1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Seçimlerde Oy Kullanmamak Çare Değil...
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Seçimlerde Oy Kullanmamak Çare Değil...

A+A-

İzlediğim ‘Çok etnikli / çok uluslu / çok budunsal ülkelerde seçim sistemleri’nin tartışıldığı bir konferansta sunum yapan uzmanlardan birine şöyle bir soru sorulmuştu: Oy pusulalarında seçime katılanların aday sütunlarının en sonuna ‘Hiçbiri’ diye bir sütun konulsa ve o sütunun en fazla oyu alması halinde seçimlerin yenileneceği yasası yapılsa ne olur?... Cevap: O sütun en fazla oyu alacak ve seçimler ardı ardına sürekli yenilenecek…

Uzmana göre, böyle bir seçim sisteminde ülkenin seçmen profili tek uluslu olsa dahi sonuç bu olacaktı çünkü önemli oranda seçmen parti üyesi olsa bile ideolojik veya şahsi veya yönetişimsel eleştirileri ve gerekçeleri ile bu son sütunu siyasi partilere etkili bir uyarı şansı olarak değerlendirip oyunu ona verecek… Bu değerlendirme yadırganacak, reddedilecek veya saçma bulunacak gibi değil… Üye olsun olmasın, birçok seçmenin oy kullanırken ideolojik, kişisel ve yönetişimsel eleştirileri ve mutsuzluğu nedenleriyle partisine değil de başka partiye oy verdiği, oyunu geçersiz olacak şekilde kullandığı veya sandığa gitmediği bizde de yaşanan gerçekliktir. Oyunu o sırada tercih ettiği bir partiye veya adaya vermek demokratik bir tercihtir; tartışılamaz… Oyunu bilinçli olarak geçersiz şekilde kullanmak kendi kendini kandırmaktır; sandığa gidip oy kullandığı bilinecek ve fakat kime oy verdiğini de muhataplarına göre ve kendi istediği şekilde anlatıp kendini rahatlatacak… Aslında ise, fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış…

Esas üzerinde durulması gereken ise seçimi boykot edip sandığa gitmeyen seçmenlerdir. Kimileri kişisel taleplerinin karşılanmamasının öfke ve intikam duygusu nedeniyle gitmiyor. Bunlar tüm halkın yararına olmak üzere kullanılması gereken bir demokratik hakkı kendi egosu için kullanmak isteyen şantajcı ve bencil seçmenlerdir; gitmemeleri halkın hayrına… 

Bir de aydınlar var ki kurulu düzeni beğenmez; düzenin tüm siyasi unsurlarını bu beğenmediği düzeni kurgulayan, koruyan, kollayan ve değiştirmeyecek, değiştiremeyecek unsurlar olarak görür ve bir de seçimlere dışardan yapılan müdahalelerin seçimleri etkisiz siyasi oyun olduğu gerekçesiyle de sandığa gidip oy kullanmazlar… Duruşlarına saygım var; oldukları yerde durup kalmalarını, eleştirilerini özeleştirileri ile gözden geçirip yeniden şekillendirmemelerini, duruşlarının durağanlığının aslında mutlu olmadıkları düzenin daha kurumlaşmasına ve dahi kötüleşerek kurumlaşmasına katkısı olabileceğinin analitik irdelemesini yapmamalarını onların aydın kişilikleri ile bağdaştıramıyorum. Sandığa gitmeyip oy kullanmayanların büyük çoğunluğu bu ‘boykot’ yaklaşımında olan seçmenlerdir. Sayıları bilinmez, tahmin etmek olası… Son Avrupa Parlamento seçimlerinde Kıbrıs’ta 5266 Kıbrıslı Türk seçmenin oy kullanmış olması bir veri tabanı niteliğindedir; bu sayıdaki seçmenlerin çok büyük oranı ve iddia ederim ve derim ki en azından 4500 kişisi KKTC’deki seçimleri boykot eden seçmenlerdir. Bir hatırlatma yapmakta da fayda var; 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Tatar, Akıncı’ya 4422 oy farkı ile kazandı… Hem de o seçimde AKP-MHP-Ankara hükümeti tüm cüsseleri ile ve çok aktif olarak Tatar’ı desteklemişti; boykotçu aydınlar sandığa gitse idi, sadece Tatar değil, AKP -MHP-Ankara hükümeti de kaybetmiş olacaktı.

Yurdunuzun siyasi yönetişiminden ve siyasi partilerinden mutsuz olabilirsiniz, Türkiye’yi yönetenlerin yurdunuzun siyasi yapısı ve yönetişimi üzerindeki etkisinden mutsuz olabilirsiniz, siyasetçilerinizin siyasi kapasitesinden mutsuz olabilirisiniz, kimi biatçı siyasilerinizden mutsuz olabilirisiniz, kimi siyasilerinizin siyasi ve ekonomik ahlakından mutsuz olabilirsiniz… Çaresi seçimlerde sandığa gitmemek, oy kullanmamak derseniz, mutsuz olduğunuz yapıyı değiştirme umuruna sahip olmadığınız, statükonun devamına da sadece şikayet etmekle yetineceğiniz gibi bir yorumu kendiniz yaratırsınız. Siyasi mücadele aydınlar ve ilericiler tarafından iddialı olarak yapılınca siyasi yapılanmalar düzelme, iyileşme ve gelişme sürecine girer. Siyasi etki alanınızı terk ederseniz, mücadele etmeyi kendiniz ve halkınız için bir görev olarak görmezseniz o beğenmeyip suçladıklarınız çok memnun olur; meydan onlara kalmıştır… 

Akşamdan sabaha vizyona ulaşmak olası değil; mutsuz olduğunuz siyasetin karanlığında uyumayı tercih ederseniz, vizyonunuzla uyuyorsunuzdur ve vizyonunuz aydınlığı görmedikçe yoklukla malul olur… Ve boykotçu aydınların yurdu ve halkı için benimsediği vizyonu hayat bulmadıkça, siyasi mücadelesini sürdüren diğer aydınların ve ilericilerin vizyonları ile etkileşime girmedikçe, karanlıkları aşmak zorlaşır, gecikir… Hele ki şimdilerde, “Kıbrıslı Türkler kimi seçerse seçsin KKTC’yi AKP hükümeti yönetiyor, bunu başarmak için de seçimlere müdahale ediyorlar, ekipleri burada, adamları buralarda” diye her yurtsever aydının seçimlerde Kıbrıslı Türklerin iradesinin öne geçmesi için mücadele ettiği bu günlerde… Hele ki Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın geçen akşam TRT AVAZ’ın yeni yayın döneminde gösterime koyacağı ‘Kıbrıs Mücahitleri’ belgeselinin lansmanında yazılı metinden yaptığı konuşmasında Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs adasında verdiği mücadelenin Self Determination - Kendi Kaderini Belirleme Hakkı mücadelesi olduğunu söylemiş olduğu bu günlerde…(kaynak: https://noktakibris.com/yazarlar/hasan-hasturer/kibrisli-turklerin-kendi-kaderini-belirleme-hakki/ ) . Bu sözler öyle rastgele söylenmiş değildir, AKP, MHP ve Ankara hükümetinin seçimlere yaptığı müdahalenin Kıbrıslı Türk seçmenler üzerinde yarattığı karşıt tepkinin görülmesi üzerine söylenmiştir; bu müdahaleleri kınayan CHP Başkanı Özel’in yaptığı açıklama üzerine söylenmiştir. Bakan Hasipoğlu’nun gelenlerin Tatar ve onu destekleyen partilerin talebi ve daveti ile gelmediğini, kendi kararları ile geldiğini söyleyecek kadar yapılan müdahaleleri inkâr etmek ihtiyacını görmesi ile olmuştur. Bakan Arıklı’nın kısa süre önce Ankara’dan gelen AKP-MHP ekiplerinin Kıbrıslı Türk seçmen üzerinde olumsuz etki yarattığını açıkça söylemesi üzerine olmuştur. Ve seçim bölgelerinde bu tepkileri görmek, duymak çok olağanlaştı… Ve yurttaş “Türkiye’nin müdahalesi” demiyor, “AKP-MHP-Ankara hükümetinin müdahalesi” diyor… CHP’den gelen açıklamalardan sonra bu söylem daha da artacak ve güçlenecektir.

Dolayısıyla, boykotçu seçmenin duruşunun ana ekseni olan “AKP-MHP-Ankara hükümeti istediğini seçtirir, istediğini yaptırır” savı halen zayıflamıştır; güçlü sonuç ise sandığa gidip müdahale edenlere karşı oy kullanmak ve onların desteklemediği adayı sahiplenerek seçmek ile başarılacaktır. Seçimleri boykot eden aydınlarımızın seçime kalan bu bir hafta içinde duruşlarının durağanlığında çıkıp, aydın düşünce yeteneklerinin derin irdelemesi ile ivme kazanıp bu seçimlerde sandığa gideceği beklentimizi koruyacağız.

Bu yazı toplam 1448 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar