O pasaportları iade edin köpeğiniz papağanınız olayım!
Niye biz de insan gibi, Avrupalı gibi yaşamayalım?
Evet, Avrupalı olmak istiyorum!
-*-*-
Bu iki başlık altında, 19 ve 20 Mayıs 2025’te Yendüzen internet sitesinde; 20 ve 21 Mayıs 2025’te de Yenidüzen gazetesinde iki yazım yayımlandı…
-*-*-
Bu konuya her değindiğimde, adım – her zamanki gibi “Türkiye düşmanı”na çıkıyor!
-*-*-
Kendimi tekrar etmiş gibi olacağım ama ben kimsenin düşmanı değilim!
Özellikle de Türkiye’yi, yemeklerini, coğrafyasını, tarihi yerlerini, doğasını çok seviyorum ama adımız çıktı ya; gitmeye korkuyoruz!
-*-*-
Evet, Avrupalı olmak nedir?
Kardeşim, Avrupalı olmak, Avrupa Birliği (AB) üyesi olsun veya olmasın, her hangi bir Avrupa ülkesinin vatandaşlığına sahip olmaktır!
Yani o ülkenin veya devletin pasaportunun hamili olmaktır!
-*-*-
Bunu kim istemez ki?
Türkiye’de bunu istemeyen mi var?
Veya KKTC’de yaşam süren her hangi bir TC vatandaşı içerisinde, “buyurun size AB vatandaşlığı verelim” dendiğinde “almayayım, teşekkür ederim, bende daha kalitelisi var” diye yanıt veren mi var?
-*-*-
Mümkün değil!
-*-*-
Avrupalı olmak istiyorum diye vallahi bana küfretmeyen kalmadı gibi bir durum!
Yanılıyor olabilirim ama bir tek mantıklı mesaj okumadım!
-*-*-
Oysa, gerçeğe bakmak lazım; siz şimdiye kadar örneğin KKTC veya TC Pasaportu almak yani bu iki ülkenin vatandaşı olmak için başvuran bir tek Fransız, Norveçli veya Kıbrıslı gördünüz mü?
Olay bundan ibarettir!
Birkaç istisna varsa, onlar da kesinlikle tedaviye muhtaç delidir!
-*-*-
Benim de derdim budur!
-*-*-
Örneğin TC veya KKTC’de, insan hakları, adalet, demokrasi, eğitim, sağlık, ekonomi açısından olanaklar daha iyi olsa; kesin eminim ki, tüm Rumlar, bizim Güney Lefkoşa’da pasaport ve kimlik almak için girdiğimiz kuyruğun on katı uzununa Kuzey Lefkoşa’da girecektir!
-*-*-
Mesele köken – ulus veya millet ya da milliyetçilik meselesi değildir!
-*-*-
Yani Allah göstermesin, yarın, önümüze, mevcut kafa yapısıyla olur da “ya KKTC ve TC yurttaşlığı ya da KC yurttaşlığı” diye bir seçenek gelirse; açık ve de seçiktir ki tercihim KC olacaktır!
Sakın sizler de yalana kaçmayın!
Propagandaya yönelmeyin!
Çünkü hepimiz biliyoruz ki, Dünya yuvarlaktır!
Pardon öyle değildi; hepimiz biliyoruz ki bir bir daha ikidir!
Hah!
-*-*-
Tekrar etmiş olmak istemem ama TC yurttaşı olmak veya KKTC yurttaşı kalmak bana asla koymaz!
Gocunmam da!
Bilakis şeref duyarım!
Ama “ya o ya bu” dendiğinde, tercihim Kıbrıs Cumhuriyeti’dir!
Neden mi?
Kardeşim, çıkar meselesi!
-*-*-
Sizin çıkarlarınız var da bizim yok mu?
-*-*-
Efendim, kovabilirsiniz!
Gider, ülkemin öteki yarısında da yaşarım, hiç sıkıntım yok!
-*-*-
Çünkü benim gibi az da olsa aklı çalışan herkesin, yaptığımı yapacağından eminim!
Değilse, buyurun verin pasaportlarınızı!
Haydi, hazır Holguin de buralardayken, gösterin kabadayılığınızı – gofdorozluğunuzu ve çıkarın cebinizden pasaportları; birkaç kutuya koyun, Holguin’e verin, “bunları al Nikos efendiye götür, O’nun vatandaşlığına kalmadık” deyin!
-*-*-
Vallahi bunu yapın, değil size ilk seçimde oy vermek; köpeğiniz olurum; hatta sizin gibi “papağan” bile olurum!
Siz ne derseniz yaparım, ne derseniz tekrar ederim - öterim!
Cak cak cak!
Ve de cik cik cik!
Uç uç papağanım uç!
Ağan seni yeniden seçtirecek!
Bu da bilmece olsun!
Üzülüyorum ama yapacak bir şeyim yok!
Nezaketsiz, saygısız, kaba insanlar olduk!
“Lütfen” demeyi unuttuk hatta hiç bilmiyoruz!
Teşekkür etmiyoruz!
-*-*-
İçten gelse de gelmese de, önemli bir İngiliz alışkanlığımızdı nazik olma, şık olma, kibar olma, erkekler için traşlı olma, kravat takma, sık duş alma, ütüsüz gömlek giymeme, lütfensiz konuşmama, teşekkürsüz kalmama…
-*-*-
Hepsi gitti!
-*-*-
Efendim nasıl gitti?
Belki dünya olduğu gibi bozuldu!
Belki vahşi kapitalizmin, modern bilgisayar çağının, internetin falan hayatımıza kattığı bir “kötülük”tür ama oldu işte!
-*-*-
Kavga etmek için fırsat kolluyoruz!
Dua okumadın ulan diyerek kaptığımız gibi, genç bir kadını yere vurabiliyoruz!
Ama bir kişi, ama istisna!
Olsun!
Gerçekten çok bozulduk!
-*-*-
Trafikte yaşananlar iğrenç!
Bisiklet kullanıyorum; inanılmaz saygısız, kaba, medeniyet düşmanı insanla karşılaşıyorum!
-*-*-
Bir sürücü, olur da yanlışlıkla bana yer verirse, defalarca teşekkür ediyorum, el sallıyorum, kibarlığını, nezaketini tekdir eden işaretler yapıyorum; garip garip bana bakıyor!
-*-*-
Yol benim hakkım; ama trafik aksamasın diye ara yoldan aracıyla çıkan sürücüye “buyur geç” diyorum, zaten demesem de hızla çıkacak, tek bir teşekkür, tek bir selam yok!
-*-*-
Gerçekten biz ne zaman bu kadar medeniyet düşmanı olduk?
Biz ne zaman bu kadar kaba ve çirkin insanlar haline geldik?
Üzülüyorum ya hu!
Belli ki biz bu memleketi hiç sevmiyoruz!
Veya hiç sevmeyenler artık çok fazla!
Sevenler tükendi – tükeniyor!
Mülkiyet çıkmazı!
Bu çıkmaz konusunda üçe ayrılıyoruz…
Birincisi, “Rumların mülklerini zorla çaldık, keyfimizce kullanıyoruz ve bu bir suçtur” diyenler…
İkincisi ise “Çözüm oluncaya kadar, dilediğimiz gibi kullanalım; çözüm olunca takas, iade, tazminat yoluyla sorunu çözelim” diyenler…
Ve üçüncüsü, “kanla aldık ulan bizimdir” diyenler…
-*-*-
Üçüncüler, cahil bile değil!
Onların kafasıyla hayır etmeyeceğimiz apaçıktır!
-*-*-
Birincileri “haksız” bulmuyorum ama ben kendimi ikinci gruptan sayıyorum!
-*-*-
Neden?
Yakından bildiğim örnek, Şimon Aykut’tur!
-*-*-
Şimon Aykut, KKTC’ye inandı, güvendi ve yatırım yaptı…
Ersin Tatar gibi “aymazların” yan “ne yaptığının, ne dediğinin farkında bile olmayanların” gazına da geldi ve tutuklandı!
-*-*-
Birinci gruptakilerimize ve Rum Yönetimi’ne göre “hak ettiği şekilde şu anda yargılanıyor”…
Katılmıyorum!
-*-*-
Haaa “tutuklamalar durmazsa üçlü görüşme yapmam” iddiasındaki “üçüncü gruba çok yakın” kafalara da asla inanmıyorum!
-*-*-
Bu sorunu çözmenin yolu – yordamı müzakeredir…
Aksi, bu sorunu çözmez, karmaşıklaştırır!
-*-*-
Oturur, konuşur, “tutuklamaları durdurmak için bir şey yapın” denir!
Konuşmadan olmaz!
Olmayacak!
-*-*-
Haaa talimat – emir – karar Ankara’dan mı geldi?
Bu konuda Ankara’yı da ikna etmek, “lider” diye seçtiğimiz kardeşin görevidir!
Öt papağanım ötle olmaz!
Çünkü o kardeş, oraya, cik cik cik ötsün diye seçilmemiştir!
Helal olsun size güzel insanlar
Kıbrıslı Rumlar, Filistinlilere, Gazze’ye destek için hemen her hafta bir eylem gerçekleştiriyor...
Ciddi sayıda Rum ve çok az sayıda “konuya duyarlı – Filistin dostu” Kıbrıslı Türk bu eylemlerde yer alıyor...
-*-*-
Ama Kıbrıslı Türk çoğunluk ya da Kıbrıs Türkü’nün neredeyse tamamı; İsrail destekçisi İlham Aliyev’in; İsrail’in akaryakıt sağlayıcısı Azerbaycan’ın yalakası!
-*-*-
İsrail’in katliamlarının yarıdan fazlasının sorumlusu Azerbaycan’dan dostluk ve tanınma gibi “imkansız” beklentiler içerisinde olanlarımız; Kıbrıs müzakerelerinin sonuçsuz kalması için de ellerinden geleni artlarına koymuyor!
-*-*-
Sahtekarlığın dibini yaşıyoruz!
Tam da dediğin gibi; KKTC adlı coğrafya çirkef yatağı be Arih Hoca!
-*-*-
Bu arada Filistinlilere destek veren, Gazze’de soykırımı durdurmak için her eyleme katılan Kıbrıslı Rum kardeşlerime, o güzel insanlara binlerce kez teşekkür ederim... İyi ki varsınız... Helal olsun...