1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Özel okul mu dediniz 45 binden 104 bine!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Özel okul mu dediniz 45 binden 104 bine!

A+A-

Devlet okullarından mezun kuşaklar, çocuklarını özel okullarda okutuyor; borçlanıyor, harçlanıyor, çırpınıyor ama bundan da vazgeçmiyor!

Niye?
Pek çok sebebi var.
Çok azı “eğitim ve öğretim kalitesi”ne yönelik!

Nüfus değişti ve devlet okulları zamanla göçmen çocukların yuvası oldu.
İşin aslı yoksulların!
Şimdi bir de “Türkçe konuşamayan” çocukların…
Özellikle de kentlerde…
Her ‘mahalle’ kendi eğitim alanlarını da yarattı.


***

İşin aslı kamusal eğitim terk edildi…
Yozlaştı, köhneleşti ve ticarileşti…

Altyapısı döküldü.
Eğitim bütçesi - tüm diğer alanlarda olduğu gibi- personel giderine odaklandı.
Bina, teknoloji, malzeme, araç-gereç düşünülerek değil sadece maaşlar hesaplanarak bütçe oluşturuldu.
İyi maaşlı eğitimciler, çatısı akıtan ve sütunu çatlak sınıflarda, yoksul ailelerin çocuklarıyla baş başa kaldı.

Grevler, yönetsel sorunlar, eğitim içeriğinin günün ihtiyaçlarından ve evrensel ölçütlerden uzaklığı, özel ders furyası ve aymazlığı gibi sebepleri de sıralayabiliriz.

Özel okullar çoğaldıkça çoğaldı böylece!

***

Anne babalar da öğretim kalitesinin ötesinde çocuklarına “gün boyu bakarak olacak” yerler arıyorlar.
Öğle yemeğinden…
Etütten…
Bakıcıdan…
Git, gel telaşından…
Özel dersten kurtarıyorlar.

Elbette bilinçli insanları tenzih ediyorum.

***


Yakın Doğu’ya “özelin devleti” derim hep…
Harçları artırdı, kıyamet koptu.
45 bin TL olan yıllık eğitim ücreti, 104 bin TL’ye yükseltildi.
Öteki özel okullarda bu ücretler daha da fazla…
Çoğu da döviz zaten!

Kıbrıs yine de iyi!
Türkiye’deki rakamlar tam uçtu…
Örnek mi?

Koç özel okulları yıllık 275.000 TL.
MEF 157.876 TL.
Irmak 330.00 TL.
TED Koleji 230.000 TL.
“Türk Lirası” kardeşliği böyle!

***

Her yıl mayıs, haziran gibi benzer isyanı duyuyoruz.
Sonra öğreniyoruz ki özel okullarda adım atacak yer yok.
Demek ki talep çok!

Bağırıp çağıranların çoğu da bu parayı yine ödeyecek, göreceksiniz.

Çünkü çocukları “özel”den alarak “devlet”e göndermek, öğrenci ya da veli anlamında yönetilebilir bir psikoloji değil…
“Çocuğum mahrum olmasın” yakınması ya da “el alemin diline düşmeyelim” dürtmesi toplumu sürüklüyor.

Böylece, bir çocuğun okul öncesi eğitiminden üniversite mezuniyetine kadar ortaya çıkan maliyet katlandıkça büyüyor.
“İş kursan, sermayesini biriktirsen daha iyi” noktasına geliyor!
Ne öğrendiği konuşulmuyor pek!


 


Niye devlete göndermiyorsun?

niye-devlete-gondermiyorsun.jpg

Bir yakınım “bu okul harçlarını nasıl ödeyeceğiz” dedi.
“Niye devlet okuluna göndermiyorsun” diye sordum.
Yanıtı net: Tam gün değil

Öyle olmayınca etüt için vereceği para özel okula denk geliyor.
Çünkü etüt ücretleri de uçuyor.

Kız kardeşimin kızı, tatlı yeğenim, Girne’de, devlet okuluna gidiyor.
Çok da mutlu…
Belki zor…
Ama imkansız değil…
Üstelik yeniden kamu okullarına dönüş olsa, buraları daha çok konuşacak, geliştireceğiz.

***

En ilginci şu…
Kamuda görevli öğretmen bir arkadaşım var, çocuğunu özele gönderiyor.
Hep takılıyorum.
“Öğretmen arkadaşlarımızın çoğu böyle yapıyor” diyor.
Aslında öğretmen sendikalarımız keşke bir araştırma yapsa ve sonuçları da kamuoyu ile paylaşsa…
Kamuda görevli ve çocukları ilk ya da orta öğretim yaşında olan öğretmenler tercihlerini hangi yönde kullanıyor ve niçin?

***

“Sen de oğlunu özelde okuttun” diyor, öğretmen dostum…
Doğru!
Dahası şu…
Özel bir okulda ‘ücretsiz’ okurken aldık, para ödeyerek adanın güneyine gönderdik.
Hem çoğulcu bir eğitim alsın istedik, hem de iyi…
O dönem döviz bu noktada değildi tabii…
Hatta güneydeki kolejde okul kaptanı da yardımcısı da Kıbrıslı Türk çocuklardı.
Şimdi olsa – TL’nin bu sefaletinde - başaramazdık herhalde…
 



Kamudaki en yüksek ücret, asgari ücretin iki katına eşitlensin (!)

kamudaki-en-yuksek-ucret.jpg

İki asgari ücret üst üste topladığın zaman 22 bin lira yapıyor!
Bir evde özel sektör çalışanı iki kişi çalışıyorsa eğer toplam gelir bu kadar...
22 bin lira!

Pek çok insan böylesi bir aylık gelirle yaşıyor.
 

***

Hep derler ya...
"Asgari ücret kamudaki en düşük maaşa eşitlensin..."
O zaman asgari ücret yine artmaz!
Kamuda başlangıç ücreti az olur ama sonrasında geliştirilen formüllerle maaşlar yine yoluna girer…
Maaş kalır ödenek artar!

Asıl formül şu olmalı:
Kamudaki en yüksek ücret, asgari ücretin iki katına eşitlensin (!)
O zaman görünüz siz bakalım, nasıl da artarmış asgari ücret…

***

Evet!
“Kamudaki en yüksek ücret, asgari ücretin iki katına eşitlensin (!)”
Bu çağrı elbette “provokasyon” amaçlıdır ve zoraki empatiyi içerir.
Çünkü ne yaparsanız yapınız, yoksulların kısmetine yerinme, yakınma, yokluk düşüyor.

***
Marketlerde tüm reyonlar ve vitrinler aynı!
Asgari ücretli ve özel sektör çalışanı da aynı ürünü, aynı fiyata alıyor; memur ve üst kademe yöneticisi ile patronlar da!
Fiyatlar genelde "zenginlere" göre belirleniyor.

Hep diyorum ya, asgari ücret arttığı zaman satın alma gücünüz yine artmıyor.
Anında zam geliyor iğneden, ipliğe…
Gelir dağılımındaki adaletsizlik öylesine büyüdü, uçurum öylesine derinleşti ki dengeyi kurmak mümkün olmuyor.
İşte o nedenle satın alma gücü artırılmalı...

Güneyde örneğin akaryakıtta vergi indirimi gündemi var.
İletişimde ne ödüyorsak, yarısı vergiye, fona gidiyor...
Fonlarla, vergilerle, harçlarla eziliyor ahali...
Bunu konuştuğumuz zaman size şunu diyorlar?
"Onlar olmasa maaşlar nasıl ödenecek?"
Böyle de olmuyor!
Bu pahalılıkta yaşanmıyor.
 

Bu yazı toplam 4140 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar