1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. “Islak ve çıplak ayak”
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

“Islak ve çıplak ayak”

A+A-

“Islak ve çıplak ayakla Cami’ye girmeyiniz” yazıyordu abdest alınan çeşmelerin duvarında… Yazıyordu da Türkçe yazıyı okuyup anlayabilecek kimse yoktu galiba çünkü çoğunluk ıslak ve çıplak ayakla giriyordu Cami’ye, “ıslak ve çıplak ayakla GİRİNİZ” yazıyormuş gibi…

Bir cenaze vardı öğle namazında… Gün de Cuma. Yani Cuma günlerinin yoğunluğu da yansımıştı Cami’ye…

Bölgede çalışanlar, öğle aralarını öğle namazı saatine denk getirmişlerdi büyük olasılıkla… İş arabaları da inşaatlardan işçi taşıyordu namaza… Cenazenin kalabalığı da derken Cami’nin içi gibi dışı da dolmuştu.

O kadar ki üzerinde namaz kılınan halılar (seccade denebilirse!) Cami’de her zaman alındıkları yerden (alışılmış hareketlerle) alınıyor, dış alana yayılıyordu.

Ardı ardına Cami’ye namaz için gelenler ayakkabı ve çoraplarını çıkarıp çeşmelerde el ve ayaklarını yıkadıktan sonra ıslak ayakla tekrar çoraplarını giyemedikleri için de çıplak ayakla ya içeride ya da dışarıda namaza duruyorlardı.

Çoraplarını giyenler de vardı ama giymek mi giymemek mi derseniz bilemiyorum… Yıkanan ayakların üzerine kaç zamanın kiri birikmiş çorapları giymenin abdestin ne kadarını alıp götürdüğünü de bilemedim.

Suyun aktığı yerdeki hijyeni bile sorgulamak gerekirken, Cuma namazı kalabalığının yanında, Cami’deki ve tabii ki diğer camilerdeki hijyeni de konuşmak gerekiyor galiba…

Bu yazdıklarımın bazı kimselerce yanlış anlaşılabileceğini biliyorum ama başta yazdığım o cümle, Cami’nin imamının çaresiz kaldığı için yazdığı bir uyarı olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Özellikle inşaatlardan gelen ve yine artık hizmet sektörü dışında üçüncü dünya ülkelerinden gelen işçilerin olduğu ve Türkçe yazıyı okuyabildiklerinden şüphe duyduğum işçilerin üstleri başlarında doğal olarak inşaat kıyafetleri varken çeşmelerde yıkadıkları ayakları ve ellerinin hijyen için ne kadar yeterli olduğunu sanıyoruz ki!

“Abdest almak hijyen için değil ki!” de diyebilirsiniz belki ama sonuçta o yazılan yazının yazılma nedenine bağlı olarak o Cami’nin özellikle içinin sonrasında aldığı hali tahmin etmek çok da zor olmasa gerek.

Kaldı ki abdest’in ilk yıllarında bazı dini gerekçeler yanında hijyen için olduğunu dini kaynaklar da ifade etmektedir.

Peki Cami’lerin temizliği düzenli olarak yapılabiliyor mu?

Yazdığım şartlarda yaşanan o yoğunluğun ardından en azından diğer Cuma’ya kadar belli hijyen koşulları sağlanabiliyor mu?

Camilere namaz için gelenler, o halılara tekrar tekrar başlarını, yüzlerini koyanlar, ıslak ve çıplak, çıplak olmasa da kiri birikmiş çoraplı ayakların bıraktığı ‘şey’lerden korunabiliyor mu?

***

Bu yazılanları sürekli artan ve değişen nüfusla birlikte camilerde sürekli görmek mümkün artık ama “ıslak ve çıplak ayakla girmeyiniz” yazısı beni bu cümleleri yazmak için zorladı.

Caminin imamı çaresiz kaldı, “Türkçe olsa da bir uyarı yazısı yazayım” dedi ama gelenlere baktığımızda 60’dan fazla dilin konuşulduğu örneğin Pakistan’dan gelenler için nasıl bir dil kullanmak gerektiğini bilemedi sanırım. Cami’de İngilizce mi? “Do not enter the mosque with wet and bare feet.”

Belki de, ilginç olabilirdi.

***

“Yani bu kadar şey varken camilerdeki hijyen sorunu mu kaldı” da diyebilirsiniz bunları okuduktan sonra ama sizin de tanık olabileceğiniz gibi gerçekten de küçümsenmeyecek, büyük sağlık problemlerine yol açabilecek görüntülerdi gördüklerim… Yazmasam olmazdı.

Evet, açıklanan %7.5’luk asgari ücret artışı, ihalesiz akaryakıt alımı sonucu yine yaklaşan elektriksiz günler, Arıklı’nın başka şeyler koparabilmek için sürekli “gidiyorum ha!” tehditleri, trafik kazaları, alınmayan önlemler, pahalılık, açılması beklenen başka kapılarımız, Türkiye’deki olumsuz gelişmeler, siyasi davalar, tutuklamalar, aklın alamayacağı (umarım artmaz) 76 ölümlü otel yangını vs…

Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki sürekli beslenen ama gelişimi olumsuz olan tartışma konuları…

Camilerdeki hijyen sorunu, sürekli müdavimi olan ama ulaşılamayan cami cemaati de bu olumsuz gelişen konuların arasında yer almıyor mu?

Bu yazı toplam 579 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar