1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. KARAMSAR MÜNECCİM
Tamer Öncül

Tamer Öncül

KARAMSAR MÜNECCİM

A+A-

Geçen Cumartesi, yazımın sonundaki şu cümleler yüzünden, “Karamsar müneccim” diye suçladı kimi okurlarım beni…

Öyle ya her şey “güllük gülistanlık” giderken; tam da iki toplumun liderleri bu işi (Kıbrıs sorununu) Yıl sonuna bitirebileceklerini açıklarken; sen “şom ağzını aç”; umutsuzluk tohumları saç ortalığa…
Bu eleştiriler karşısında, “bunları hak edecek ne yazmışım, bir bakayım” dedim… İşte o satırlar:
“İkide bir, “merhamet medeniyetinden geldiğini” iddia eden müstakbel Padişah/halifemiz, içtiğimiz suyu burnumuzdan getirmek için kollarını çoktan sıvamış… Hedef ümmetçilik!.. Büyük, büyük, büyük halanın yolunda yürüme iddiası… Başımıza örülecek çorabın şişlerini (dört şiş) diktiler ya; “masum vakıf” eylemcikleri de onlara paralel yükselmeye başladı… Şimdi yeni sadrazama “bir toplum nasıl, sulu getirilip; susuz götürülür” onu öğretecek.
ABasına “sen yoluna, ben yoluma” diyen böyle birinden medet umuyor hala, altı bacaklı kuklakul/liderlerimiz!.. (…)
İki düz, bir ters; boynumuza doğru uzuyor o çorabın lastiği…
Biz hala diktatörlerden “çözüm”, refah, kalkınma vb. umuyoruz!..”

Daha bu satırların mürekkebi kurumadan; çorabın lastiğinin boynumuza geçirileceğini nerden bilebilirdim ki?..
İstanbul’daki BM İnsani Zirvesi’nde Anastasiadis ‘Kıbrıs Cumhurbaşkanı’ sıfatıyla yer alacak; (bir zamanlar bizim polisin göstericilerin elinden kapmak için seferber olduğu) Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı, otelinin önüne çekilecek; kürsülerde yerini alacak; biz da Lefkoşa’dan seyredecektik!...
Zaten, sözcüsü de, “Akıncı davet almadı” diyerek, durumun “normalliğine” vurgu yapmıştı. Ama, o da ne  Pazartesi akşamüzeri (kimseye haber vermeden) gönderilen özel bir uçakla “pııır” diye İstanbul’a uçtu Akıncı. Kanatlarının tozunu silkmeye fırsat bulmadan, Erdoğan’ın konuk liderler onuruna verdiği yemekte buldu kendini…
“Sıfır sorun” diye diye, “sorunsuz olduğu devlet sayısını sıfırlayan” Türkiye yetkilileri; bu durumdan bir “kriz” çıkacağını; Anastasiadis’in o yemeğe katılmayacağını (belki de o yemekte Viski olmayacağını söyleyerek kandırmışlardır adamı. Olamaz mı?!); ve bu krizin büyüyeceğini bal gibi de biliyorlardı… 
Bizim hükümetin (olup bitenden haberi olmasa da) bu gelişmeler karşısında mest olduğundan eminim…
Ya Akıncı?.. Bence, “iyi niyetle” attığı bu adımın yanlışlığının farkındadır; ama, “hata yaptığını”  kabullenme noktasından da uzaktadır… Anastasiadis’in, yemeğe katılmama ve İstanbul’u erken terk etmekle yetinmemesi ve işi “görüşmeye de gitmem” noktasına taşıması; akıncı için bir kurtarma simidi  ( “Anastasiadis’in tavrını anlamsız ve ölçüsüz tepki” olarak değerlendirmesine) olmuştur.
Anastasiadis, “mesele yemek ya da Ban görüşmesi değil; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sorgulanmasıdır” diye alınganlık gösteriyor. Akıncı “Rumların tavrını anlarım da içimizdekilerin(!) tavrını anlayamıyorum” diye gösteriyor alınganlığını.
Bizdeki havaya bakıyorum; bu “oldu bittiyi” “iyi niyetli, normal bir olay” gösterme tavrı ağır basıyor… 
Aklıma o ünlü söz düşüyor: “Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.” (Son dönemde memlekette cirit atan Cübbeli/Cübbesiz hocalar da cehenneme gideceğimizi söylüyor zaten!).
Bereket versin(!) ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden (işi gücü bırakıp) bu krize iyi niyetle el attı da, biraz rahatladık!..
Bereket versin hükümetimiz Fasıl 134’ü hatırlayıp Rumlar’ın, Fazıl Önder’in katledildiği yere yürüyüşünü engelledi de ( ha bir de, iki de bir Kuzey’e geçip kiliselerde ayin yapmalarını yasaklamışlardı) “anlamsız ve ölçüsüz” durumların yaşanmasına olanak vermedi!..
Tüm bunlar, barış ve çözüm yolunu dinamitliyor mu?
Ne olacak canım, barışın çözümün acelesi mi var?!
Bu yıl olmazsa, sonra da olur; ne olacak?!..


NOT: Yarından itibaren, bir hafta buralarda değilim… Anlayacağınız haftaya yazı mazı yok!.. “Amaaan, sonra yazan, ne olacak!” diyen okurlarıma, selamlarımı yolluyorum…

Bu yazı toplam 1854 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar