MAYA
Aramızdan ayrılmış Arabahmet Mahallesi sakinleri anısına...
Sevgili dostum usta fotoğrafçı Okyay Egemen’in “1960-70 Yılları” isimli özel fotoğraf koleksiyonundan sosyal medyada paylaştığı bu enstantane beni zaman tünelinden geçmişe taşıdı. Dörtlü görselin en sağında yer alan büyük duayen Refet Lütfi Egemen’i bir başka ifadeyle hepimizin hayatına sihirli bir dokunuş yapmış Refet amcayı, belleğime ve kalbime kazınmış bu muhterem zatı tanıma ve onunla aynı dönemde yaşamış olma inanın eşsiz bir mutluluktu:
1970’li yıllar... Bir Cumartesi yaz akşamıydı. Arabahmet Mahallesi, Münir Bey Apartmanının üçüncü katındaki dairemizin karşı bloğuna içten bakan balkonuna kah çıkıyor, kah içeri giriyorum... Dışarı, içeri... Bu tekrar böyle sürüp gidiyor. Adeta bir med-cezir manzarası resmediyorum! Refet amca ise karşı apartman bloğunun tam da bize bakan iç balkonunda, haftalık ritüelini sergiliyor! Mangalını yakmış, nar gibi kızarmış kömür... Refet amca kendi elleriyle hazırladığı şiş kebabı ya da köfteyi ki bunu ince ince doğradığı domates, hıyar, soğan ve gollandırodan oluşan (maydonoz benzeri, yoğun aromalı yeşil bir ot) bol sirkeli, ekşili ve zeytinyağlı baştan çıkarıcı bir salatayla servislerdi, pişirmekle uğraşıyor. O kadar ihtimam gösteriyor ki… Adeta bir orkestra şefi! Bu arada şiş köftenin o dayanılmaz kokusu, aralık mesafesi oldukça az yaklaşık 4 veya 5 arşın olan (o dönemlerde yaygın olarak kullanılan 60 santimlik bir Osmanlı uzunluk ölçüsü) birbirine koşut balkonlarımızdan içeriye, dışarıya, dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya neredeyse her yere yayılıyor. Enfes tüten bir hava koridoru sanki! Üstelik insanın adeta içine işleyen bu nefis kokuya, raks eder gibi yükselen ve yayılan baştan çıkartıcı duman da eşlik ediyor! Durum dayanılmaz bir hal alıyor.
Bu arada çocuk aklı işte, kendimi görünür kılma eylemine devam ediyorum. Farkedilmek ve çektiğim ızdırabı farkettirmek adına kah görünüyor, kah kayboluyorum... İşte bu esnada, beklenen, özlenen o muhteşem an geliyor! Oldukça kibar ve etkileyici bir tınısı olan tanıdık tiz sesi işitiyorum. Refet amca en az kendisi kadar iyi bir insan olan eşi Cemaliye teyzeme sesleniyor: “Cemm, Ceeemmmm…” Mutluluktan uçuyorum tabii. Bu seslenişin anlamı belli! Direnişi kazanıyorum! Az sonra “uzun saplı süpürge”yle balkondan balkona servis ritüeli tekrarlanacak. Bizden karşıya magarına bulli (yağda kızartılmış tavuk parçalarıyla ve üzerine rendelenmiş köy hellimiyle servislenen kalın makarna) karşıdan bize şiş köfte...
Paylaşımın bir yaşam biçimi olduğu yıllardı. Aslında ben de şiş köftenin geleceğinin farkındaydım çocuk aklımla. Ama yine de kendi ritüelimi sergiliyordum.
Egemen’in “1970-80 Yılları” fotoğraf albümünde yer alan başka fotoğraflar ve belleğimde iz bırakmış hatıralar. Arabahmet Mahallesi dostlukları ölümsüzdür! Sabriye nenenin bir fotoğrafı ve ölümsüz anılar:
Mahallenin çocuklarının nenesi Sabriye neneyi hissettim içimde! Kısık ve davudi bir sese sahip olan Sabriye nene oldukça etkileyici, bilgili ve duayen birisiydi... Çok güçlü bir çekim alanı vardı. Hepimizi toplar ve insanlığa dair anlatırdı hep! Ne müthiş bir kadındı ama!
Bir yanda kızları, güzel insanlar Traje teyze ve Suna ablayla birlikte Sabriye nene, diğer yanda anama analık eden dikiş ustası hayranlık duyduğumuz Mediha teyzem, bütün mahallenin danışmanı Refet amca, ırkçılığın ne kadar kabul edilemez bir saçmalık olduğunun farkındalığını bizlere ilk kez algılatan ve tanıdığımız tek renkli kadın olan Zalihe nene ve kızı değerlimiz Şenay teyzem, vergili insan Cemaliye teyzem, balıkların yumurtaları nasıl döllediğini bizlere anlatan Sıddıka teyze ve eşi öğlen uykusunda rahatsızlık verdiğimizde başımıza bir lenger suyu boca ederek bize siestayı öğreten Salahi amca…
Kara yılanları sütle besleyip doğayı olduğu gibi kabullenme becerisini bizlere kazandıran Arabahmet Camii'nin bahçıvanı, iyilik timsali Muharrem dedem, kazancının neredeyse tamamını sokak hayvanlarını beslemeye harcayan dev insan Halil dayım ve onun yokluğunda bu görevi sürdüren Mehmet Taçman abim, Camii'nin karşı köşesinde oturan Fahriye nene ve kızı muhterem Hatice teyzem, erkek terzisi usta Cemil abim, bakkal Mehmet dayım, kadın bakkallarımızdan Şifa teyzem ve Aliye Ablam, spor muhabiri, usta fotoğrafçı, dürüstlük sembolü Mehmetali Acar abim ve değerlimiz Keriman abla…
Pırıl pırıl bir insan olan ve bende iz bırakanlardan Yunus abim, Kıbrıs’ın gelmiş geçmiş en önemli futbol yıldızlarından Suat abim, önceleri helvacılık mesleğine imza atmış ardından uzun yıllar da düğmeci dükkanı işletmiş ve Çetinkaya Türk Spor Kulübü kurucularından haza beyfendi Mustafa Yağcıoğlu abim, canım kahve çektiğinde "annem seni kahveye çağırıyor" diye bize davet ettiğim hoşsohbet insan Rasime nene, “insan önce kendi kapısının önünü temizlemeli” diye kendi kendine söylenerek sürekli kapısının önünü süpüren ve bizlerin de bu düşünceyi şiar edinmemizi âdeta tetikleyen Samiye nene, polislik mesleğinin onurlu temsilcileri sevgili Vedat abim, pek muteber eşi Melihat abla ve güzel insan Peyker hanım, ağaç işleme erbabları Duran, Ahmet ve Faruk Usta, sempati duyma ve empati kurma arasındaki farkı bizlere pekiştiren Emine ablam, öğretmenler öğretmeni sevgili Sacit Nereli ve pek değerli eşi Melda hanım…
Akşam üstleri velesbitiyle bütünleşik Çetinkaya'ya geçen Orhan Bayraktar abim, Beli Paşa bey, Mimarımız Behzat bey, Mediha teyzemin pul kolleksiyoncusu eşi Numan dayım, Doğan abim, leziz şeftali kebablarıyla Kemal Anayasa abim, basdiş imalatçısı efsane Rüstem dayı, Lefkoşa Surlariçi’nin otantik semtlerinden Sarayönü’nde konuşlanan posta dairesinin hemen köşesinde sulu muhallebi satan Mehmet Ali dayı, hemen karşısında, eskiden İngiliz Valiliği olan sonradan mahkemelere dönüştürülen muhteşem güzellikteki kolonyal yapının önünde hep bir arada bulunan boyacı Rauf ve sandviççi Ahmet, Osman Gezer ve Çoronik…
Ve tabii ki Victoria Kız Lisesi tarafına bakan balkonumuzda "efsanevi radyo"suyla haberleri ve maçları dinleyerek pazar keyfi yapan muhteşem babam Hasan Caner, Kıbrıs'ın gelmiş geçmiş en büyük değerlerinden yurtsever mücadele adamı ve satranç ustası abim, unutulmaz Reha Caner ve daha nice ölümsüz değer besleyenler ve değerler...
Pehhh! Mayaya bak... Yurdumun her yerinde aslında yüz yıllardır kullanılıyor bu maya! Öylesine kaliteli bir maya ki bu! "Kıbrıs Mayası"! Bu maya değişmez, değiştirilemez! Dönüştürülemez! Özümüze her daim sahip çıkma kararlılığını tebessüm ederek ifade edelim; gülümseyelim...
Paylaşımın gücünün farkındalığıyla, iyi bir geleceğe gülümseyelim.
Not: Refet amca çok entellektüel bir kimlikti. Ne onu ne de diğer sakinleri buraya sığdırmak mümkün değildi. Nurlar içinde yatsınlar...
C. Egemen
K. Anayasa
Refet Egemen
Reha Caner
Muhallebici
M. Ali Acar
Yunus Diler
M. Taçman