1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Sorular ve Cevapları
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Sorular ve Cevapları

A+A-

İki-üç günlük İstanbul ziyaretinin ardından ülkeye dönmeye bu birkaç günlük arada neler olduğuna baktım haber sayfalarından…

Ulaştırma Bakanı yapılmış Erhan Arıklı, Türkiye’ye girişi yasaklanan insanlarımızı, KKTC’den ihraç edilen kişilerle aynı kefeye koymaya çalışıyor ve muhalefete “keşke onların da haklarını savunsaydınız” gibi nereye koyacağımızı bilemediğimiz laflar ediyor.

Türkiye’ye girişi yasaklananların neden giremediğini “muhalefet sorsun” demek kadar sorumsuz bir laf ediyor.

Muhalefet soruyor zaten… Girişi yasaklanan arkadaşlar da bizzat kendileri soruyor, TC Elçiliği’ne dilekçe yazıyor ancak gerekli yanıtı alamıyorlar.

Arıklı ve hükümeti kendi yükümlülüklerini neden başkalarına atıyorlar?

TC Elçiliği’ne veya Ankara Hükümeti’ne bir soru sorabilecek kadar hükümsüz müdürler?

Kendi insanlarının neden ‘terörist’ muamelesi gördükleri ve neden Türkiye için ‘güvenlik tehdidi’ oluşturduklarını soracak kadar muktedir göremiyorlar mı kendilerini?

Hayır, göremiyorlar.

*

Bir daha baktım haberlere, sahte diploma davasında süren duruşmalarda tutuklu sorgulanan küçük ortak Serdal Gündüz, “Mesele neden ilerlemiyor biliyor musunuz? İşin sonu UBP vekillerine dayandığı için ilerlemiyor” iddiasında bulunuyor. Biri üzerine alır da, yüzü kızarır da, buraya kadarmış der mi?

Tabii ki hayır.

*

Başka bir haber; Merkezi İhale Komisyonu’nun açtığı ihaleyi alarak uzun bir süredir Alsancak-Lapta yolunu ve başka işleri de yapan şirketin sahibi, yine MİK’in açtığı başka bir ihalede “resmi evrak üzerinde oynama yaptığı” gerekçesiyle tutuklanıyor…

Sonuç çıkar mı? Çıkarsa önceki ihaleler sorgulanır mı?

Çıkmaz da, sorgulanmaz da.

*

Aniden, “TC Büyükelçisi gönderiliyor” haberi düştü haber sitelerine ve gazete sayfalarına… Daha 6 ay kadar önce göreve gelen ve henüz adını tam olarak anımsayamadığımız Yasin Ekrem Serin gidecek denirken yerine de daha önce burada görev yapmış olan Ali Murat Başçeri gelecekmiş.

Hatırlayacaksınız; Başçeri’nin Hükümet kurup bozmasıyla, seçimlere müdahalesiyle, UBP’li vekilleri toplamasıyla falan oldukça adı geçmişti. Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken yeniden gelecek olmasının ‘acaba’ sorularını sordurması da tuhaf değil.

Peki, muhteşem üçlüler sevindi mi, üzüldü mü?

‘Patron’ geleceği için sevinmişlerdir herhalde!

*

Güzel görünen haberlerden de söz edecek olursak; CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın Kıbrıs’ta görevli elçilerle, farklı ülkelerin temsilcileriyle Kıbrıs sorununu konuşması, uluslararası anlamda Ersin ve Tahsin Bey’lerin yapmaları gereken ilişkileri kendi uhdesinde toplaması güzel, hoş görüntüler verirken örneğin Cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi yakın gelecekteki siyasi gelişmeler için de önemli mesajlar veriyor.

Peki Ersin ve Tahsin Bey’ler Erhürman’ı kıskanıyorlar mı?

Evet, çünkü o elçilere ezberletilen sözleri söyleyemiyorlar.


12. oyuncu

Yukarıda iki-üç günlük İstanbul ziyareti demiştim ya; Yapmadığım birşeyi yaptım ve bu iki-üç günün içine bir de Fenerbahçe maçını sığdırdım. Önceleri bir Fenerbahçe sempatizanından öteye geçmezken son zamanlarda bunun biraz fazlası oldu galiba…

Bunun nedenlerinden biri, aileye sempatizandan öte Fenerbahçelilerinin katılması. Diğeri de özellikle son zamanlarda (bazıları kızabilir ama) Fenerbahçe’nin bir ‘direniş’ simgesi olması.

Gidenler bilir; Kadıköy, gerçekten de bir Fener Cumhuriyeti gibi. Orada başka taraftarlar yaşayamaz dersek yanlış olmaz. Maç saatinden çok önce başlar tezahüratlar… Balıkçılar Sokağı’nda yemeli içmeli eğlence stada taşınır, takım sevgisi ve direnişin söze, slogana, şarkıya dönüşmüş coşkusu o görkemli stadı inletir.

Fener sevgisi Rize’nin maç başlarken elde ettiği 2-0’lık avantajına rağmen devam eder, destek bitmez, maç başlamadan 12. oyuncu olarak hoparlörden takdim edilen taraftar o görevini sonuna kadar yerine getirir ve galibiyeti alır.

Çok ilginç ve çok güzel bir gündü. KKTC’de ne yaptığını bilmeyen Hükümetin keşmekeşinden çıkıp, çok farklı, coşkulu, planlı ve güzel biten bir keşmekeşin içinde olmak o kadar iyi geldi ki…

Gitmeyenlere ve olanağı olanlara tavsiye; Gitmeye çalışın ve başka nedenlerle de olsa biriktirdiğiniz öfkeyi maç öncesi ve maç sırasında boşaltma fırsatını yakalayın. Hele bir de takımınız kazanmışsa!.. Tadına doyulmaz bir zaman geçireceğinizin garantisini verebilirim.

Ne Tatar’ın kaale alınmazlığından dolayı “köpeğimle sosyal medyada paylaştığım pozlar uluslararası alanda ses getiriyor” tatmini, ne Üstel’in Jet krizi ve Başbakanlık yaptığı yanılgısı, ne Arıklı’nın Türkiye memuriyeti, ne de Ataoğlu’nun sessiz sedasız koltuk hoşnutluğu.

Kısa bir süre de olsa İstanbul’da farklı duygular, coşkulu bir dünya. İyi geldi.  

Bu yazı toplam 710 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar