New York Toplantısı ve Sonrasına Dair…
BM Genel Sekreteri (BMGS) Guterres’in daveti üzerine Kıbrıs sorununun tarafları bu hafta içinde New York’ta Gayri Resmi 5+1 Toplantısını yaptı. Dağ fare doğurmadı, bir sürpriz olmadı… Geçen haftaki köşe yazımızda Ekim ayında yapılacak olan KKTC Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimleri sonrasından Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin ön kurgusunun bu Toplantı’da yapılacağını yazmıştık, belli ki öyle oldu ve Ekim’den sonra yeni bir buluşma olacağı açıklandı.
BMGS’nin üç garantör ülkenin temsilcileri ile ayrı ayrı görüşme yapması da Ekim’den sonraki süreçle ilgi olmalı; Holguin’in raporundan bilgi, tespit ve yorumları paylaşarak, nasıl bir başlangıç yapılabileceğine dair görüş alış-verişinde bulunmuşlardır… Başka neyi konuşabilirlerdi ki?! Bu noktada, geçen haftaki köşe yazımızda yazdığımız öngörümüz söyle idi: “… büyük bir olasılıkla garantörlerin temsilcileri ile BMGS Ekim’den sonrasının eylem planında ilkesel mutabakata varacak, Noel’den önce de Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözüm sürecini başlatmak üzere yeni ve son bir Gayri Resmi 5+1 Toplantı organize edilecek, … mutabık kaldıkları eylem planının yürürlüğe girmesinin başlangıç vuruşunu yapacaklardır.” Ekim’den sonrası bu şekilde ilerleyeceğe benziyor.
Bu toplantının en önemli olgusu aslında Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis ile TC Dış İşleri Bakanı Fidan’ın yaklaşık bir saat kadar süren görüşme yapması idi; AB-TC ilişkileri yanında Kıbrıs sorununu da görüşmüşler. Kıbrıs Türk heyetinden kimsenin bu görüşmede olmaması eleştirilebilir, Türkiye tarafına ihmal ve kusur yüklemesi yapılabilir. Ancak, KKTC CB Tatar’ın Kıbrıslı Türklerin lideri olmak ve Kıbrıs sorunu çözümü bağlamında bu sıfat ile çalışmalar yapmak gibi bir iddiası hiç olmamıştır. İyi ki de olmamıştır! Bütün saygımla söylüyorum ki, konuya hâkim değil; daha ötesi de konuşma-görüşme-iletişim tarzı da bir ‘lider’ konuşmasında biçimlenmiş değil… Kıbrıs sorunu görüşme sürecinde muhataplarla iletişim kaş yaparken göz çıkarmayı kaldırmıyor. Dolayısıyla, Fidan’ın Hristodulidis ile doğrudan görüşmesi yadırganacak olabilse de pratikte karşı çıkılmasına, CB Tatar’ın ‘lider’ olamaması nedeniyle, güçlü zemin de yoktur. Ekim’de yeni bir KKTC CB seçilecek, Kıbrıslı Türkler ‘lider’ seçecek, ‘liderini’ seçecek; Türkiye tarafı da önceki Kıbrıslı Türk liderlerle olan çalışma tarzına geri dönecektir.
Toplantı sonrasında Kıbrıslı taraflar yaptıkları açıklamalarda birbirini suçladı, tıkanıklıkların adresi olarak karşı tarafı gösterdi, kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi lanse etti hem kendi kamuoylarına hem de uluslararası siyasete… Kıbrıslı Rum liderin ne kendi halkındaki imajı, ne de uluslararası toplum ve siyasetteki imajı Crans-Montana Konferansı’ndaki performansı nedeniyle iyi ve parlak değildir. Kendisi de bunu bildiği için kendini reklam etmeye özen gösteriyor. Örneğin, yılbaşından sonra AB dönem başkanlığını altı aylığına devralacak; sözcülerinden birinin de Kıbrıslı Türk olacağına dair görselli açıklamalarını bu görüşme öncesi paylaştı… Yani beş ay sonra gerçekleşecek olan bu konu örneğin iki hafta sonra açıklanamaz mıydı?! Hayır… Reklamlara ihtiyacı var. Üç sözcüden birisi Kıbrıslı Türk olacak, yani 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına uygun olacak… Karma evliliklerden doğan Kıbrıslı Türk çocuklara Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini vermeyi ret ve inkâr et, ondan sonra da New York görüşmesi öncesi, beş ay sonra devralacağı görevinde bir Kıbrıslı Türkü de kadrosuna dahil edeceğini hemen şimdi ilan et… Bu Hristodulidis bayram çocuğu havasında bir ‘lider’… Ve Kıbrıs’ın iki halkının bu dönemdeki şansızlığı, ‘Lider’ olarak seçtiklerinin liderlik kapasitesi ve misyonunu taşımadığıdır.
Eylül’de bu liderler gene bir araya gelecekmiş… KKTC CB seçimlerinin en civcivli günlerinde bir araya gelecekler?! Bu görüşmeden de bir şey çıkmaz… CB Tatar bu görüşmeyi ve Hrsitodulidis’i seçim kampanyasının bir etkinliği formatında kullanmaya odaklanacak… Etkili olur mu?! KKTC seçmeni üzerinde pek bir etkisi olmayacaktır; herhangi bir konuda etkin ve takdire şayan bir ilerleme olmayacağını seçmen biliyordur.
Peki, Ekim’den sonra ne olacak? Kıbrıslı Türkler Ekim seçimlerinde bir ‘Lider’ seçecek, BM’nin daveti ile yeni bir 5+1 Gayri Resmi Toplantı gerçekleşip, bu hafta içinde BMGS ve garantörlerin temsilcilerinin kurguladığı eylem planı uyarınca BM Ölçütlerinde Kıbrıs sorununa bütünlüklü çözümün resmi görüşmelerinin planlanması ve programlanması yapılacak… TC Dış İşleri Bakanı Fidan’ın bu hafta için de yapılan görüşmelerle ilgili olarak yaptığı açıklamaya bakılırsa, Türkiye tarafı bu sürece hazırdır ve Bakan Fidan “Biz hiçbir zaman için müzakereden kaçan, konuları medeni bir şekilde, rasyonel bir şekilde, olgun bir şekilde tartışmaktan kaçan bir ülke değiliz. Bu tartışmaya, görüşmelere, diyaloğa devam edeceğiz” diyor… Aynı, Annan Planı başlangıcındaki tarz; ve dahi görüşme süreci bağlamında aynı duruş… Bu tarz ve duruş görüşme masasında BM Ölçütlerini destekler… Ve Annan Planı sürecinde Papadopulos’un, Crans-Montana Konferansı’nda Anastasiadis’in başına gelenin kendi başına da geleceğini öngörebilen Hristodulidis, CB Tatar’a bel bağlayarak sürecin yoluna serptiği çivilerin üzerinden kendisi yürümek zorunda kalacak…








