1. YAZARLAR

  2. Konuk Yazar

  3. Salih Öztoprak: “Kıbrıs’ta yaşayan insanlara kendi kaderini belirleme hakkı tanınmalıdır”
Konuk Yazar

Konuk Yazar

YENİDÜZEN

Salih Öztoprak: “Kıbrıs’ta yaşayan insanlara kendi kaderini belirleme hakkı tanınmalıdır”

A+A-

 

 

 

oztop-001.jpg

YAZI DİZİSİ / Salih Öztoprak

Dr. Abdullah Korkmazhan’ın “TÜRKİYE SOLUNUN KIBRIS ÇIKMAZI” isimli kitabından alıntılar
                                                                                                                      

“Kıbrıs’ta yaşayan insanlara kendi kaderini belirleme hakkı tanınmalıdır”

11 yıl önce ‘Kıbrıs’ta Hasıraltı Belgeler’ isimli kitabım yayınladığı zaman Abdullah Korkmazhan “Kitabını çok beğendim, gün ışığına çıkardığın belgeleri Kıbrıs’la ilgili katıldığım her toplantıda kullanıyorum’ demişti.

Şimdi kendisi, Türkiye solunun yakın tarihimizde Kıbrıs sorununa karşı olan tutumunu konu alan doktora çalışmasını kitaplaştırdı. Çok da iyi yaptı.

Bilgi arşivimizdeki çok önemli bir eksikliği gidermiş oldu. Artık diğer ülkelerdeki solcular gibi Türkiye solunun da temel sorunları doğru olarak algılayabildiğini ve cesaretle doğru çözümler önerebildiğini gururla söyleyebiliriz.

Gerçi kendisi Türkiye solunun Kıbrıs sorunu karşısındaki direncini yeterli bulmuyor hatta bu konuda sınıfta kaldıklarını söylüyor ancak ben kendisinin bize sunduğu belgeleri okuduktan sonra bu görüşünde haklı olmadığına inanıyorum.

Söz konusu belgeleri epeyce geniş bir şekilde aktaracağım, bakalım sizin bu konudaki değerlendirmeniz ne olacak:

TKP(Türkiye Komünist Partisi)  Ekim 1955’de yayınladığı ve Kıbrıs’ta da dağıtılan bildiride, Menderes  hükümetini 6-7 Eylül olaylarının sorumlusu olarak göstermekte, Kemal Atatürk tarafından kurulan Türk-Yunan dostluğunu yıkmaya neden olmakla suçlamakta, Kıbrıs’ın geleceğinin Kıbrıs halkı tarafından belirlemesi gerektiğini söylemektedir.

Nazım’ın mektubu

Nazım Hikmet’in Nisan 1955’de Derviş Kavazoğlu’na  gönderdiği mektuptan:

Türkiye’de çıkan gazetelerin büyük çoğunluğu Amerikan Emperyalizminin aletidir. Amerika’dan para almakta ve Amerikan propagandası yapmakta, Kıbrıslı Rumlar için yalan yayınlar yapmaktadırlar.

Siz de, Kıbrıs’ın sömürge idaresinden kurtarılması için çalışınız. Kıbrıs’ta yaşayan insanlara kendi kaderini belirleme hakkı tanınmalıdır. Kıbrıs’ı emperyalistlere üs olmaktan kurtarmak için çalışan Rum emekçileri ile çatışmayıp birleşiniz. Aynı amaç uğruna ve aynı safta savaşınız.

Halen insanlık düşmanlarının elinde bulunan ve suçsuz insanların üzerine ölüm yağdıracak büyük bir savaş gemisi haline sokulmaya çalışılan Kıbrıs Adası’nın bir dostluk ve barış gemisi olmasına çalışınız. Bu ancak Yunanlı emekçiler ile işbirliği yapmanızla mümkün olur. Böyle hareket ederseniz, Türkiye’de faşistlerin ezmeye çalıştığı  emekçi kardeşlerinize de yardımcı olabilirsiniz.

“Kıbrıs savaş üssü olmamalı”

Nazım Hikmet’in 7 Temmuz 1958 tarihinde Bizim Radyo’daki yaptığı konuşmadan:

Küçük Diktatör komünist avına çıktı yine. Menderes hükümetinin polisleri taşın altında komünist arıyor. Bakın, İzmir’de yapılan Kıbrıs mitinginden faydalanmak isteyen Türk komünistleri Yunan ve İngiliz konsolosluklarını bombalamağa kalkışmışlarmış. Peki ama, Türk komünistlerin Kıbrıs davasındaki görüşleri malum. Onlar Ada’nın, Ortadoğu’da bir savaş  yatağı, bir savaş üssü olmamasını istiyor, Kıbrıs Kıbrıslılarındır diyor. Kıbrıs ne İngilizlerin ne Amerikalıların savaş üssü olmalı, ne doğrudan  doğruya ne de dolaylı olarak diyor. Bugünkü şartlar altında bunu sağlayacak biricik yol Kıbrıs Adası’nda  bütün adalılara eşit hak tanıyan tarafsız, bağımsız, demokrat, barışçı  bir cumhuriyetin kurulmasıdır diyor. Peki böyle söyleyen Türk komünistleri niye, Yunan, İngiliz konsolosluklarını bombalamaya kalkışsın. Ama anlaşılan bunu Küçük Diktatör’ün adamları yapacaktır ve işi komünistlerin üstüne atacaktır.

“Birlikte mücadele veriniz”

Nazım Hikmet’in 11 Eylül 1958’de Haravgi’de yayınlanan mektubundan:

Rumlar, Türkler, Kıbrıslı kardeşlerim sömürgeciliğin Kıbrıs’taki son izlerini de silmek için birlikte mücadele veriniz. Adanızı bir cennet veya bir cehennem haline getirmek sizin elinizdedir. Ben, Yunanistan ve Türkiye’yi sevdiğim kadar sizin adanızı da seviyorum. Sizin adanız Yunan ve Türk milletleri arasındaki dostluk bağlarını güçlendiren bir halka olmalıdır.

“Birbirine düşürdünüz”

Nazım Hikmet’in 3 Ağustoz 1959’da Bizim Radyo’da Londra ve Zürih Antlaşmalarını eleştiren konuşmasından:

Bize ettikleriniz yetmiyormuş gibi sınırlarımızın dışında yaşayan soydaşlarımızın da başını belaya sokuyorsunuz. Kıbrıs’ta Türklerle Rumlar yüzyıllardır kardeş kardeş yaşıyordu. Bir tek istekleri vardı: Yabancı bir devletin, herhangi bir emperyalizmin üssü olmamak. Bir yandan siz, bir yandan Yunan hükümeti Kıbrıs’taki Türklerle Rumları birbirine düşürdünüz. Maksadınız Ada’nın İngiliz Emperyalizmi, yani küçük ağamızın elinde kalmasıydı. Kıbrıs halkının (Türkünün, Rumunun) kanlı bıçaklı olmaları pahasına bu maksadınıza şimdilik eriştiniz. Kına yakın! Ama bilin ki Kıbrıs Türkleriyle Rumları yine kardeş olup sizleri efendilerinizle birlikte cehennemin dibine yollayacaktır.

“Tam kurtuluş”

TKP Merkez Komitesi’nin 20 Şubat 1964 tarihli Kararı:

Kıbrıs  Halkının milli kurtuluş ve bağımsızlık savaşı  kesin bir safhaya girmiştir. İngiliz sömürgeciliği ile Kıbrıs Halkı arasında geçen bu savaşta, Türkiye hükümeti emperyalist NATO bloku ile birlikte hareket etmektedir.

Türkiye hükümeti, Kıbrıs Halkı’nın bağımsızlık hareketini, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin aleyhine göstermeye çalışıp, soruna ‘Milli Dava‘ süsü vermeye çalışmakta ve huzursuz Türk Halkı ile ordunun dikkatini başka tarafa çekmeye çalışmaktadır. Elde edilen bağımsızlığı tamamlamak ve kuvvetlendirmek isteyen Kıbrıs Halkı, Kıbrıs adası gibi ayrılmaz bir bütündür. Sömürgeciliğe karşı verilen savaşta bağımsız, hür, barışsever bir Kıbrıs doğması Rum ve Türk toplumlarının ortak çıkarınadır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ve egemenliğini kısıtlayan garantör devletlere, Kıbrıs’ın içişlerine müdahale hakkı tanıyan Zürih ve Londra Anlaşmalarına karşı verilen mücadele, tam kurtuluşun tek yoludur. Ada’da kardeş savaşını  körükleyenler yabancılar ve yabancıların hakimiyetinde çıkarı olup onlara alet olanlardır.

Kıbrıs sorununun çözümü, kendi kaderine buyruk olarak tam bağımsız ve egemen bir cumhuriyet olması ve bütün yabancı işgal kuvvetlerinin adadan çekilmesi ile mümkündür.



----------------------------------------
YARIN: TKP’nin 1964 bildirisi
----------------------------------------


 

Bu yazı toplam 3813 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar