1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Savaşı gerekçe yapan katiller, yaşlı-genç, engelli ya da sağlıklı ayırımı yapmadı hiç…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Savaşı gerekçe yapan katiller, yaşlı-genç, engelli ya da sağlıklı ayırımı yapmadı hiç…

A+A-

Kıbrıs’ta geçmişle yüzleşmeye devam ediyoruz. Savaşı gerekçe yapan katiller, ister 1958’ler, ister 1963’ler, ister 1974’ler olsun, yaşlı-genç, engelli ya da sağlıklı, çocuk ya da kadın ayırımı yapmadı hiç… Ellerine “fırsat” geçtiğini hesaplayıp önlerine çıkanları öldürdüler ve bu öldürmüş oldukları insanların hesaplarını hiçbir zaman vermediler. Her iki taraf da, bu hesabın verilmemesi için onları kendi koruması altına alarak yargılanmamalarını, hatta bazılarının da ödüllendirilmelerini sağladılar. Tümüne değil ama bazılarına yönelik bu “ödüllendirme” çeşitli biçimlerde olabilirdi ve oldu da: Kimisine birceez “mevki”, kimisine mal-mülk, kimisine ganimet, kimisine bol kepçeden ihalecikler sağlandı… Her iki tarafta da egemen çevreler arasında “muteberlik” kazandı bu katiller ve hızla yükselerek, çoluk-çocuklarını da, torunlarını da iyi yerlere yerleştirdiler… Her iki tarafı yönetenlerin ellerinin altında bulunduruldular ve egemen çevrelerin ihtiyaçlarına göre kullanıma sokuldular… Kimilerine Maraş’tan ganimetler taşıttırıldı kamyonlarla, bu ganimetler kendi aralarında paylaşıldı… 1950’li yıllarda solcuları avlamak üzere Yunanistan’dan getirilen bir tetikçiye bol sermaye ve bir şirket kurarak Kıbrıs’ta faaliyet gösterme olanağı sağlandı… Ve her iki toplum da bu katillerle, bu tetikçilerle içiçe yaşamak ve onların nasıl da “muteberlik” kazanmış olduğunu kahrolarak görmek zorunda bırakıldı.

 

HİÇBİR AYIRIM YAPMADILAR…

Yunanistan’dan getirilen bir tetikçi, sırf sağcı bir ailenin kızıyla aşk yaşıyor diye genç bir Kıbrıslırum gazeteciyi berberde traş olurken öldürdü… Hayır, mafya filmlerinden bir sahne değildi bu: O günlerin ortamında “olağanlaştırılmaya çalışılan” bir uygulamaydı. Sakın keçi koyuna gülmesin diye hemen not düşelim: Benzer bir durum Kıbrıslıtürk toplumunda da yaşandı ve bir Kıbrıslıtürk’ün kızkardeşine aşık olan bir genç öldürülerek kuyuya atıldı… Günlerce arandı bu genç ve o kızkardeş de, kendi arzuları hilafına başka bir insanla evlendirildi…

 

PANAĞRA’DA YAKILAN YAŞLI BİR ÇİFT…

Katiller bu topraklarda hiçbir zaman, hiçbir ayırım yapmadılar: Onların misyonu “insani” değildi çünkü, öldürmekle alakalıydı… Bu sayfalarda bunların pek çok örneğini son 25 yıldır yayınlamaktayız – okurlarımız bildiklerini paylaşmaya devam ediyor… Daha geçtiğimiz günlerde bir okurumuzun bize anlattıklarını hatırlayalım:

“1974 Savaşı’ndan bir hafta sonra, babamla beraber Lefke’den Girne’ye gelirdik. Bugün Geçitköy (Panağra) Barajı’nın olduğu yerde, bir yaşlı Rum çift görmüştük. Babam arabayı durdurmuş, o yaşlı insanlarla konuşmuştu. Bunlar kaçamamış, burada kalmışlardı ve korkuyorlardı. Babam o saat arabada yanımıza aldığımız yiyeceklerden bu insanlara vermişti. Biz vedalaşıp yanlarından ayrıldık ve Girne’ye gelmiştik. Girne’de yol içinde araçlarla ezilmiş bisikletler ve arabalar vardı. Dağın üzerinde bazı bölgelerde hala dumanlar çıkıyordu. Babam birkaç gün sonra yeniden düştü yola ve yanına çok fazla, sepet sepet yiyecek alarak o yaşlı insancıklara gitmişti.  Onları gördüğü yere baktı yoktular, civardaki evlere baktı yoktular. Sonra bir evin arka bahçesinde gördü ikisinin de cansız bedenini. O yaşlı çifti öldürüp, yakmışlardı.  Babam ağlayarak eve gelip de anlatmıştı gördüğü manzarayı.”

 

PENDAYA HASTANESİ’NDEN KAYIP EDİLEN BİR ENGELLİ…

Bir başka okurumuz ise Pendaya Hastanesi’nde çalışan fiziksel engelli bir Kıbrıslırum’un vurulup öldürüldüğünü yazmış, şöyle demişti:

“Ben 67 yaşındayım… Savaştan hemen sonra babam ameliyat olmuş ve Pendaya Hastanesi’ne yatmıştı. Hastanede çalışan 35-40 yaşlarında fiziksel engelli bir Kıbrıslırum vardı. Herkesin çok sevdiği biriydi. El ayak işlerini yapardı. Evi de hastanenin yanındaydı. Ona özel kullanabileceği bir de bisiklet yapmışlar, evinden işine gidip geliyordu. Babam hastanede kalırken, çok sohbet etmiştik, çok şakacı iyi bir insandı. Babamla da ahbap olmuştu. Babam tedavisini tamamlayıp da hastaneden çıktıktan sonra, yine gidip de bu engelli Kıbrıslırum’u görmek istemiş, kendisine yardımcı olduğu için bir hediye vermek istemişti. Ancak gittiğinde onu bulamadı. Sorduklarında, bu Kıbrıslırum’un vurularak öldürüldüğünü öğrenmiş ve çok üzülmüştü…”

 

AFANYA, MİNARELİKÖY, PETROFAN…

Ben okurumun sözünü ettiği engelli insanların öldürülmesine dair pek çok başka öykü de dinledim başka okurlarımızdan ve bunları kaleme aldım: Afanya’da, Minareliköy’de (Neahorio Kitrea), Petrofan’da (Esendağ) gözleri görmeyen veya fiziksel bir engeli olan insanlar, 1974’te savaş “gerekçe” yapılarak acımasız biçimde öldürülmüştü…

1974’te Afanya’da yaşlı bir kadın vardı: Gözleri görmüyordu, kötürümdü, yürüyemiyodu… Afanyalı bazı Kıbrıslıtürkler bu engelli, yaşlı kadına tecavüz ederek onu öldürmüşler ve bir kuyuya atmışlardı. Minareliköy’de engelli bir Kıbrıslırum, diğer kadınlar ve yaşlılarla birlikte öldürülerek yedi kişilik bir toplu mezara gömülmüştü. Bir okurumuz bu toplu mezarın yerini bize göstermişti ve Kayıplar Komitesi gösterilen bu toplu mezarı kazdığında yedi kişinin kalıntıları ortaya çıkmıştı: Kadınlar ve erkekler, yaşlılar ve gençler ve bir de o engelli Kıbrıslırum, toplu mezarda yatıyordu…

Petrofan’da ise bir grup yaşlı Kıbrıslıtürk köyde kalmıştı 1974’te… Daha genç olanlar kaçıp Lurucina’ya gitmişlerdi… Köyde kalan bu yaşlı Kıbrıslıtürkler’den birisi de gözleri görmeyen çok yaşlı bir kadındı…

Bir grup Kıbrıslırum Petrofan’a giderek “Öldürecek Kıbrıslıtürk” arayışına girişmişti. Çünkü önce Athienu’ya yani Kiracıköy’e giderek “öldürmek için” çevrede Kıbrıslıtürk bulunup bulunmadığını sormuşlardı… Bazı Kiracıköylüler de kendilerine Petrofan’I işaret etmişti… Böylece Petrofan köyüne giderek köyde kalan herkesi öldürmüşlerdi – aralarında 102 yaşında olan, gözleri görmeyen Şerif Ali vardı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNFICYP, Şerif Ali’nin kurşunlarla delik deşik bedenini bulduğunda şoke olmuştu. Ailesi, bedenindeki kurşun deliklerini saymaya çalışmış, 70 kurşun deliği saydıktan sonra çok üzülerek saymaktan vazgeçmişlerdi… Otomatik bir silahla öldürülmüştü… Her nedense onu gömmemişlerdi ve BM Barış Gücü köyü ziyaret ettiğinde onun naaşını bularak almış ve savaş nedeniyle Lurucina’ya kaçmış olan akrabalarına götürmüştü… Petrofan’da öldürülen diğer yaşlı insanlar iki farklı kuyuya gömülmüştü… Bu kuyuları yıllarca arayan Ali Esendağlı (Şerif Ali, onun nenesiydi), Kiracıköy’e giderek oradakilerden kuyuların yerlerini göstermelerini istemiş ve bunda ısrarcı olmuştu… Nihayetinde kuyuların yerini bulmuş ve rahmetlik Kallis’e bu kuyuları göstermişti… O günü çok iyi hatırlarım… Köyün dışındaydık… Petrofan köyü hayalet bir köye dönüşmüştü… Burası, Kiracıköylüler tarafından “mandra” olarak kullanılmaktaydı… Biz Kallis’e kuyuların yerini göstermeye çalışırken, uzaklardan bir davar yaklaşmış, toz toprak kaldırarak bağızlarındaki çanlarını çala çala uzaklaşmış, hayalet Petrofan köyüne doğru gitmişlerdi… Ali Bey’in gösterdiği kuyularda bulunmuştu Petrofan’ın yaşlı kayıpları ama bu kuyuların kazılması için de büyük mücadeleler gerekmişti… 102 yaşındaki Şerif Ali’nin bir fotoğrafı var, bana Ali Bey vermişti… Köyünde, bir duvarın önünde duruyor… Bu fotoğrafı inceleyelim ve belki onun insaniyetini, savaş esnasında öldürülürken yaşadığı çaresizliği hissedebiliriz ve böylesi suçların gelecekte bu topraklarda işlenmemesi için kararlılık gösterebiliriz…

 

AYNI KÖYDEN KAYIP KADINLAR…

Yine 1974’te aynı köyden yani Ayermola’dan çok yaşlı kadınlar öldürülerek “kayıp” edilmişti… Onların öyküsünü yedi yıl önce bu sayfalarda kaleme almıştım… Bunlar arasında Lütfiye Ahmet vardı, kendi evinin su kuyusunda yürütülen kazılarda kalıntıları bulundu ancak Theodora Kallis Savva’nın gömü yeri hala bulunamadı… Theodora Kallis Savva, doğal bir şairdi ve maniler okumayı severdi… Köyde kısılmıştı savaş esnasında… Evinden “kayıp” edildi…  Köyde kendi evinden “kayıp” edilen bir diğer yaşlı ve engelli kadın ise Polikseni (Ksenu) Neofitos Miltiadu idi. Kötürüm idi, hiç yürüyemezdi ve 74’te savaşta köyde kalmıştı. 20 Ekim 2018’de bir okurumuzun anlattıklarını bu sayfalarda yayımlamıştık. Okurumuz, özetle şöyle diyordu:

“Ben o zamanlar çocuktum ama Ksenu Hanım’ı hatırlarım… Kötürüm idi… Hiç yürüyemezdi… 1974’te savaşta köyde kalmıştı – ailesinden olanlar gitmişti sanırım çünkü yalnız idi… Köydeki Kıbrıslıtürkler 1974’te Şillura’ya gitmişler ve bir süre sonra köye dönmüşlerdi… Kıbrıslıtürkler köye döndükleri zaman Ksenu Hanım sağdı. Köydeki Türk askerleri ona her gün yemek ve su götürmüşler, ona bakmışlardı… Ksenu Hanım, köye geri dönen Kıbrıslıtürkler’e, “Sakın kaçmayın, beni yalnız bırakmayın, kimsem yoktur, siz varsınız” diyordu…

Ondan sonra bir Kıbrıslıtürk polis geldi köye ve köyde Kıbrıslırum arardı – köyde Kıbrıslırum olup olmadığını sorup sorgulardı… Kötürüm olan, yürüyemeyen Ksenu Hanım’ın köyde kaldığını duyunca gidip onu vurarak öldürmüştü. Ksenu Hanım’ın bu şekilde öldürülmesine, köydeki Kıbrıslıtürkler çok üzülmüşler ve ona neden böyle yaptığını sormuşlardı…  Bu adamın adı hatırladığım kadarıyla ….. idi ve şimdi artık hayatta değildir… Ondan sonra Ksenu Hanım’ı gübrenin içine gömmüşlerdi… Aradan aylar geçtikten sonra 1975 yılının Şubat ayında gübrenin o avludan kaldırılmasına karar verilmiş ve gübre kaldırılırken Ksenu Hanım’ın kemikleri ortaya çıkmıştı… Ben o zamanlar çocuktum ve beni uzaklaştırmışlardı, görmeyeyim diye… Sonra köyden birisi Ksenu Hanım’ın gübre içinden ortaya çıkan kemiklerinin hastalık yayabileceğini söylemiş ve bu kemikleri yakmıştı. Bu adam belediyede çalışırdı hatırladığım kadarıyla Lefkoşa’da – o da öldü bildiğim kadarıyla… Sonuçta gübre oradan kaldırılmış, Ksenu Hanım’ın kemikleri da yakılmıştı… Yakıldıktan sonra o kemikleri nereye koydukları hakkında herhangi bir bilgim yoktur.”

Ksenu Hanım aslen Siskilip (şimdiki adıyla Akçiçek) köyünden imiş ve Ayermola’ya evlenmiş. 1918 doğumlu imiş… Bir Kıbrıslırum okurumuz ise Ksenu Hanım’ın bir polis çavuşu tarafından öldürülmesiyle ilgili şunları anlatmıştı:

“Ksenu Hanım’ı öldüren polis çavuşu, Ksenu Hanım’ın evini aramış ve 700-800 sterlin bularak bu parayı almıştı… Polis çavuşu daha sonra çevresindekilere “Bu kadın zengin bir kadındı, sterlinleri vardı, onları da bulup aldım” diye övünmüştü… Ksenu Hanım’ın bu parası aslında kızının İngiltere’den getirmiş olduğu sterlinlerdi… Aynı polis çavuşunun gene köyden “kayıp” edilen Theodora Kallis’i magarına-bulli yerken yanağından vurduğu ve sonra da kahvehanede çevresindekilere bunu övünerek anlattığı da söylendi bana… Bu polis çavuşu, Theodora Kallis’i öldürmeye giderken yanında …. isimli bir şahıs daha vardı, o da ….. köyünden birisi idi…”

Theodora Kallis ve Ayermola’nın diğer kayıplarının gömü yerleriyle ilgili okurlarımızın yardımlarıyla yıllar önce çeşitli bilgiler verdik Kayıplar Komitesi’ne… Umarız bu konudaki araştırmalar derinleştirilip onlardan geride kalanlar bulunur ve ailelerinin acılarına bir nebzecik melhem olur…

 

DİGOMO’DAN MARİTSA NEDU VE ENGELLİ KARDEŞİ…

Bu sayfalara aldığımız bir diğer fotoğrafı da inceleyelim… Bu fotoğrafı bana çok değerli arkadaşımız Andreas Kostas Gunaris verdi… Kendisi Digomolu’dur ve Digomo’nun “Wikipedia”sı gibidir… Maritsa ve engelli kardeşinin öyküsünü bana Gunaris anlatmıştı ve bu sayfalarda kaleme almıştım…

Maritsa, köyün “doğal dişçisi” idi – süt dişleri sallanan çocukları, ona gönderirlerdi… Kardeşi Kiriakos Stratis ise fiziksel engelliydi ve ancak bir bastona tutunarak yürüyebiliyordu.

Maritsa’nın uzun bir tırnağı vardı, bu tırnakla çocukların sallanan süt dişlerini tutup çıkarır ve kanama dursun diye de diş kovuğuna tuz basardı…

1974 yılında savaşta Digomo’daydılar (Dikmen)… Engelli kardeşiyle birlikte bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülecekti… Her ikisi de Digomo’daki evlerinden “kayıp”tı. 14 sene önce onların olası gömü yerini Andreas Kostas Gunaris’le birlikte ziyaret ettik… Gunaris o gün bize Digomo’nun farklı noktalarındaki olası gömü yerlerini gösterdi çünkü Digomo’nun çok sayıda kaybı vardı… Kayıplar Komitesi yetkililerine ve bana, Maritsa ve kardeşinin olası gömü yerini de gösterdi… Evlerinin bahçesine gömülmüşlerdi… Kayıplar Komitesi, Gunaris’in göstermiş olduğu noktayı kazdığında, gerçekten de Maritsa’dan ve engelli kardeşinden geride kalanları buldu… 5 Aralık 2011’de yani bundan tam 14 sene evvel Digomo’ya gittiğimizde yanımızda rahmetlik Ksenofon Kallis de vardı… Kallis’i iki sene önce kaybettik, ışıklarda olsun…

Lütfen Maritsa’nın resmine bakınız… O bir rakam, bir istatistik değil, bir insan… Digomo’dan masum bir kadın – adadaki siyasi çatışmalarla hiç alakası yok… Çocukların sallanan süt dişlerini çıkaran bu masum kadın ve masum kardeşi, ışıklar içinde olsun… Gunaris’e de bize onun öyküsünü anlattığı için, gömü yerini gösterdiği için sonsuz teşekkürler…  Digomo, EOKA-B’cilerin elinden de çok çekmiş ve darbe sırasında iki evlatlarını kaybetmişlerdi: Bir tanesi lokantada yer içerken öldürülmüştü, diğeri de itfaiyede bir arkadaşı tarafından öldürülecekti…

Biz gittiğimiz gün Digomo ışıl ışıldı, yemyeşildi – kış güneşi altında sırlarını, Gunaris aracılığıyla gözlerimizin önüne seriyordu… Gunaris yaşlı oldukları, engelli oldukları, yürüyemedikleri için köyden kaçamayan masum insanların nerelere gömülmüş olduğunu teker teker göstermeye çalışmıştı bize… Öncesinde bunun için çok çalışmıştı… Savaş, bu yaşlı ve engelli insanlar için bir tuzağa dönüşmüş, köye gelen bazı Kıbrıslıtürkler, köyde kısılan bu masum insanları öldürüp sağa sola gömmüştü… Bugün hala, Digomo’dan aramakta olduğumuz “kayıplar” var…

Gunaris’e insani yardımları için çok teşekkür ediyorum… Her zaman onu ve onun gibi insaniyete sahip insanları onore etmeyi sürdürmeliyiz çünkü onlar insaniyetlerini hiçbir karşılık beklemeksizin ortaya koyuyorlar… Savaşta kapana kısılmış bu ve bunun gibi diğer masum Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk insanların gömü yerlerinin bulunması için uğraşmaya, bildiklerimizi paylaşmaya devam etmeliyiz… Adamızın yaralarını sarmak, adamızı iyileştirmek için, barış ve karşılıklı anlayış için uğraş vermeliyiz, cepheleşmek, kin, nefret ve gerginlik için değil… Çünkü savaş bir tuzaktır: Ne yaşlı, ne genç, ne sağlıklı, ne sakat, hiçbir şey dinlemez ve savaşı gerekçe yapan katillere masum insanları öldürmeleri için fırsat yaratır… Bu yüzden her daim barış diyoruz…

ncelikli-sayfa-17-digomoda-oldurulen-maritsa-nedu.jpg

 Digomo'da öldürülen Maritsa Nedu

ncelikli-sayfa-17-petrofanda-oldurulen-serif-ali.jpg

Petrofan'da öldürülen Şerif Ali...

yedek-sayfa-16-sayfanin-altina-sola.jpg

Bu yazı toplam 844 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar