1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Narenciye emekçisi ne diyor?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Narenciye emekçisi ne diyor?

A+A-

Siyasetçisi konuştu, üretici de konuşsun…

Gazeteci yazdı, emekçisi de bir şeyler söylesin…

-*-*-

Narenciye emekçisi bir dostumla dün “sektördeki kriz” meselesini konuştum…

-*-*-

Önce, “ismimi lütfen yazma” dedi..

-*-*-

Neden?

Neden ismini yazmayayım?

Çünkü sistem, konuşanın boğazına daha sıkı sarılma sistemidir!

-*-*-

Zaten yılların narenciye emekçisi kardeşimin anlattıklarını okuyunca, sistemin nasıl çalıştığını ya da çalışmadığını eminim daha iyi anlayacağız…

-*-*-

Gelin, kısa kısa notlar halinde, narenciyenin bir gerçek emekçisinin saptamalarını dinleyelim ya da okuyalım:

-*-*-

Tüm olaylar, Türkiye’den atanan bir – iki memurun ortaya attığı iddiayla başladı… Ve bu noktaya kadar geldi…

-*-*-

Esas içimizi acıtan, Türkiye’nin neden buraya memur ya da müfettiş atadığı noktasıydı… Çünkü bu ülkede ziraat mühendisleri, tarım uzmanları vardı ve bunlar bypass edilmekteydi…

-*-*-

Tek yetkili, Türkiye’den atanan bu kişiler oluverdi…

-*-*-

Hastalık var mı yok mu bilmiyorum ama varsa da, buraya Türkiye’den ithal edilmiştir… İspatlayamam… Bu laboratuvarların işidir…

-*-*-

Şu anda Mandora King dediğimiz mandaline 15 bin ton sınırlama getirildi… Esas ilginç olan, sadece iki firmaya bu mandalin hakkı ya da kotasının verilmiş olmasıdır.

-*-*-

Mandalinin bir çok türüne şu anda ciddi talep bulunmaktadır… Üretici çok daha yüksek rakamlara ürünün satabilir durumdadır… Ancak rekabet ortamı ortadan kaldırıldı. İki firma, üreticinin elinden çok düşük rakamlara ürün almaya çalışıyor.

-*-*-

Bu, tamamen üreticiyi yok etmek demektir.

-*-*-

Haaa 15 bin ton olunca, hastalık ortadan mı kalkmış oluyor?

Bu da ayrı bir konudur!

15 bin ton olunca hastalık Türkiye’ye gitmemiş mi oluyor?

-*-*-

Narenciyenin bütün paydaşları yok olmakla karşı karşıyadır…

Dokuzuncu ay tonu 6 TL’den ürün alan birini biliyorum… Bu kişi ne yapacağını şaşlırmış durumdadır…

-*-*-

Arkadaşlarımız Tarım Bakanı ile görüştüler… Bakan, “… Gidin üreticiden yazdığınız çekleri toplayın” demiş…

Çek, yasalara göre nakittir…

Üretici aylar önce ürünü satmış, şimdi sana çek ya da nakit paranı iade etmez ki! Yok hayır üretici parayı iade etti diyelim, o üretici ne olacak?

-*-*-

Ürün alıp ödemeleri yapanlar ne olacak?

-*-*-

Önümüzdeki günlerde Türkiye’de King Mandora türü bizim mandalinaya talep artacak…Ancak 15 bin ton sınır ya da kota konduğu için, kimse ürününü satamayacak. Satan değerini alamayacak. Sadece iki firma rant elde edecek. Türkiyeli bir veya iki memur, böyle karar verdi diye bunlar olacak.”


Narenciye emekçisinin sözlerinin yorumu!

mateusz-feliksik-tmogarnogfs-unsplash.jpg

Öteki yazımızda, narenciye sektörü içerisindeki bir emekçinin son günlerde bu sektörde yaşananlarla ilgili görüşleri var…

-*-*-

Yorumlayalım…

Efendim, gerçekten narenciyemiz sinekli veya hastalıklı mı?

Hayır değildir…

-*-*-

Peki, neden bu konuda Türkiye’den gelen bir veya iki müfettişin ağzına bakıldı?

Çünkü “risk faktörü” değerlendirildi!

Gerçekten hastalık varsa, bu, Türkiye’deki üretim adına tehlikeydi!

-*-*-

Peki, buna bir ya da iki veya bilemediniz beş Türkiyeli müfettiş mi karar verecekti?

Ersin Tatar nerede?

Tatar, neden çıkıp da, “benim devletim egemen ve eşittir, bu konuda kararı vermesi gereken kendi laboratuvarlarımız, kendi mühendislerimiz, kendi tarım uzmanlarımızdır” demedi?

-*-*-

Neden, sadece abidik gubidik iki dilbandi memur ya da müfettişin kararıyla koskoca narenciye sektörü batma noktasına getirildi?

-*-*-

Neden ve kimler, güney Kıbrıs’tan gelen bir tüccarın en az 10 bin ton King Mandora almasına engel oldu?

-*-*-

Kısacası; “işgal var mı yok mu?”

Vardır!

Soygun var mı yok mu?

Vardır!

Rant var mı yok mu?

Vardır!

Tuuuu yüzünüze mi?

Tuuu yüzünüze!

Yazıklar olsun tümünüze!


Narenciyede alternatif var mı?

Çözeceksin Kıbrıs sorununu, Türkiye’ye ezik ve de aşağılık bir şekilde sürekli muhtaç olmayacaksın!

Ve narenciyeni, çok eskiden olduğu gibi satacaksın!

İngiltere’ye, Avrupa’ya!

İyi parayla!

Ambargosuz!

-*-*-

Peki başka yolu yordamı var mı?

Fikri Ataoğlu kayıplara karıştı!

-*-*-

Master mi yapar, doktora mı bilemem ama çıkacak, elini masaya vuracak ve “KKTC’ye narenciye ürünü hiçbir şey sokulmayacak” diyecek!

“Eğer bu ülkede üretilen bir ürünün dışarıdan ithaline izin verirseniz, o ülkede üretici biter” diye haykıracak!

-*-*-

Büyük otellere, Cyprfurvex’in ve teşvik verilecek başka işletmelerin sıkacağı portakal suyundan başka portakal suyu satılmayacak, sokulmayacak!

-*-*-

Çok sevdiğim kardeşim Veli Kocaismail ne yaptı biliyor musunuz?

Tertemiz bir atölye kurdu; makine satın aldı, kendi portakalını, tüccara satmak, TC’li iki tüccarın, birkaç müfettişin rantına katkıda bulunmak yerine, sıkıyor, sandviççilere satıyor!

-*-*-

Devlet, devletse, bunu teşvik edecek…

Narenciye, yerinde ihraç edilebilecek!

Kimse de ne Türkiye’ye muhtaç olacak, ne parasına, ne tüccarına, ne de rantçı kebapçısına!

-*-*-

Eşi bronzo!

Yoksa eneşi bronzo?

-*-*-

Bir şekil daha var; Nikos Hristodulidis, bizim kan ayaklı TC masgarası yöneticilere en büyük darbeyi vurabilir ama neyse…

Bu da başka bir yazı konusu olsun!

Küçük bir ipucu vereyim; Hristodulidis, “tümünü alıyoruz, hatta patatesinizi de şimdiden kapattık” dese; emin olun…

Neyse!

Gelen defaya bunu da yazarız…

Zavallı Kıbrıslı Türkler!

Nerelere düştük be gavollem!

Bu yazı toplam 1274 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar