım’a kadar Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’ndeki devam edecek.

nilgun-1-a.jpg nilgun-1.jpg

nilgun-2.jpg


Bu parayı ne yapacaklar?

“Eylül sonu itibariyle maliyenin kasası ARTI 1 MİLYAR 374 MİLYON TL'de ama yollarımız, okullarımız, hastanelerimiz dökülüyor.” diyor vekil Barçın!

Sizce bu parayı ne yapacaklar? Niye harcamıyorlar?
a) Kamuda 13’üncü maaş için tutuyorlar.
b) Seçim dönemine ayırıyorlar.
c) Yeni istihdam yapacak, yeni müdürler atayacak, orada kullanacaklar.
d) Ankara’ya soracaklar: Sizce ne yapalım?
e) Kıb-Tek’in açığını kapatacaklar.
f) Maliye’nin kasasında fazladan para olduğunun farkında değiller.

Bu yazı toplam 3075 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar