Kıbrıslı kitaplar
2025 yılını da tamamlamamıza bir ayımız kaldı.
Yazın dünyamız için sevindirici olan, 2025 yılında da üretimlerimizle gerek toplum belleğine gerekse düşünce dünyamıza değerli kitapların kazandırılmış olmasıdır.
Özellikle Roman yazımı konusunda değerli üretimlerimizin olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanında elbette şiir ve anı kitaplarıyla da tanışır olduk 2025 yılında. Araştırma alanında her zamanki gibi ağır-aksak gidilse de büyük bir uğraş isteyen bu alandaki üretimler, toplum belleğine not düşmek adına umut ışığımız olmaya devam ediyor.
Gazeteci, yazar sevgili dostum Başaran Düzgün’ün, romancılığımız alanındaki birbiri ardına gelen kitapları yüzümüzü güldüren değerli çalışmaların başında gelir. 2023 yılında yayınladığı “Öksüz Atlar Ülkesi” romanının ardından bu kez de “Pembe Boyalı Oda” ile, sosyal, kültürel ve politik yaşamımızın merkezine oturan konular çerçevesinde ördüğü akıcı diliyle, bizleri hem merak ettirerek yol aldırıyor hem de bilgilendiriyor. Düzgün, kitabının arka kapak yazısında şöyle sesleniyor okura.
Başaran Düzgün “Pembe Boyalı Oda”
Ekinoks yayınevi, 2025, 358 syf.
“Bisikletin selesindeki çocuğun sorgulayan gözleri uçağın daracık penceresinden yansır. Kafasının içini kemiren sorular, sorular: Bisikletle nereye gidiyorlardı? Sabah alışverişine mi? Okula bırakacaktı belki de babası. Kapıda bekleyen öğretmenine günaydın deyip neşeyle top peşinde koşan arkadaşlarının arasına katılacaktı, ders zili çalana dek. Babasının dağılan beyni, kan gölüne dönen kaldırım taşları hep rüyalarına girecek, kan ter içinde çığlık çığlığa mı uyanacaktı? Göz göze gelmişlerdi, nasıl hatırlayacak, çocuklarına nasıl anlatacaktı? Kadere dönüşen coğrafyanın kötülüğüne boyun eğip unutacak mı yoksa o da intikam peşinde koşup duracak mıydı bir ömür? Her sıktığı kurşunla acısının kat be kat artacağını bilemeden. Daha ne kadar sıkılacaktı bu kurşunlar? Üzerinden uçup gittiği, giderek uzaklaştığı bu ada sanki de büyücüler tarafından lanetlenmişti. Bu topraklar intikam yeminiyle yanıp tutuşan goblinlerin cenneti olmaya devam mı edecekti, karış karış her köşesini cehenneme çevirene dek?”
Kıbrıs Türk Edebiyatımızın “roman” dalında çok değerli kitaplarıyla bizlere düşünsel yolculuk yaratan bir başka kalemimiz ise, Zeki Erkut’tur. “Jans Man Sokağı Çocukları”(2021), “Serçe”(2021), “Artık Sır Yok”(2022) ve “Mumyacı”(2023) romanlarının ardından bu kez “Ebediler” isimli yeni romanıyla yine Kıbrısımızın derinliklerine, hem tarihsel-kültürel hem de insan yüreğine yolculuk etmemizi sağlıyor. Ve kitabın arka kapak yazısı...
Zeki Erkut “Ebediler”
Işıkkitabevi yayını, 2025, 345 syf.
“Birleşik Krallık ve Almanya’nın odak noktasında Kıbrıs’ta bir mezar, kapağına kazınmış sembol ve şifreler, gizemli ölümler, tarihin derinliklerinden gelen bir sır, baskı ve zulmün karanlığında alevlenen bir isyan ve Eleni’yle Ali Said’in trajik kaderi! Hepsi tek bir yere gidiyordu; bir halkın ebedi kardeşliğine, Ebediler Cemaatine. Tarihin suskun sayfaları yazılmak zorundaydı.”
Müzik tarihimiz üzerine yazılacak daha çok şeyin olduğu bir gerçek. “Araştırma-derleme” çalışmaları yanında, kuşkusuz “anı” olarak yazılanların çoğaltılması da bu alan için büyük önem taşımaktadır. “Bayrak Kuartet” ve “Sıla-4”e giden yolun başlangıcında yer alan ve “The Lightnings” olarak uzun bir yaşamı olmasa da bu bahsettiğim iki önemli grubumuzun başlangıcında rol almış müzisyenlerimizden “Yılmaz Kalfaoğlu”nun anı kitabı, tam da yukarıda bahsettiğim gibi, yaşanmışlıkların satıraralarında Kıbrıs Türk Müzik tarihmiz için önemli “belge” nitelikli bilgiler verir niteliktedir. İşte kitabın arka kapak yazısı.
Yılmaz Kalfaoğlu “O Beyaz Gitar, Kıbrıs Türk Müzik Tarihine Düşülen Notlar”
Kendi yayını, 2024, 326 syf.
“ ‘O Beyaz Gitar’ müzikle geçmiş bir yaşamı anlatır. Kuşkusuz bir anı kitabıdır. Bir yaşam öyküsüdür. Ancak, O Beyaz Gitar, İngiliz dömürge döneminin son yılları, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve devamında 1960’lı yılların sancılı olaylarının Kıbrıs Türklerine giydirdiği ateşten gömlekle, günümüze kadar verdiği mücadeleleri canlı bir şekilde ele alması ile, bugün belleklerden giderek silinmekte olan yakın tarihimize de ışık tutan önemli bir eserdir.
O Beyaz Gitar bir tarih kitabı değildir, ancak “Kıbrıslıyım” diyen herkesin kendini özdeşleştirebileceği toplumsal olayları, toplumsal heyecanları, dayanışmayı, coşkuyu, aile ve dostluk ilişkilerini, kısaca, bu adanın siyasetinin, kültürünün ve coğrafyasının biçimlendirdiği bir insanlığı, samimi ve sıcak bir dille anlatan bir Kıbrıslının hikâyesidir.
Bu kitabın sayfalarını çevirirken, ‘O Beyaz Gitar’la’ ilgili anlatımlar yanında, zaman zaman iç acıtan, göz yaşartan; zaman zaman da iç ısıtan, gülümseten insanlık hikâyeleri okuyacaksınız.
-Dr. Can Sancar”
Yurdumuzun değerli şairlerinden araştırmacı-yazarlarından biri olan değerli dostumi Ahmet Ömerağa (Albayrak), o müthiş enerjisiyle hem şiir alanında hem de araştırma alanında birçok ürünü kütüphanelerimize, belleğimize katmaya devam ediyor. Özellikle son yıllarda gerek “Gönyeli” kent merkezli olsun gerekse Kıbrıs Türk insanının sosyal-kültürel alanıyla ilgili çok değerli araştırma kitaplarıyla bizleri zenginleştiriyor. İşte yeni çalışmalarından biri olan ve kısaca dilimizde “KATIRCILAR” olarak anılan o kan ve barut içerisinde yol almış insanlarımzın izini bu kitabında da sürmeye devam ediyor.
Ahmet Ömerağa Albayrak “II Dünya Savaşı-KATIRCILAR”
Kendi yayını, Mart 2025, 600 syf. (A-4 boyutunda)
“Elbette, onlarında hayalleri, yaşanacak güzel günleri vardı. Fakat yaşam hakları ellerinden alındı. Kimisi yaşını büyüttü İngiliz askeri olup eve ekmek girsin diye. İş yok para yok diye Kızlarımız satıldı yok parasına araplara, çok zoru bir dönemdi o dönemler. Gençlerimiz İngilizin savaşları için can verdiler, Yunanistan’da, İtalya’da, Libya’da, çöllerde, Mısır’da, Lübnan’da, Suriye’de, Filistin’de. Onların olmayan savaşlara götürüldüler. Kimisine Katırcılar dendi, kimisine komando, Spesial Constabıl, Auxsilari (yardımcı polis) dediler. Savaş bitiğinde ise geri ülkelerine getirilmediler. Geri getirdikleri arasına alınmadılar bile, sizler Rumca, Yunanca bilirsiniz halkın arasına karışın deyip bırakıldılar. Çoğu Almanlara esir oldu, işkencelerde öldürüldü, birçoklarıysa Avrupanın mezarlıklarına gömüldü. Kendi ülkelerine, topraklarına hasret, sadece bir mezar taşından başka, onlardan geriye bir şey kalmadı. Sağ kalanlaraysa bir maaş ve tenekeden bir madalya verilerek susturuldular. İşte bu kitap size onları ve yaşadıklarını anlatıyor.” (Arka kapak yazısı)









