Neriman Cahit hocanımın ardından
Tıpkı birçoğumuz gibi hayatımızda iz bırakan insanlar yer almıştır yüreğimizde.
Hani illâ ki aileden biri ya da kan bağı olması gerekmeyen bir, iz bırakıştı bu. Hatta bazen kan bağı olduğun insanlardan daha fazla yüreğine dokunduğu olurdu bu insanların. Neriman Cahit hocanım da benim için öyle biridir.
Bedenen artık aramızda yok ama sesi kulaklarımda, bakışı, gülüerken çizgicik olmuş gözleri hep zihnimde.
Böylesi acıların ardından kalem oynatmak hep zoruma gitmiştir. Acıyı genelde içimde kendimce yaşayan biriyim. Pek dışa vurmam. Bundan dolayıdır ki kaleme sarılışım ne kadar zor olsa da yüreğimi biraz hafifletendir.
Ne zaman ilk kez yüz yüze geldik hatırlamıyorum. Ama hatırımda, 1990’lı yılların başında BRT-tv için Kıbrıslı sanatçı ve gruplarımızın albümlerinden oluşan programlar hazırladığım var. Güzelyurt Gelişim’in “YOK EDİN” albümlerinden de bir program hazırlamıştım. Bu albüme adını veren şarkının sözleri, Neriman Cahit’in şiirlerinden biriydi. Bestesi grup elemanlarından Halil Akansel tarafından yapılan “Yok Edin”le Neriman Cahit ismi yüreğime kazınmıştı. O yılların imkânlarıyla bir klip de bu şarkıya çekmiştim. Şiirinde Neriman Cahit şöyle sesleniyordu dinleyene:
“Tüm silahları yok edin/ mermi değil çiçek atsın namlular/çocuklar ölmesin açlıktan/yaşlılar ölmesin sevgisizlikten/... Afrikada insanlar utanmasın teninin renginden/vurulup düşmesin toprağa hiçbir canlı./ Yok edin yok edin yok edin, silahları...”
Ne kadar güçlü, anlamlı, ruha oturan kelimeler... işte o zaman Neriman hanım yeşermeye başlamıştı yüreğimde. Onu daha çok tanımaya araştırmaya başlamıştım. Öğretmenlik döneminde öğrencisi olamadım ama basındaki yazıları, araştırmaları, şiir ve sosyal-kültürel içerikli kitapları artık onunla birlikte büyüyordu bende.
BRT’deki tv programlarımdan biri olan Kum Saati’ne kendisini ilk kez 27 Aralık 2005 tarihinde almıştım. O dönemlerde Kum Saati içerisinde kitap, müzik albümü, kültürel etkinler yanında, sosyal yaşantımıza denk düşen, “sözlü tarih” diyeceğimiz konular için de konuklar alıyordum. İşte Neriman Hanımla gerçekleştirdiğimiz ilk tv programım da Eski Bayramlarla ilgiliydi.
Ardından 2006’da bu kez “İkinci Hamur” isimli kitabıyla kendisini konuk etmiştim. 2007’de “Tarihsel Süreçte (Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda) Kadın Şair ve Yazarlarımız” kitabını, 14 Mayıs 2009’da ise “Araplara Satılan Kızlarımızla İlgili Ürdün-Amman’a yapılan yolculuğumuz”u konuştuğumuz bir program yapmıştık. Bu konuya biraz sonra daha detaylı değineceğim.
2009 yılında ise programımın ismi değişiyor ve “Söz ve Yazı” oluyordu. Bu isimde Aralık 2009’da “Tarihin Kapısını Çalmak-Alo Buyurun Ben Bedia Okan”, Nisan 2010’da “Tarihsel Süreçte Kıbrıs Türk Kadını”, Ocak 2011’de “Araplara Satılan Kızlarımız”, Şubat 2013’te “Yarı Yanık Notlardan-Öğretmen Adnan Sadık Bozkırlı”, Aralık 2014’de ise “Lefkoşa’ya Mektuplar” kitapları üzerine söyleşmiştik.
Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği’nin düzenlediği “Ali Nesim Edebiyat Ödülleri”nden “Onur Ödülü”nü kendisine 2017 yılında verirken, yukarıda bahsettiğim tv röportajlarım ve Ortam gazetesinde yer alan uzun soluklu “Mer-ha-ba” başlıklı köşe yazılarından bir seçmenin de yer aldığı “Hocanım Neriman Cahit’le” kitabımı, ödül töreninde bir sürpriz olarak kendisine takdim etmiştim. Onun her zaman beğendiğinde kullandığı bir kelime vardı, “Müthiş”. İşte bu sürprizimizi de “müthiş” bulmuştu ve çok duygulanmıştı. İyi ki hayattayken kendisine olan vefa borcumuzu biraz da olsa bu şekilde ödemeye çalışmışız.
Çok anı biriktirdim kendisiyle. Çok derin sohbetlerimiz oldu. Bana sohbetlerimiz arasında bazen “oğlum gibi severim seni be çocuk” derdi.
Ürdün-Amman’da geçirdiğimiz o bir haftalık “Araplara Satılan Kızlarımız” projemizde çok daha yakınlaştık. Tam da dediği gibi “anne-oğul”duk. Çekimlerimi yaparken acılarla yoğrulmuş, bu trajediyi yaşayan Hatice nineye, Besire nineye sarılıp ağladıkça, benim de gözlerim kan çanağına döner, beynimde zonklamalar olurdu. Kendimi o kadar sıkardım ki, ardından baş ağrılarım tutardı. Ama sadece benim değil, hocanım da her röportajdan sonra aynı ağrıları yaşardı.
Bugün ne düşünüyorsun diye kendime sorduğumda; bu adanın şanslı insanlarından biri olduğumu söyleyebilirim. Ne kadar acıyla yüzleşsek de. Çünkü Neriman Hocanım gibi biri, benim de yüreğime dokunmuş, kendisiyle çok anı biriktirmemi sağlamış, sevgisini dostluğunu benimle paylaşmıştı. Bu açıdan evet, şanslıyım ve mutluyum... ışıklar içinde uyu güzel kadın...