60 yıldan fazla devam eden ve bir türlü çözümlenemeyen Kıbrıs sorunu arkasında bir yığın mağdur insan bırakıyor.

Toplumlararası çatışmaların başladığı 21 Aralık 1963’den bu yana iki toplumda da mağdurlar listesi çoğalıyor.

1963-1974 arası daha çok Kıbrıslı Türkler köylerini terk ederek mağdur olurken, az sayıda Kıbrıslı Rum da Türklerin çoğunluk olduğu köyünü terk etmek durumunda kalmıştı.

1974 yılında ise çok sayıda Kıbrıslı Rum kuzeyde yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalmıştı. Aynı dönemde güneyde yaşamını sürdüren çok sayıda Kıbrıslı Türk de evlerini yurtlarını terk ederek kuzeye geçti.

Bu ülkemiz Kıbrıs’ın Taksim edilmesi sonucunu doğurdu. Böylece Kıbrıs sorunu dediğimiz, iki toplumu birbirine kırdıran bu sorun Kıbrıslıların büyük çoğunluğunu mağdur etti.

Kıbrıslı Rumlar topraklarının üçte birinden fazlasını kaybettiler. Ama 1960 yılında ortaklaşa kurduğumuz tanınmış Kıbrıs Cumhuriyeti devletini tek yanlı olarak devam ettirdiler.

1963’de yaşadığımız çatışmaların ardından tek yanlı ele geçirdikleri devleti o gün bu gündür kullanıyorlar.

Bu sayede uluslararası bütün kurumlarda temsil ediliyorlar, BM ve AB üyesidirler ve her olanağı kullanmayı sürdürüyorlar.

Geçiş noktalarının açılması ve kuzeyden güneye, güneyden kuzeye geçişlerin başlaması ile Kıbrıslı Türkler dünyada geçerli bir kimlik sahibi olmak adına KC kimlik ve pasaportu almaya başladı.

Anne babası Kıbrıs kökenli olan gençler sorun yaşamadan hakkı olan kimlik ve pasaportları alırken, anne ya da babası Türkiye kökenli olan gençler bu hakkını almakta önceleri zorlandılar.

Kıbrıs Cumhuriyeti 2007 yılında Nüfus Kayıt Yasası’nda bir revizyon yaparak karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık hakkını engelliyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası açıkça ebeveynlerden birinin KC vatandaşı olmasının KC vatandaşlığı için yeterli olduğunu açıkça belirtmektedir.

Buna rağmen KC makamları karma evliliklerden doğan çocukları mağdur ediyor.

Peki karma evliliklerden doğan ve sayıları 3500 ile 5000 arasında olduğu tahmin edilen bu çocukların hakkını kim savunacak?

Cumhurbaşkanı ve bağımsız cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar dün AKSA’nın gazetesinin manşetinden Tufan hocayı bu konuyu gündeme getirerek popülizm yapmakla suçluyor.

Bilindiği üzere CTP Genel Başkanı ve CTP’nin cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman karma evliliklerden doğan çocukların KC kimlik ve pasaport almalarının engellenemeyeceğini, kendisinin bu konunun takipçisi olacağını anlatıyor.

5 yıldır görevde olan sayın Tatar ise bu konuyu hiç gündeme getirmemiş, kendisinin cumhurbaşkanı olmadan önce temin ettiği KC kimlik ve pasaportunun başkaları için de ihtiyaç olduğunu düşünmemiştir.

Aksine “iki devletli çözüm” diyerek müzakere masasının kurulmasını ve bu konuların masada konuşulmasını engellemiştir.

Hem iki devletli çözüm diyeceksiniz, hem de diğer devletin yurttaşlık haklarını talep edeceksiniz. Bu olmaz. Siz iki devletli çözüm dediğinizde bu sorunu başka türlü çözeceğinizi iddia ediyorsunuz.

Ama karma evliliklerden doğan çocuklar sizin de sahip olduğunuz KC kimlik ve pasaportunu şimdi almak istiyor.

Çünkü bu kimlik ve pasaport sizin olduğu kadar, onların da en doğal hakkıdır. Bu haklarının peşine düşecek olan da bu toplumun seçtiği liderdir.

Siz başka mecralarda 5 yılı boşuna harcadınız. Bu çocukların haklı davalarıyla ilgili en küçük bir adım atmadınız, şimdi rakibiniz bu sorunu gündeme getirdi diye kendisini popülizm yapmakla suçluyorsunuz.

Olmadı sayın Tatar. Siz seçim yasaklarına saatler kala birkaç oy uğruna hükümet eliyle dağıtmadığınız bir şey bırakmadınız.

Ama siz popülizm yapmıyorsunuz, tam 18 yıldır kangren olmuş bu soruna el atacağını söylediği için Tufan hoca popülist oluyor öyle mi?

Karma evliliklerden doğan çocukların analarının ak sütü gibi helal KC kimlik ve pasaportları için Rum tarafını her yönden zorlamak, başta AB olmak üzere bütün uluslararası kuruluşları ayağa kaldırmak Kıbrıslı Türk liderin en başta gelen görevdir.

Siz bu görevi 5 yıllık görev süreniz içinde görmezden geldiniz. Tufan hoca ise her konuda olduğu gibi bu konuda da sizden çok önde gidiyor.