1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Mezunların Dansı ve Laiklik-1947 Kıbrıs-2
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Mezunların Dansı ve Laiklik-1947 Kıbrıs-2

A+A-

“Yolu Düz” takma isimle yazıyı kaleme alan yazarın bu görüşlerine ne ilginçtir ki aynı gazetenin bir başka yazarı, Dans’ı geleneksel ve ahlâk açısından ele alarak eleştirmiş, hatta Dans’ı toplum nazarında “muzır” bir hareket olarak addetmiştir. Bu tartışmanın bir diğer ilginç yanı ise, eleştiri getiren yazarın da takma isim kullanmasıdır. O isim de “ŞİMŞEK” idi.

Ateş Gazetesi-07 Ocak 1947, syf:1

Günün Fikirleri

DANSA DAİR

-Yazan: ŞİMŞEK-

4/1/947 tarihli ve 82 sayılı “ATEŞ” gazetesinde “Mezunların Dansı” başlıklı yazıyı herkes gibi ben de okudum. Bu sayın yazar dansı faydalı buluyor ve herkese tavsiye ediyor. Benim şahsî kanaatıma göre dünyayı istilâ edip salgın halinde olan dans ahlâka muzırdır.

eralp-015.jpg

Evet bugünkü medeniyet dans bilmeyeni ayıplar ve bugünün gençliği dansı her şeyden üstün tutmaktadır. Kadını, kızı, ihtiyarı, genci ondan zevk alıyor. Bunu da bu kadar revaç ve önem bulması pek tabiidir ki bir kadınla bir erkeğin kucaklaşmasından ileri gelmektedir. Dans muaşeretini tamamıyla kavramış kimseler tarafından yapılan ailevî danslar az çok sarfı nazar edilse bile bir takım aykırı dansların tamamen yasak edilmesi bile caizdir. Fransa veya İngiltere gibi bu işin kemaline ermiş milletlerde en son muaşeret münekkidleri dansı ahlâka muzır bulmaktadırlar. Hattâ meşhur Fransız devlet adamı Klemansonun, dans edenleri seyrettikten sonra şaşkın bir halde manidar bir cümle ile bunun ahlâka ne kadar muzır olduğunu açık bir surette belirtmeğe çalışmıştır.

Ahlâka muzır diyorum çünkü bir dans esnasında temiz bir aile kızı maddî zevk ve ahlâk düşkünü birisi tarafından kandırılıp avlanabilir ve bütün hayatı körlenebilir.

Dansın tarihini bir tetkik edecek olursak eskiden Kadrie Kontzdans ve Tarentelle Italien gibi danslar kadınla erkeğin arasında bir boşluk bırakıyordu. İşte bu nevi danslar pek tabiidir ki nezaketi bakımından bugünkü mütereddi danslarına yani Fokstrot, Vals, Rumba veya Tango gibilere çok üstündür. Bu gibi danslara bahusus kabare danslarına temiz aile kızlarının katiyen yanaşmamalarını ve bunları profesyonel oyunculara, artistlere bırakmalarını tavsiye edeceğim.

Bahusus bir kadını göz işareti ile, takdim edilmediği birisini dansa davet eden, danstan sonra kadın elini öpecek kadar sırnaşıklık yapan, dans esnasında kadını belinden tutup ezercesine sıkan ve saç saça, yüz yüze, yanak yanağa dans eden kimseler bütün bir aileyi kin ve kıskançlığa sokarak o yuvanın tamiyle sönmesine sebebiyet vermiş olur.” 

Yıl 1947. Elbette geleneksel yapı içerisinde uzun yıllar yaşamış bir toplumun böylesi köklü, ve modernleşme değişikliklerine muhafazakar kesimlerimizce bazı tepkiler gelmesi doğal. “ŞİMŞEK” takma isimli yazarın dansı “ahlâk dışı” bulmasının emarelerini; “... Bahusus bir kadını göz işareti ile, takdim edilmediği birisini dansa davet eden, danstan sonra kadın elini öpecek kadar sırnaşıklık yapan, dans esnasında kadını belinden tutup ezercesine sıkan ve saç saça, yüz yüze, yanak yanağa dans eden kimseler bütün bir aileyi kin ve kıskançlığa sokarak o yuvanın tamiyle sönmesine sebebiyet vermiş olur...” cümlesinde görebilmekteyiz.

Bu yazıdan üç gün sonra Ateş gazetesinde “Yolu Düz” takma isimli yazarımız, “ŞİMŞEK” takma isimli yazarımıza cevap vermekten geri kalmamış. Böylesi bir tartışmayı kendi gazetelerinde birbirlerine yöneltmeleri de, o yıllardaki yazın-basın demokrasimizin bir tezahürü gibi gelmektedir bana.

“Yolu Düz”ün yanıtına bakalım şimdi... 

ates.jpg

“Ateş Gazetesi-10 Ocak 1947, syf:1

DANSA DAİR

-Yazan: Yolu Düz-

7 Ocak 1947 taihli “ATEŞ”te, “Şimşek” arkadşaım “Mezunlar dansı” başlıklı yazımı tenkidi beni memnun etti. Maksadım, burda, bu husustaki fikirlerimi, bir münekkid karşısında, daha fazla açıklamaktır.

“Şimşek” arkadaş bir taraftan “dünyayı istilâ edipp salgın halinde olan” dansı “aklâka muzır buluyor ve bunu “Klemanson”nun “manidar bir cümlesi” ile isbata kalkışıyor, öbür taraftan da bazı şartlarla “ailevî danslar”dan “sarfi nazar” ediyor, ve “Tarentelle Italein” gibi “eski” dansları, erkekle kadın arasında “boşluk” bıraktıklarından, şimdiki danslardan “çok üstün” buluyor. Bu, açıkça yazdığı halde, kendisinin, tekmilen dansın aleyhinde ve dansın “yasak edilmesi” taraftarı olmadığını, yalnız onun bazı kayıt ve şartlara tabi tutulması fikrinde olduğunu belirtiyor.

“Şimşek” arkadaş, dans esnasında nazarı dikkatı çeken birtakım “Sırnaşıklık”ları ele alarak “dansın ahlâka muzı” olduüunu isbata çalışırken, bu hususta yazıma bir kayıt ilâve etmediğimden, benim samimiyet ve terbiyeyi kıymet fikrimden şüphelenip o gibi terviyesizce “sırnaşıklık”ları caiz gördüğümü sakın zannetmesin!

Bu gibi “sırnaşıklık”ların ben de tamamen aleyhindeyim; lâkin onu yapan fırsat düşkünü terbiyesizlerin bozuk karaktyerlerinin, esasından sağşam ahlâklı bir dans arkadaşlarına elektrik cereyanı gibi akacağına, onu kandırıp avlıyabileceğine ve bütün hayatını körliyeceğine asla inanmıyorum.

Dansta,ü hakikî icabı dahilinde, bedenî temasları ahlâksızca bulmuyorum; ancak dansı, bu bedenî temasların pek aşırısını yaparak kendilerince ZEVK duymanın bir aleti olarak gören, hatta bu maksat için bazı kadınların koca veya nikâhlarına ahbap olmıya çalışan alçak ve bayağıları biliyorum.

Dansın ailevî kıskançlıklar doğurması ve aile yuvasının “tamamıyle sönmesine sebebiyet vermesi” meselesini inceleyelim. Bence “kıskançlık” esas olarak EMNİYETSİZLİK’ten ileri gelir. Dans münasebeti ile gösterilen kıskançlık GİZLİ tutulan Emniyetsizliğin nir ifadesidir. Emniyetsizlik içerisinde yaşıyan bir aile yuvası mes’ut addedilemez, fikrimce; ya kat’ı emniyet kazanılmaslı veya bedbahtlığa son verilmelidir. Demek ki Dans, Emniyet veya Emni,yetsizliğin prova edilebileceği bir fırsat mevkiini de kazanıyor. O halde dans, saadet için, bu maksada hizmet ettiğinden zararlı değil, faydalı oluyor.

Kafes arkasında Terbiyelî yetiştirilen, erkeği tanımıyan genç kızların, ve kadını bilmiyen erkeklerin, birden dans gibi içtimaî eğlencelere atılmalarının ahlâki bir buhrana sebebiyet vermesi ihtimali varsa da buhrtan, olsa bile, pek muvakkattır.

Ben yazımda, dansı, vücut ve dimağa verdiği ahenk ve düzenlik için, iyi bir eğlence ve içtimaî tanışıp anlaşmağa fırsat verdiği için hakikî bir aile saadetine lazım olan sevgiyi mümkün kıldığından bu maksat için iyi bir vasıta ve dolayısıyle faydalı ve terbiyevî olduğunu ileri sürmüştüm.

Bu hayatî rol ve öneminden dolayı Dansı, “Şimşek” arkadaşın, bazı bayağıların sırnaşlık ve terbiyesizliklerine rağmen, bize “yasak” etmemesini reca ediyorum. O terbiyesizlere, sağlam karakter vermenin, onları içtimaî hayata uydurup onun mâna ve önemini onlara anlatmanın yolunu bulmağa çalışmak kanaatimce daha iyi bir yoldur.

Yolu Düz”

Böylesi muhafazakar çıkışlar o yıllarda toplum içerisinde pek de fazla ses getirmemiştir ki bugün Kıbrıs Türk toplumu, Lâik ve modern bir toplum olarak yaşamını sürdürmektedir.

Bu yazı toplam 980 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar