1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Liyakatsizlik, Yolsuzluk ve Ötesi
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Liyakatsizlik, Yolsuzluk ve Ötesi

A+A-

Yolsuzluk “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması” olarak tanımlanır. Yolsuzluk; liyakatsiz kişilerin görevleriyle ilgili konularda tek başlarına karar alma yetkileriyle donatılması ve bu yetkilerini kötüye kullanmalıdır. Dahası hesap verme mekanizmaları bulunmayan görevlerde liyakatsizlik sanılandan çok daha fazla ve daha kapsamlı olabilmektedir.

Liyakat, bir görevi başarıyla yerine getirebilme yetkinliği, bilgisi ve becerisi demek.   Başka bir ifadeyle liyakatsizlik, göreve uygun bilgi, beceri ve etik değerler yerine kişisel bağlantılarla yükselme veya kaynak elde etme durumudur.

Yolsuzluk ve liyakatsizlik birbirini besler: Liyakatsiz atamalar yolsuzluğu kolaylaştırır, yolsuzluk da liyakatsiz kişilerin sistemde kalmasını sağlar.

Liyakatsiz kadrolaşma, kamu kurumlarında şeffaflık ve hesap verebilirliği zayıflatır. Bu ortamda denetim mekanizmaları etkisizleşir ve yolsuzluk daha rahat yapılır. Yolsuzluk ise liyakatli kişilerin dışlanmasına, kurumların işlevsizleşmesine ve toplumsal güvenin erozyonuna yol açar.

Liyakatsizlik, adalet ve eşitlik ilkelerini zedeler. Yolsuzluk ise etik çürümenin kurumsal biçimidir. İkisi birlikte toplumda “hak eden değil, bağlantısı olan kazanır” algısını güçlendirir, bu da genç kuşaklarda motivasyon ve güven kaybına yol açar.

Bireylerin kişisel çıkar, güç ve haz uğruna etik kuralları çiğneyerek rüşvet, kayırmacılık gibi yasa dışı eylemlere yönelmesi; bilişsel çarpıtmalar, empati eksikliği, kurumlardaki çürüme ve sistemdeki yozlaşmanın normalleşmesi gibi psikolojik mekanizmalarla açıklanır hale gelir.

Sonuç olarak:

Liyakatsiz atamalar, yolsuzluğu;  yolsuzluk, sistemdeki yozlaşmayı normalleştirmeyi; yozlaşmanın normalleşmesi de toplumsal çürümeyi getiriyor.

Bugün Kuzey Kıbrıs’ın kamusal kurumlarında yaşanan tam da budur.

Toplumsal çürümeye karşı kaybedilmemesi gereken son kale eğitimdir.

Eğitim; etik değerleri, hukuka bağlılığı ve toplumsal sorumluluk bilincini güçlendirerek bütün bir ülkeyi saran kamusal yolsuzlukların hiç oluşmamasındaki en önemli araçtır.

Eğitim araştırmalar, eğitim düzeyi yükseldikçe bireylerin yolsuzluğa karşı daha bilinçli ve dirençli olduğunu gösteriyor. Ne var ki aynı araştırmalar bireylerin sahip olduğu eğitim düzeyi kadar neyin eğitimini aldıkları, yani sistemininiz içeriğinin ne olduğunun da son derece önemli olduğu gösteren bulgular da içeriyor.

Kısacası kişiliğinizi; ne kadar yüksek bir kademeden mezun olduğunuz değil, mezun olurken ne öğrendiğiniz ve neyi içselleştirdiğiniz oluşturuyor.

Eğitim sistemindeki öğrencilerin “Çoklu Okuma” yapmaları ve “Çapraz Disiplinli” etkinliklerle (hukuk, felsefe, ekonomi, tarih, vb.) buluşmaları öğrencilerin yolsuzluğun toplumsal ve kültürel boyutlarını kavramasındaki en önemli etkiyi yaratıyor.

Örneğin bu anlayışa sahip sistemlerde öğrenciler;

  • “Kaynakların adil dağılımı” ve “hukukun üstünlüğü” kavramlarını birlikte inceler.
  • Tarihteki yolsuzluk örnekleri (örneğin imparatorluklarda rüşvet mekanizmaları) sosyolojik açıdan “toplumsal güven” ve “kurumsal çürüme” ile ilişkilendirir.
  • “Adalet nedir?” veya “erdemli yaşam nedir?” gibi felsefi sorularla, yolsuzluğun etik boyutunu tartışır.
  • Dijital araçlarla şeffaflık sağlamayı, yolsuzluğun önlenmesinde bilimin ve inovasyonun rolünü gösterir.

Bizde mi?

Bırakın çoklu okumayı, okuma kültürü yok; bırakın çapraz disiplini, herhangi bir alanı disiplinli öğrenme yok. Eğitim bilimini ara ki bulasın…

yolsuzluk.png


Anlayana Gülmece

Üç Zarf

Eski daire müdürü, yerine atanan yeni daire müdürüne tavsiyelerde bulunduktan sonra 3 adet zarf verdi. Her biri numaralanmıştı… Eski müdür yenisine ileride her başı sıkıştığında bir zarfı açmasını söyledi. Ve yeni müdür ise başladı. İlk iki ay isler yolunda gitti. Fakat sonra sorunların ardı arkası kesilmedi. Ne yapacağını bilemeyen yeni müdür, en sonunda birinci zarfı açtı. Zarfta söyle yazıyordu:

- Kendinden önceki müdürü suçla...

Yeni müdür hemen bir basın toplantısı ayarladı ve sorunlar için kendinden önceki müdürün politikalarını suçladı. İşler bir süre daha yolunda gitti. Fakat sonra daha da büyük sorunlar çıkmaya başladı. Yeni müdür gecikmeden ikinci zarfı açtı. Zarfta şu yazıyordu:
- Sistemi suçla…

Yeni müdür hemen sistemin yanlış olduğunu, bu sistemle işlerin yürütülemeyeceği yönünde açıklamalarda bulundu. İşler düzelir gibi oldu ancak kısa bir süre sonra tam bir kaos yaşandı… Bunun üzerine yeni müdür tereddüt etmeden üçüncü zarfı da açtı. Zarfta şu yazıyordu:

- 3 zarf hazırla…


Okumuş muydunuz?

Hayatta kalabilen en güçlü olan tür değildir, değişime en çok adapte olabilendir. 

Charles Robert Darwin

Bu yazı toplam 307 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar