Mülkiyet sorunu: Kıbrıs sorunu ya çözülmelidir, ya da çözülmelidir!
Kıbrıs’ta 1974’te savaş çıktı!
Akabinde Ada’nın Rum ahalisi Güney’e, Türk ahalisi de Kuzey’e “göç ettirildi”…
-*-*-
Savaş nasıl çıktı?
Kim sebep oldu?
Nasıl oldu?
Ne oldu?
Bir kenara koyun!
-*-*-
Kıbrıs'ta, çok ciddi bir mülkiyet sorunu başladı…
Ada ikiye bölündü…
Özellikle Kuzey’de kalan toprakların “tapulu” yani “bireylere ait” bölümünün neredeyse tamamına yakını ne yazık ki bu topraklar üzerinde kurulduğu sanılan “KKTC” vatandaşlarının mülkü değil!
-*-*-
1974'ten sonra kuzeyde kalan Rum mülkleri ve güneyde kalan Türk mülkleri, yıllardır süregelen hukuki ve siyasi tartışmaların merkezine yerleşti…
-*-*-
İlk başlarda günlük hayatı çok olumsuz etkileyebilecek gelişmeler yaşanmadı ama son dönemlerde özellikle Güney Kıbrıs'ta açılan mülkiyet davaları; bireyleri olumsuz etkilemeye başladı…
-*-*-
Savaşın nasıl çıktığını, kimin sebep olduğunu, nasıl yaşandığını, nelerin değiştiğini hiç bilmeyen ve bu konuyla hiç ilgilenmeyen hatta taraf da olmayan yüzlerce, binlerce kişi şu anda “mülkiyet sorunu” nedeniyle doğrudan etkilenmeye başladı…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti yargısı, Kuzey Kıbrıs'taki Rum mallarının yasa dışı şekilde pazarlanmasıyla ilgili davalar açıyor ve bazı yabancı yatırımcılar bu süreçten olumsuz etkileniyor…
-*-*-
En başta etkilenen kişi Simon Mistrel Aykut…
Anladığım kadarıyla Aykut’un, İsrail, AB (Portekiz) ve Türkiye Cumhuriyeti yanında KKTC Vatandaşlığı da var…
-*-*-
İki Macar vatandaşı kadın geçtiğimiz hafta Rumlara ait mülklerin satışındaki “aracılık” rolleri gereği hapse mahkum edildiler…
-*-*-
Uluslararası hukuk, KKTC’yi devlet olarak kabul etmiyor ama KKTC yargısını, bir şekilde Türkiye’nin alt kurumunun bir organı gibi görüp, Taşınma Mal Komisyonu aracılığı ile mülkiyet sorununun çözümü için "takas, tazminat ve iade" yöntemlerini kabul eder gibi duruyor…
Ancak bu süreçlerin uygulanabilmesi için kapsamlı müzakereler gibi çok da para gerekebiliyor…
-*-*-
Örneğin, son dönemlerin KKTC’deki en büyük “kamu binası yatırımı” olan Külliye’nin neredeyse tamamı, “yasadışı mülk” kapsamında…
Ve sahiplerinin daha önce örneğin 60 dönüm için 14 milyon Euro talep ettiği ama şu anda 114 milyon euroyu bile konuşmaya yanaşmadığı söyleniyor!
-*-*-
KKTC’deki mülkiyet meselesi, Avrupa Birliği’nin Parlamentosu, Komisyonu gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası platformlarda da sıkça gündeme geliyor…
-*-*-
Ve herkes biliyor ki bu mesele, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir sorundur ve Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm olmadan tam anlamıyla çözülemeyeceğinden de herkes emindir…
-*-*-
Kısacası, bu sorun başta olmak üzere; her türlü sıkıntıyı aşmanın ve daha mutlu, daha huzurlu bir Kıbrıs Adası yaratmanın sonu, KALICI ÇÖZÜM dışındaki alternatifleri pek fazla “sindirecek” durumda değil…
Kıbrıs sorununa kalıcı çözüm bulunmazsa, ne Kuzey’de yaşayanlar üzerinde oturdukları toprağa “vatan” diyebilecek; ne devalar bitecek; ne de huzur olacak!
-*-*-
Bu sorun, sadece Kıbrıs’ın sorunu da değil…
Mesela Gazze'de de mülkiyet sorunu oldukça karmaşık...
Burada da topraklar tarih boyunca çok sık el değiştirdi…
Bazı kaynaklara göre Gazze'deki arazilerin mülkiyetini yöneten yasal çerçeve, Osmanlı döneminden başlayarak İngiliz, Mısır ve Filistin yasalarına dayanıyor… Ama toprakları İsrail dilediği gibi kullanabiliyor…
-*-*-
Filistin Yönetimi'nin Toprak İdaresi Kurulu'na kayıtlı olan mülkler, savaş ve çatışmalar nedeniyle büyük ölçüde zarar gördü. Yapıların yaklaşık yüzde 70'inin yıkıldığı veya hasar aldığı belirtiliyor, bu da kimin neye sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırabiliyor…
-*-*-
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'yi tatil köyü yapacağını söyleyebiliyor… Buranın kontrolünü ele geçirme hedefi olduğunu gizlemiyor…
-*-*-
Filistinliler, ölüm pahasına topraklarını terk etmeyeceklerini vurguluyor…
Uluslararası hukuk Yahudi baskısı ile olaya hakim olamıyor; zorla sınır dışı etmeler söz konusu… Tam bir insanlık suçu yaşanıyor…
-*-*-
Ve tıpkı Kıbrıs gibi, Gazze'deki mülkiyet sorunu da sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi ve insani bir mesele olarak çözüm bekliyor…
Ve buradaki çözümün de en mantıklı yolu kesinlikle müzakere, müzakere, müzakere…
Yani savaş değil, kavga değil, diplomasi olduğu apaçık ortada duruyor…
Savaşın, sorunu çözmeyeceğini – Kıbrıs’taki örneğe de bakarak çözmediğini herkes de gayet iyi biliyor…
-*-*-
Güncel bir “mülkiyet” kavgası da Rusya - Ukrayna arasında yaşanıyor…
Donetsk, de jure (hukuken) Ukrayna'nın bir parçası mı?
Evet öyle!
Ancak de facto (fiilen) Rusya'nın kontrolü altında…
Vatandaşların çok büyük kısmı da Rus kökenli!
KKTC gibi!
KKTC de fiilen yani de facto Türkiye’nin kontrolünde…
Vatandaşlarının çok çok büyük kısmı da Türk!
-*-*-
KKTC, 1974’ten sonra “Türkiye yanlısı” ayrılıkçı Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilmeye başlanmadı mı?
Başlandı!
Akabinde bu ayrılıkçılara Türkiye’den gelen nüfus da eklendi!
2014'ten itibaren Rusya yanlısı ayrılıkçılar tarafından yönetilen Donetsk Halk Cumhuriyeti, KKTC’deki benzer durumdan daha da ileri gidilerek, 2022'de yapılan referandum sonrası Rusya tarafından ilhak edildi…
-*-*-
Ancak, Ukrayna ve uluslararası toplumun büyük bir kısmı bu ilhakı tanımıyor…
Bu konu da, tıpkı Gazze ve Kıbrıs’taki mülkiyet konusu gibi hem hukuki hem de siyasi açıdan oldukça tartışmalı…
-*-*-
Hatta Donetsk’teki mülkiyet sorunu, savaşın başlamasıyla birlikte daha da karmaşık hale geldi. Rus şirketlerin farklı ülkelerdeki mallarına el konuldu…
-*-*-
Şimdi, Kıbrıs’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yani Rumların başlattığı mülkiyet davalarının boyutu, önümüzdeki dönemde, Türkiyeli yatırımcılara da uzanacak mı?
Donetsk’ten dolayı Rus milyarderlerin de Rus fakirlerin de çeşitli ülkelerde paralarına el kondu ya; peki aynı ya da benzer uygulama, Türk yatırımcılardan dolayı, örneğin THY’nin uçaklarına el konulması örneği gibi bir durum yaratır mı?
-*-*-
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından, birçok Batılı ülke Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımlar uyguladı.
Benzer yaptırımlar, Gazze’den dolayı İsrail’e uygulanmıyor peki KKTC’deki “kontrolcü ülke” sıfatı ile Türkiye’ye karşı uygulanır mı?
Bugüne kadar zaten bir miktar uygulandı mı?
-*-*-
Siyasi, hukuki ve insani sorun; aynı zamanda ekonomik sorun halini de alır mı?
Ve Türkiye ekonomisi olası yaptırımlara ya da ambargolara direnme açısından ne kadar güçlüdür?
Ordu – asker gücü yeterli mi?
-*-*-
İşte bu yüzden, mesela Kürt sorunu çözülmeli, terör sıkıntısı aşılmalı, Türkiye iç huzura kavuşurken; Kıbrıs’ta da devletlerin ihmalleri, hataları, siyasetleri nedeniyle masum insanların hapsedilmeleri engellenmelidir…
Savaş riski ortadan kaldırılmalıdır…
Mevcut gidişatın üç beş akılsız faşistin kişisel kompleksini tatmini dışında; bizim açımızdan kazananı olmayacaktır…
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Kıbrıs sorunu ya çözülmelidir, ya da çözülmelidir!