1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Kanseri tedavi edebilmenin birinci kriteri erken tanı”
“Kanseri tedavi edebilmenin birinci kriteri erken tanı”

“Kanseri tedavi edebilmenin birinci kriteri erken tanı”

Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Tıbbi Onkoloji Servisi’nde görevli İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Gürkut, kanserin tedavi edilmesinde erken tanının önemini vurguladı

A+A-

“Bugün gelinen aşamada teknolojik olarak ne kadar ilerlemiş olursak olalım, hala kanseri tedavi edebilmemizin birinci kriteri erken tanı konmasıdır”

“Kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanseri bir numarada. Bundan önceki yıllarda kolorektal kanserler iki numaradayken, son yıllarda akciğer kanserleri öne geçmeye başladı”

“Yaşadığımız bu ülkede temiz bir çevre, temiz bir hava, sağlıklı su talep etmemiz, sorumlu vatandaşlar olup sesimizi çıkarmamız lazım. Hesap sormamız lazım”

Ödül Aşık Ülker

   İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Gürkut, kanserin tedavi edilmesinde erken tanının önemini vurguladı ve kanserin tanısı için gerekli her türlü cihazın Kuzey Kıbrıs’ta olduğunu söyledi.
   Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Tıbbi Onkoloji Servisi’nde 6 yıldır görev yapan Dr. Özlem Gürkut, “Kanseri tedavi edebilmenin birinci kriteri erken tanıdır” dedi.
   Tabipler Birliği Genel Sekreteri Dr. Gürkut, Kuzey Kıbrıs’ta kullanılan PET Tomografi’nin Güney Kıbrıs’ta olmadığının da altını çizerek, Güney Kıbrıs’a da hizmet verilmeye başlandığını kaydetti.

“Tüm dünyada olduğu gibi bizde de kanser artıyor”

• Soru: Kuzey Kıbrıs’ta kanserin arttığına dair zaman zaman açıklamaları yapılıyor. Elinizde bu konuda sağlıklı istatistik var mı?
• Dr. Gürkut
: Maalesef yoktur. Tabi ki biz hasta sayımızı biliyoruz, bizim hasta sayımız 3000’e yakındır. Ancak bizim servisimizdeki hasta sayısı Kuzey Kıbrıs’ta görülen tüm kanserleri yansıtmıyor çünkü kanser şüphesi aldıktan sonra Güney Kıbrıs’a veya yurtdışına giden hastaları da vardır. Bu hastalar eğer herhangi bir tedavi almak durumunda kalmamışlarsa yurtdışından takipte kalabiliyorlar, dolayısıyla onlardan haberdar olamayabiliyoruz. Hastaların bir kısmından rapor gerekmesi gibi ikincil sebeplerle haberdar olabiliyoruz. Ayrıca başka branşların izlediği, tıbbi onkolojiye gelmeyen hastalardan da haberimiz olmayabiliyor. Dolayısıyla bu hastalar medikal onkolojinin kayıt sistemine girmiyor. Ama aslında Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde Erken Tanı ve Kanser Kayıt Birimi var, bu birim patoloji sonucu kanser teşhisi konan herkesten haberdar olmaya çalışıyor, bir sistem oturtmaya çalışıyorlar. Eğer sağlık sistemimiz online sisteme geçebilmiş olsaydı ve özel muayehaneler de dahil tüm terminaller Sağlık Bakanlığı’na bağlanmış olsaydı, hekimler hastaya bir tanı koyduğu zaman, bildirimi zorunlu bir hastalık olan kanser konusunda elimizde daha sağlıklı veriler olacaktı. Önümüzü görebilmemiz, kanserle savaşabilmemiz için nüfusumuzu, kanserin bölgelere, yaşlara, cinsiyetlere göre dağılımını bilmemiz lazım. Risk faktörleri gibi bilgiler de toplanmalıdır. Kısacası elimizdeki hasta sayısının gerçek sayının altında olduğudur diye düşünüyorum. 
Örneğin Hırvatistan’da bir sistem oluşturulmuş. Eczaneler de dahil sağlıkla ilgili tüm kurumlar online bir sistemde toplanmış. Eczaneden aldığınız ilaç da o sisteme kaydediliyor, yaptırdığınız tahliller de, doktorların size koyduğu teşhisler de, geçirdiğiniz ameliyatlar da. Böyle olunca ellerinde çok detaylı bilgi oluyor. Kuzey Kıbrıs çok küçük bir ülke ve benzer bir sistemi kurmak çok da zor olmasa gerek.
Ülkemizde kanser gerçekten artıyor çünkü biz artık daha uzun yaşıyoruz. Yaşlandıkça kanser olma ihtimalimiz artıyor. Tıbbi cihazlarımız çoğaldı, daha çok tanı koyuyoruz. Ayrıca kanserojenler de artıyor ve tüm dünyada olduğu gibi bizde de kanser artıyor. Ancak dünya sıralamasında nerede olduğumuzu söylemek için net istatistiklerimiz olması gerekiyor.

“Koruyucu hekimliği geliştirmek ve erken tanı önemli”

• Soru: Erken Tanı Merkezi’nden bahsettiniz. Merkezin ilk açıldığı zaman çok sayıda kişiye hizmet verdiğini biliyoruz ancak sonrasında bazı aksamalar olduğu da söyleniyor. Son durum nedir?
• Dr. Gürkut:
Erken Tanı Merkezi bizim servisten ayrı bir merkez. Orada bir sistem dahilinde kayıtlı hastalar belli periyotlarda çağrılıyorlar. Ama belli bir kotaya ulaştılar ve bunun dışında hasta çağıramıyorlar. Bence daha fazla insanın bu sisteme dahil edilebilmesi için imkanları iyileştirmek lazım, bunun için de daha fazla alete ve personele ihtiyaçları var. Bu çok önemli çünkü bugün gelinen aşamada teknolojik olarak ne kadar ilerlemiş olursak olalım, hala kanseri tedavi edebilmemizin birinci kriteri erken tanı konmasıdır. O yüzden mevcut hastalarımızı tedavi etmek kadar koruyucu hekimliği geliştirmek ve erken tanı koymak da çok önemli.

“Kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanseri bir numara”

• Soru: Siz sürekli Onkoloji Servisi’ndesiniz, hangi kanserlerde artış olduğunu söyleyebiliriz?
• Dr. Gürkut:
Cilt kanserleri çok sık görülüyor ama cilt kanserleri çok ek tedavi ihtiyacı olmayan türler olduğu için onlar kliniklere çok yansımıyor. Cilt kanserlerini muaf tutarak, tedavi ihtiyacı olan kanser hastalarından bahsedersek, kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanseri bir numarada. Bundan önceki yıllarda kolorektal kanserler iki nuımaradayken, son yıllarda akciğer kanserleri öne geçmeye başladı. Akciğer kanseri bunlara göre daha kötü seyreden, ölüm oranları daha yüksek bir kanser olduğu için kanserden ölüm sıralamasında bir numarada akciğer kanseri var. Ülkemizde akciğer kanseri erkeklerde ve kadınlarda eşit orandadır. Bu tütün kullanımının yaygınlığıyla ilgilidir. Sigara kanser vakalarının genel olarak artışında da çok etkilidir çünkü sigara sadece akciğer kanserine sebep olmuyor. Ancak sadece sigara içenlerde görülen birçok kanser türü de vardır.

“Her insan ömrünün bir döneminde kanserli bir hücre geliştirebilir”

• Soru: Sigara yanında kansere neden olan diğer faktörler nelerdir?
• Dr. Gürkut:
Kanserin sebepleri arasında genetik faktörler ve çevresel faktörler vardır. Çevresel faktörler arasında endüstriyel besinlerdeki katkı maddeleri vardır ki bunlar gıdanın raf ömrünü uzatırken insanın ömrünü kısaltır. Radyasyon, radyomanyetik alanlar, çevre kirliği nedeniyle maruz kaldığımız kanserojenler de var. Kanserojenler kansere yatkınlık oluşturan, temas etmeniz durumunda mevcut riskinizi ortaya çıkaran faktörlerdir. Her insan ömrünün bir döneminde kanserli bir hücre geliştirebilir. Ama bu bir tek hücredir. Bu hücre bölünür 2 olur; 2 bölünür 4, 4 bölünür 8 hücre olur. Bu aşamalarda eğer bizim bağışıklık sistemimiz sağlıklıysa kanseri hücresel bazdayken yok eder. Dolayısıyla biz kanser olduğumuzu bilemeden bir kanser atlatmış oluruz. Eğer kanserojenlere çok maruz kalırsanız, bağışıklık sisteminizin bu kanserli hücreyi yakalayıp temizleme ihtimalini azaltırsınız.

-----------------------------------

“Her şeye sahibiz”

• Soru: Kanserde erken tanının önemini vurguladınız. Kuzey Kıbrıs’ta gerekli tüm tanı ve tedavi yöntemlerinin varlığından bahsedebilir miyiz?
• Dr. Gürkut:
Evet. Şu anda rutin olarak kullanılan herşeye sahibiz. Bunların kimi Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi bünyesinde, kimisi de Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi bünyesinde vardır. Sistemimiz de bize başvuran her hastayı bu olanaklara ulaştıracak şekilde düzenlenmiştir.
Önceden çok sayıda hasta ya Türkiye’ye ya da Güney Kıbrıs’a gidiyordu. Şimdi hem bizim sürekli ve sabit kadroyla kanser tedavisini yapıyor olmamız, hem de olanaklarımızın artmış olmasından dolayı hasta sayımızın geriye dönüşünde artış var. Örneğin Güney Kıbrıs’ta olmayan PET tomografi de artık Kuzey Kıbrıs’ta var, hatta Güney Kıbrıs’a da hizmet vermeye başladık. Ayrıca ikinci görüş olsun diye bize başvuran Kıbrıslı Rumlar da var.

“Güven daha iyi”

• Soru: Genel anlamda sağlık sistemine duyulan bir güvensizlik var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
• Dr. Gürkut:
Tüm branşlarda bu güven sorunu var. Kötü örnekler küçük toplum olduğumuz için hemen duyuluyor ve eskiden kalma önyargılar var. Ancak güven eskiye göre daha iyi, devlet hastanesi onkoloji servisinde tedavi alan kişilerin anlattıklarının da güvenin artmasında etkisi var. Bu bir süreçtir, bu süreci yaşayacağız, sonrasında güvenin yerine geleceğine inanıyorum.Biz hastalarımızı bizimle işbirliği yapmaya çağırıyoruz, yurtdışında aldıkları önerileri, tedavileri biz kendilerine verme konusunda yardıma hazırız. Zaten sıkıntılı olan tedavi sürecini yurtdışında, evlerinden uzakta yaşamasınlar.
Genel olarak toplumda hem sağlık sistemine hem de kansere karşı bir önyargı var. Bir hekim olarak ben hastaların ikinci görüş almak için başka bir doktora gitmesine önem veriyorum, gitsinler istiyorum. Çünkü bu ara süreci yaşamalıyız. Bizlerin o hastaya anlattığımız şeyin Türkiye’de de söylenmesi bize güven olarak dönecektir. Hatta döndüklerinde de isterlerse gittikleri hocayı arayabiliyoruz, bu da hasta ile daha iyi bir dialog kurmamızı sağlıyor. Onun için bunu yapmaya özen gösteriyoruz. Onları anlamaya, birkaç yerden görüş alma arzusunda olabileceklerini unutmamaya çalışıyoruz. Güvendikleri ekip neredeyse, kimse onlarla işbirliğine girmeye çalışıyoruz. Biz yaptığımız işten eminiz. Elimizden geldiğince hastalarımızın yanında olmaya, onlara destek olmaya çalışıyoruz.

Doktorlara yönelik saldırılar...

• Soru: Zaman zaman hastanelerde doktorlara yönelik saldırılar da olabiliyor, siz de bu tür olaylarla zaman zaman karşılaşıyorsunuz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
• Dr. Gürkut:
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de insanlar kanserden ölüyor. Bu sadece para veya imkanlarla ilintili değildir. Tabi ki verdiğiniz tedavi, izlediğiniz yöntem çok önemlidir. Ülkemizde onkoloji uzmanı olmamasına rağmen Türkiye’den hem üniversiteye hem devlet hastanesine düzenli olarak konsültasyon amacıyla hocalarımız geliyor. Bu çok oturmuş bir sistemdir ve yıllardır böyle sürüyor. Hep aynı hekimler geldiği için de artık hastalarımızı tanıyorlar. Bizler de hastalarımıza hizmet vermeye devam ediyoruz, bize her zaman ulaşabiliyorlar. Servisteki sağlık çalışanlarımız hastaları biliyorlar, hastalar da onları biliyor. Dolayısıyla karşılıklı güven tesis etmek şimdi daha kolay. Zaman zaman sıkıntı yaşadığımız hastalar da oluyor, bunlar basına da yansıyor. Zaten kanser sonu kötü bitebilen bir durum, tabi ki hastalar ve hasta yakınları bundan olumsuz etkilenip bazen savunma amaçlı, bazen üzüntüden saldırgan tutumlara, çirkin söylemlere girebiliyorlar ama hastalarımızın geneli bizim onlarla birlikte elele, hastalığı karşımıza almaya çalıştığımızı ve hep birlikte hastalığa karşı mücadele içinde olduğumuzu görüyorlar. Çok sıkıntılı değiliz, genelde hastalarımızla arkadaş gibiyiz.

“Özverili bir şekilde çalışıyoruz”

6 sene önce günlük kemoterapi sayımız 5-6 iken şimdi günde 30-35 hastamız kemoterapi alıyor. Kadromuzu düşündüğümüz zaman çok yoğun bir tempo olmasına rağmen herkes özverili bir şekilde çalışıyor. Sistemdeki her türlü tıkanıklığa rağmen çok özel çaba göstererek, hastalarımızın psikolojilerinin özel olduğunu unutmadan hizmet vermeye çalışıyoruz. Tabi ki bizlerin de yorulduğu, yıprandığı, çok üstüste gelindiğinde belki toleransımızın düştüğü olabiliyor ama genel olarak şevkatli, hastalarımızı kucaklayıcı davranışı aklımızda tutmaya çalışıyoruz. Telefonlarımız her zaman açık, hepsine cevap vermeye çalışıyoruz.
Serviste tek hekim olmamın bazı sıkıntıları var. Hastalar için tek hekim olmasının güzel yanı her şeyini bilen bir hekimin olması. Benim için çok zor çünkü 365 gün on call çalışıyorum. Hasta yoğunluğundan dolayı her gün poliklinikte oluyorum. Ayrıca her gün yatılı hastalara bakmak, kemoterapileri başlatmak, eğer acil gelmişse ona bakmak, konsültasyon da yapmam gerekiyor. Bunu tek hekimin omuzlarına yüklemek, üstelik onkoloji uzmanı değilken tek başıma bu kadar büyük bir sorumluluğun altına girmek ve 365 gün hastaneye gidecekmiş şekilde yaşamak çok sıkıntılı bir durum. Her zaman aynı düzeyde performansı gösteremeyebilirim, her gün enerjimin aynı olacağına dair bir iddiam yok. Serviste ikinci hatta üçincü bir dahiliye uzmanının olması işlerin daha düzenli gitmesi için önemli. Sağlık Bakanlığı’na çok sayıda çağrı yaptık. Sorunları anlatan yazılar yazdım, bu konuya ciddiyetle eğilip en azından ikinci bir uzmanın olması gerektiğini anlattım. Bizler hastalarımızın bütün ihtiyaçlarını karşılamak için özveriyle çalışıyoruz.

“Kanseri tedavi edebiliyoruz”

• Soru: Kanser ilk anda insanlarda ölümü çağrıştırıyor ama artık kanser eskisi kadar ürkülecek ve her zaman ölümle sonuçlanacak bir hastalık da değil...
• Dr. Gürkut:
Değil tabi, zaten o yüzden bu kadar çaba sarfediyoruz. Yoksa bu kadar çaba ve bu kadar maddi imkanımızı buraya akıtmazdık. Artık kanseri tedavi edebiliyoruz. Belki hastalar kanser olduklarını ilk öğrendiklerinde yıkılabiliyor. Ama gelip kemoterapi odasında tedavilerini almaya başladıklarında yalnız olmadıklarını görüyorlar, kontrole gelen iyileşmiş hastaları görmek de onlara moral oluyor.

Ne yapmalı?

• Soru: Son olarak kanserden korunmak için ne gibi uyarılar yapmak istersiniz?
• Dr. Gürkut:
İnsanlarımız hekime değil, laboratuvara gidiyorlar. Kendi kendilerine bazı tahliller, ultrason ve mamografi yaptırıyorlar ama bir doktora muayene olmuyorlar. Herkes için yapılması gereken farklı tahliller olabilir. Çok ileri evre kanser olup da tahlillerinde hiçbir şey görünmeyen hastalar da olabiliyor. Dolayısıyla yapılması gereken şey, belirli aralıklarla bir hekime başvurmak ve muayene olmaktır. Hiçbir şikayetiniz olmasa da zaman zaman kontrol amaçlı muayene olmalıyız. Doktor herkesten risk faktörlerine göre gerekli tetkikleri ister.
Az önce de söylediğim gibi endüstriyel beslenme revaçta ama bu ürünlerin raf ömrünü uzatmak için pek çok katkı maddesi kullanılıyor. Bu katkı maddelerine maruz kalınca kanser olma ihtimali artıyor. Dolayısıyla doğal, sağlıklı besin maddelerini tercih etmeliyiz. Tabipler Birliği olarak suyun ve gıdanın güvenliği konusunda çok ısrarlı ve ciddi çalışmalarımız var. Gerçekten sakıncalı olduğu tespit edilen yiyeceklerin satışının durdurulması çok önemli. Ayrıca tarımsal zirai mücadele ilaçlarını kullanacak kişilerin belirli aralıklarla eğitilmesi ve denetlenmesi lazım.
Spor çok önemli çünkü ideal vücut ölçülerinde kaldığımız zaman kanser ihtimali azalıyor. Obezite de kanser riskini artırıyor.
Evlerdeki bütün elektronik cihazlar radyomenyetik alan oluşturur. Cihazları fişten kapatalım, insan sağlığına olumsuz etkileri kanıtlanan cep telefonlarımızı kulaklıkla kullanalım, seyir halindeyken kullanmayalım, uyuyacağımız zaman başucumuza koymayalım.
Ülkemiz çok güneşli bir ülke ama güneş de kanser yapıcı. Dolayısıyla güneş koruyucu kremlere önem verelim ancak paraben içermeyen ürünler kullanalım. Geniş kenarlı şapkalar takalım, ince, uzun kollu, açık renk giysiler giyelim. Güneş yanığı olmayalım çünkü bu risk faktörünü artırır. Mümkün olduğunca 11:00-16:00 saatleri arasında güneşe çıkmayalım.
Sigara içmeyelim, sigaraya maruz kalmayalım. Sigara bırakma merkezleri oluşturulması ve kapalı alanlarda sigara içme yasağının uygulanması lazım.
Yaşadığmız bu ülkede, vatan dediğimiz bu topraklarda temiz bir çevre, temiz bir hava, sağlıklı su talep etmemiz, sorumlu vatandaşlar olup sesimizi çıkarmamız lazım. Hesap sormamız lazım.

Bu haber toplam 2858 defa okunmuştur