1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. "Krizi ötelemeye yönelik, yetersiz, etkisiz…"
"Krizi ötelemeye yönelik, yetersiz, etkisiz…"

"Krizi ötelemeye yönelik, yetersiz, etkisiz…"

Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının korkutucu noktalara ulaşmasının ardından hükümet ekonomik tedbirler aldı, alınan tedbirleri yorumlayan ekonomistler ‘yeterli değil’ dedi: “Hükümet kendi cebinden feragat etmedi, yine vatandaşı mağdur etti”

A+A-

Derya ULUBATLI

Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının korkutucu noktalara ulaşmasının ardından hükümet ekonomik tedbirler aldı, alınan tedbirleri yorumlayan ekonomistler ‘yeterli değil’ dedi.

Başbakan Faiz Sucuoğlu tarafından geçtiğimiz gün açıklanan 4 maddelik ekonomik tedbirler arasında kiralara yapılacak 3 aylık kur sabitleme ve 150 milyon TL’lik kredi paketi, kredi kartları için faiz indirimi ve kredilerde uygulanacak ‘yapılandırma’ planı yer aldı.

Açıklamanın ardından YENİDÜZEN’e konuşan Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal ve bazı ekonomistler, alınan tedbirlerin yeterli olmadığını savundu, farklı çözüm önerileri sundu.

 

Ekonomistler: “Esas kur sabitleme gümrükte yapılmalıydı”

Sadece kiralar üzerinden kur sabitlemesi yapmanın yetersiz olduğunu belirten ekonomistler, esas kur sabitlemenin gümrük vergilerinde yapılması gerektiğini, vatandaşın cebinin ancak bu şekilde rahatlatılabileceğini söyledi. Ekonomist Erdal Güryay kira konusunda tek taraflı yapılacak kur sabitlemenin iyileştirmeden çok kötüleştirmeye yol açabileceğini, bankaya döviz borcu ödeyen mal sahiplerinin bu durumda zora düşeceğini savundu. Borçların yapılandırılmasıyla ilgili de yorum yapan Güryay, bu yapılandırmanın krizi ötelemekten başka bir işe yaramayacağını belirtti. Ekonomist Göksel Saydam ise açıklanan maddelerin yeterince etkin sonuçlar doğuramayacağını ve ekonomide gerekli iyileştirmeyi sağlayamayacağını dile getirdi. Göksel, “devlet kendi gelirinden feragat etmek yerine vatandaşı zorlayacak tedbirler aldı” ifadelerini kullandı. Öte yandan Ekonomist Mahmut Sezinler alınan tedbirleri ‘sözde tedbirler’ şeklinde yorumladı, bu uygulamaların ‘hane halkının’ cebine yardımı olmayacağını kaydetti. Bir diğer Ekonomist Mustafa Besim ise bu tedbirlerin tamamen geçici olduğunu, kalıcı bir çözüm için dışa bağımsız bir ülke ekonomisi yaratılması gerektiğini ifade etti.

 

Bankalardan ‘borçlarınızı gelirinize uygun para birimine dönüştürün’ çağrısı

“Açıklanan ekonomik tedbirlerin tam anlamıyla zorlukların üstesinden geleceğini söylememiz zor” ifadelerini kullanan Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal ise, şu an olağanüstü bir durumdan geçildiğini ve kamu yönetiminin de elinden geldiğince bu sürece çözüm bulmaya çalıştığını aktardı. Finansal tercihler yapılırken doğru adımlar atılması gerektiğini de savunan Önal, “insanlar ilk fırsatta borçlarını gelirlerine uygun para birimlerine dönüştürmeli” çağrısı yaptı.


Ekonomist Erdal Güryay:

“Bu tedbirler yetersiz”

Yapılan tedbir açıklamasının genel hatlarıyla yetersiz olduğuna inandığını söyleyen Ekonomist Erdal Güryay, sadece kiralar üzerinden bir düzenleme yapıldığını ve kredi şansı verildiğini, bunun haricinde alınan bir tedbir göremediğini belirtti. Bu maddelerin ekonomiyi rahatlatacağına inanmadığını da kaydeden Güryay şöyle devam etti: “Bana göre kayda değer bir tedbir açıklanmadı. Bunların bence ekonomiyi rahatlatma açısından hiçbir etkisi olmayacak. Kaldı ki, tedbir alınırken sadece bir noktaya odaklanırsanız günün sonunda bunun tam tersi etkilere de yol açabilirsiniz. İyileşmeye değil kötüleşmeye de neden olabilirsiniz. Buna çok dikkat edilmelidir. Örneğin bu tedbirle kiracıyı koruyoruz, peki kiralayan tarafı hiç düşünüyor muyuz? Belki mal sahipleri bankaya olan taksitini aldığı kirayla ödüyordu. Bunu da göz önüne alarak tedbir açıklamak gerekiyor”.

 

“Yapılandırmalar krizi ötelemekten başka bir işe yaramıyor”

Öte yandan borçların yapılandırılmasıyla ilgili de yorum yapan Güryay, bu yapılandırmanın krizi ötelemekten başka bir işe yaramayacağını, iki yıldır sürekli krizin ötelendiğini ancak kesin çözüm için hiçbir şey yapılmadığını ileri sürdü. Açıklanan tedbirlerinde de krizi çözecek önlemler olmadığını belirten Güryay şunları aktardı: “Bu ülkedeki her kesim krizden etkilendi. Bu önlem paketinin daha geniş bir kitleyi kapsaması gerekirdi. Bu düzgün bir önlem paketi değildir, bu nedenle yapılan ‘tedbir’ açıklaması bana göre absürd bir açıklamadır. Herkesin etkilendiği bir krizden sadece kiracıları kurtarmaya çalıştılar. Bu tedbirler hiç alınmasaydı çok daha akılcı bir şey olurdu”.

 

 

Ekonomist Mahmut Sezinler:

“Bunlar ‘sözde’ tedbirler”

Hükümetin açıkladığı tedbirleri ‘sözde tedbirler’ olarak nitelendiren Ekonomist Mahmut Sezinler,  bunların sadece göz boyamak için olduğunu savundu. Bu uygulamaların hiçbir şekilde hane halkının ezilmesini engellemediğini aktaran Sezinler şunları kaydetti: “Bunlara tedbir demek bile gereksiz çünkü bugün siz hane halkının fakirleşmesine ya da enflasyon karşısında ezilmesine herhangi bir şekilde engel olmadınız. Kiralar sabitlendi ama bu hiçbir şey ifade etmiyor. Zaten insanlar kendi aralarında yaptıkları sözleşmelerde de değişik şartlar koyarak kira konusundaki işlerini kolaylaştırabiliyor. Dövizi sabitleme ve vadeyi açma ekonomiyi iyileştirmenin çözümü değil. Zaten enflasyon böyle giderse, ertelenen faizlerin de yükselmesi söz konusu olacaktır çünkü bankalar artan pahalılık ve enflasyona göre faiz belirlemesi yapıyor. Bu yüzden faizler ötelense bile, enflasyon arttıkça faizler de artacaktır ve faizi ötelemenin hiçbir anlamı olmayacaktır. Kısacası bu da hane halkını rahatlatacak bir çözüm değildir”.

 

“Alınan tedbirler sabit gelirlileri rahatlatmıyor”

Kendisinin sabit ve dar gelirlileri düşündüğünü dile getiren Sezinler, alınan tedbirlerin bu kişilerin yarasına hiçbir şekilde merhem olmayacağını ifade etti. Esas önemli olanın dar ve sabit gelirlinin dövizin yükselmesinden kaynaklanan fakirleşmesini önlemek ve döviz borçlarını gidermek olduğunu anlatan Sezinler,  esas böyle günlerde devlete ihtiyaç duyulduğunu ancak devletin bu konuda bir adım atmadığını belirtti. Sezinler şunları aktardı: “Bence yapılması gereken dar ve sabit gelirlinin dövizin yükselmesinden doğan fakirleşmesini kapatmak, Japonya’da yapıldığı gibi direk olarak bu insanların ceplerine bu fakirleşmeden doğan finansmanı verilmek gerekiyor. Eğer kaynak yoksa da, TC’den alınmalıdır çünkü bizim maddi olarak bu durumda olmamızın sebebi TC ve kullandığımız para birimidir. Bugün dövizin karşısında sabit ve dar gelirlinin cebinde para kalmamıştır. Bu tedbirler hane halkının dertlerinin giderilmesine neden olmuyor. Beklenen bu değildi”.

 

“Esas kur sabitleme kirada değil gümrükte yapılmalıydı”

Bu şartlarda esas yapılması gerekenin kira sabitlemeden öte, gümrükteki sabitleme olduğuna dikkat çeken Sezinler, piyasadaki pahalılığın ana nedenlerinden birinin bu olduğunu ve bunlara müdahale edilmesi gerektiğini söyledi. Gümrükten mal gelirken o günkü kur üzerinden mal çıkarıldığını kaydeden Sezinler, bu paranın gümrükten raflara yansıdığını ve gümrük sabitlenmedikçe dar gelirliye yardım edilemeyeceğini ifade etti.

 

Ekonomist Mustafa Besim:

“Kur gümrükte sabitlense pahalılık azalabilirdi”

Genel olarak bu gibi adımlar atılmasının iyi olduğunu söyleyen Ekonomist Mustafa Besim, yine de bu tedbirlerin yeterli olmadığını, yapılması gereken başka uygulamalar da olduğunu belirtti. Besim önerilerini şöyle sıraladı: “Öncelikle sadece kirada değil, daha da önemlisi gümrükte kurlar sabitlenmelidir. Gümrükten mal çıkarma esnasında vergiler döviz üzerinden hesaplanmaktadır ve bu piyasaya da yansımaktadır. Buradaki kurların sabitlenmesi piyasadaki pahalılığı da biraz azaltabilir. Bunun dışında kamu ve tapu işlemleri de hep Sterlin üzerinden yapılmaktadır. Bunların da kurlarının sabitlenmesi ya da işlemlerin TL üzerinden yapılması gerekir. Ayrıca alınan tedbirler arasında 150 milyonluk kredi hakkı da açıklandı ama esas önceden döviz cinsinden borçları olan insanların değerlendirmeye alınması ve bu kişilerinin borçlarının uygun bir faiz oranıyla TL’ye çevrilmesi gerekmektedir çünkü bu insanlar hali hazırda bir borç yükümlülüğün altına girmiştir. Bunun için de ekstra bir kaynak alınması gerekirse, T.C ile yeni bir anlaşmaya gidilebilir”.

 

“Bunlar geçici tedbirler, yapılması gereken bağımsız bir ekonomi yaratmak”

Öte yandan Besim, bu uygulananların sadece geçici tedbirler olduğunun da altını çizdi. Ülkenin ‘kendi ayakları üzerinde duran, güçlü bir ekonomi’ ihtiyacında olduğunu belirten Besim, bu olmadığı sürece alınan tedbirlerin geçici kalacağını söyledi. Besim şöyle devam etti: “Bu yaşananlardan anladık ki bu gibi geçici tedbirler bizi bir sonuca götürmüyor. Bizim bir an önce bu gibi krizlerle baş edebilecek güçlü ve kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye, bir mali yapıya evrilmemiz gerekiyor. Aksi taktirde bu sıkıntıları yaşamaya devam edeceğiz. Bu tedbirler sadece krizi öteleyen geçici çözümlerdir. Bizim en önemli sorunumuz ekonomimizin ithalata bağımlı olmasıdır. Bir an önce ekonomimizi bu bağımlılıktan kurtarmamız ve kendi ekonomimizi kurmamız gerekiyor”.

 

Ekonomist Göksel Saydam:

“Tedbirler etkin değil, ekonomiyi iyileştiremez”

Alınan tedbirler için ‘Komaya girmiş bir hastaya aspirin vermek’ benzetmesi yapan Ekonomist Göksel Saydam,  çok daha etkin önlemler beklediklerini ve alınan kararların ekonomiyi iyileştireceğine inanmadığını söyledi. Saydam, “hükümet edenler ya halen ülkenin ekonomisi ne durumdadır fark edemediler ya da fark ettiler ama anlamak istemediler” dedi.

 

“Gümrük vergileri geçici bir süre için sabitlense, pahalılık azalabilirdi”

Bu dönemde öncelikle gıda, sağlık ve eğitim gibi temel yaşam unsurlarındaki pahalılık için önlem alınması gerektiğini savunan Saydam, “esas amaç temel gıda maddelerindeki pahalılığı yavaşlatmak ve alım gücünü yükseltmek olmalıydı” şeklinde konuştu.  Saydam şöyle devam etti: “Zaten biz ada olarak ithalatımız ile ihracatımız arasında uçurum fark olan bir ülkeyiz. Bizim girdilerimizin yüzde 95’i gümrüklerden geçiyor. Bu anlamda kiradan öte, gümrüklerden alınan vergilere bakmalıydık. Bu mallar gümrükten, o günkü merkez bankası kurlarına göre çarpılıp ülkeye alınıyor. Bütün vergileri bunun üzerinden hesaplanıyor ama bir gün sonra aynı iş adamı aynı malı kur farkından dolayı daha farklı bir vergiyle alabiliyor. Bu da genel pahalılığa yansıyor. Eğer gümrük vergileri de geçici bir dönem için sabitlense, en azından tüccar vergi giderini bilirdi ve bir süre için piyasadaki ürünlerde fiyat artışı yaşanmazdı. Zaten kurun sabitlenmesi için özel bir yasaya gerek yok. Tüzük bakanlar kuruluna bu hakkı veriyor. O yüzden daha ciddi önlemler alınabilirdi. Bu açıklananlar yetersiz ve geçici önlemlerdir”. Bir diğer konunun da kirasını sabit kurdan alacak mal sahiplerinin banka borçlarını ödeme sıkıntısı olduğuna dikkat çeken Saydam, şunları aktardı: “Kirasını döviz olarak alan mal sahibi borcunu bankaya nasıl ödeyecek bunu da bilmiyoruz. Bence bunun da sabitlenmesi gerekiyordu. Ayrıca Kıbrıs anayasasında kira sözleşmesi serbestliği var. Yani bu ev sahipleri için bağlayıcı bir şey değildir. Ev sahibi yine kendi istediği sözleşmeyi yapabilir”.

 

“Devlet kendi gelirinden feragat etmek yerine vatandaşı zorlayacak tedbirler aldı”

Açıklanan tedbirlerin tamamen vatandaşı zorladığını ancak devletin hiçbir şekilde kendi haklarından feragat etmek istemediğini ifade eden Saydam, şöyle devam etti: “Anladığım kadarıyla devleti yönetenlerin kendi bütçe ve vergi gelirlerinden feragat etmeye niyeti yoktur. Bu alınan tedbirler hep vatandaşa yüklenileceğini gösteriyor ama ben bir vatandaş olarak benim devletimin de kendinden ne kadar feragat edebileceğini görmek isterim. Bu tedbirler bize devletin kendi gelirlerini kısmadığını gösteriyor”.


Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal:

“Tedbirler zorlukların üstesinden gelmek için yeterli değil”

Pandemi kaynaklı zorlayıcı koşullara ek olarak Türk Lirası’nın döviz karşısında hızlı değer kaybının, piyasalardaki aşırı hareketliliğin ve artan enflasyon oranları tüm toplumu ciddi şekilde zorladığına dikkat çeken Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal, “açıklanan ekonomik tedbirlerin tam anlamıyla zorlukların üstesinden geleceğini söylememiz zor” ifadelerini kullandı. Önal şöyle devam etti: “Sorunları ortadan kaldıracak sihirli bir formül  maalesef yok. Gördüğümüz kadarıyla imkanlar kısıtlı ve kısıtlı imkanlar neye olanak veriyorsa Kamu Yönetimi onları uygulamaya koymaya çalışıyor. Bankacılık tarafındaki düzenlemeler, kredilerle ilgili mevcut yapılandırma uygulamalarımızın bir süre daha devamını ve kart faizleri ile ilgili indirimleri içeriyor. Bir borcun borç alınarak kapatılması, yeni alınan borcun eskisine göre daha düşük maliyetler içermesi hariç, hiçbiri bizim önerdiğimiz bir uygulama değil. Yine, mevcut bir ödeme planının vadesinin uzatılması, ödemelerinin ertelenmesi, azaltılması da müşterilerimizin toplam ödeme miktarlarını ve kredi maliyetlerini artırdığı için çok önerdiğimiz uygulamalar değil ancak, şu anda da yaşadığımız gibi olağanüstü dönemlerde oluşan koşullar aşırı zorlayıcı olabiliyor. Bu koşullar önceden öngörülmesi güç pozisyonlar yarattığı ve bireysel tedbirlerle mücadele etmek yetersiz kalabildiği için, belli yapılandırma düzenlemeleri yürürlüğe konmak durumunda kalınıyor ve biz de ihtiyaç duyanlar için bu olanağın sahada olmasını önemsiyoruz”.

 

“İnsanlar ilk fırsatta borçlarını gelirlerine uygun para birimlerine dönüştürmeli”

Son 10-15 yıllık dönemde sürekli kredilendirme bilinci yaratmaya yönelik açıklamalar yaptıklarını ve insanları gelirin elde edildiği para birimi ile borçlanma konusunda teşvik etmeye çalıştıklarını söyleyen Önal, buna rağmen halen tam tersini yapanların olduğunu ve daha önceden kredi kullanmış insanların Türk Lirası kredi faizlerinin çok düştüğü dönemlerde de kredilerini uygun koşullarda TL’ye çevirmediklerini anlattı. Önal sözlerini şöyle sürdürdü: “Finansal kararlar alırken bir tercih yapıyoruz. Bu tercihler riskli tercihler olabildiği gibi riski düşük tercihler de olabiliyor ama sonuçta tümü bizim seçimimiz. Şu anda, yabancı para kredi taksiti ödeyen ama yabancı para geliri olmayanların taksit yükleri artmış durumda. Yüklerini hafifletmek isteyenler için yapılandırma uygulaması yürürlükte. Önerim, yapılandırma ihtiyacı içindekilerin, çok sayıda bankaya başvurmaları ve kendilerine en uygun fiyatlama, teminat, vade ve buna benzer diğer koşulları sağlayan bankadan işlem yapmaları, bankacılık sistemindeki tam rekabet koşullarının nimetlerinden azami ölçüde faydalanmaya çalışmaları, şu anda yapamıyorlarsa da ilk fırsatta kredilerini gelirlerine uygun para birimine dönüştürmeleridir”

Bu haber toplam 984 defa okunmuştur
Etiketler : ,