“İki toplum, tek yas: Kıbrıs’ın ortak kayıpları…” (2)
Geçtiğimiz Perşembe günü (6 Kasım 2025) Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı, Uzman Arkeolog Demet Karşılı, “İki toplum, tek yas: Kıbrıs’ın ortak kayıpları” başlığı altında SİM TV’de Aslı Murat’ın “Hakediyoruz” programında sorularını yanıtladı… Kayıplar Komitesi’nin çalışmaları, yaşanan zorluklar, kayıp yakınlarının hissettikleri, Avrupa Parlamentosu’nda yaptırılması öngörülen anıt gibi konularda ayrıntılı bilgi veren Demet Karşılı’nın anlattıklarını okurlarımız için özetle derledik.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı, Uzman Arkeolog Demet Karşılı, SİM TV’de Aslı Murat’ın “Hakediyoruz” programında sorularını yanıtlarken özetle ve devamla şöyle dedi:
*** Benim gözlemlediğim 20 senenin içerisinde, özellikle kimliklendirdikten sonra teslim ederken ailelere sadece o birinci nesil dediğimiz gelmiyor “Görüş Günü”ne, mesela gelirken çocuklarıyla, torunlarıyla birlikte geliyorlar…
Ve o ailenin içerisinde yani şöyle düşünün, bir babadır bir büyükbabadır, belki bir amcadır, bir abidir ya da bir annedir, bir abladır, bir evlattır ve onların kaybı bizim kayıp dediğimiz kadar ya da bir kimlik dediğimiz ya da bir kemik değildir… Yani bir sıfattan da ötedir, belki de hiç görmedikleri bir dedeleridir… Belki bu konuda bir tane çok sevdiğim kimliklendirme koordinatörü arkadaşım var Gülbanu, bizi çok etkileyen bir tane gerçek bir olay vardır onun anlattığı, belki onu anlatırsam daha net anlaşılabilir bir durumdur… Hayatımızda bizi en çok sarsan noktalardan biriydi… Bir aileye teslim gününde, tüm aile, eş, çocuklar birlikte geldiler, abi, amca hemen hemen aileden teyze herkes vardı diyebilirim hayatta olanlardan… Sunumları yaptıktan sonra direkt psikoloğumuz sordu, görmek ister misiniz diye, hepsi evet dedi, içeri girdik biz de… İlk etapta girerik sormak istedikleri bir soru varsa diye çünkü üzerlerindeki kıyafetten sorabilirler ya da hani o ilk görüştür hem destek olmak için ya da herhangi bir soru gelebilir diye… Daha sonrasında mutlaka başbaşaa bırakırık… İlk girdik hep birlikte, hiç unutmadığımız bir anı yaşadık… Şimdi biz anatomik pozisyonda koyarız kayıptan geride kalanları, şanslı da bir bireydi çünkü tüm vücut bulunmuş haldeydi… Hiç konuşmayan, simsiyah uzun saçları olan kızı vardı. Bu kişi, 1974'te kaybolmuştu ve eşi 74'te kızına hamileydi… 40 sene boyunca hiç görmemiş… Kayıp babasının kalıntılarının anatomik pozisyonda sergilendiği masanın etrafında böyle bir döndü, sonra işte birkaç kişi soru sordu… Bu kız uzandı, simsah saçlarından bir tutam çekti, babasının avcunun içerisine bıraktı ve dedi ki “Sen hiç saçımı okşamadın baba ama ben sana bir tutam getirdim…” Bakın ben söylemedim nedir, Kıbrıslı Türk mü, Kıbrıslı Rum mu ya da kaçıncı nesildir… Yani hissedebiliyorsan bunu ötekileştirmen ve bütün nesillere geçer… Yani düşünebilir misiniz, kız hiç saçını kesmemiş… Yani bunu hissedebilmek çok önemli bir şeydir… Bu komitenin amacı gerçekten insancıldır ve öyle kalması gerekir, iki taraf için ve taraf olmamak gerekir aslında…
*** Bana bir Fransız gazeteci sorduydu yıllar önce tam böyle kazının orta yerinde, “Nasıl hisseden, nasıl görün?” diye bir soru sorduydu ve o saat da aklıma şu geldiydi: Yaralanın, bir yara vardır, bir yaran vardır elinde ve o yıllarca kaşınır kanar sürekli, biraz unutun sonra tekrar kaşınır, tekrar kanan… Bu bir anının içinde olabilir, başka bir konumda olabilir ve sonra bir yerde Kayıp Şahıslar Komitesi ortaya çıkar ve der ki (yarayı kişi üzerinden kayıp üzerinden düşündüğün zaman) buna bir pansuman yapalım bir, biz bu yarayı bir dikelim, en azından kaşınmasın, ne başka birileri tarafından, ne de kanamaya devam etsin ama o yara var, aslı o yara geçmez yani o insanlardaki o yara geçmez ama en azından hani o bekledikleri o ya, bir mezar isterler gerçekten yani… “Nerede benim sevdiğim kişi?” noktasındadırlar çünkü dediğim gibi babasıdır, annesidir, ablasıdır, abisidir, kardeşidir yani… Onun bir nerede olduğunu bilmek ister ve onu defnetmek ister… Yani sadece geçmişi değil, bugünü de teslim alan bir şey ve o dini inanç ya da ritüelin ötesinde sanırım o yaranın kapanabilmesi için duyulan bir ihtiyaç da aynı zamanda… Yani belki de öğrenmek isteyecektir nasıl hayatını kaybettiğini, belki istemeyecektir, bu değişiyordur diye düşünüyorum ama temel ihtiyacın gömebilme, yerini görebilme, nerede olduğunu bilebilme olduğunu düşünüyorum… O yas sürecinin tamamlanması için gereken bir husus olduğu söyleniyor, o yüzden de çok önemli ve o yas süreci tamamlandığında belki de birileri tarafından da yani politik olarak kullanılma süreci de tamamlanır çünkü üşüşenler oluyor böyle şeylerden politik malzeme çıkaranlar ama bu meseleye herşeyden sıyrılıp insani olarak bakabilmemiz gereken bir süreç yani… O cenazeyi gerçekleştirmek, o insanlar için büyük bir olay evet çünkü şöyle de düşünün, aslında yas süreci biter mi, başlar mı biraz psikolojik ve sosyolojik bir konu olabilir o da ayrı bir soru, her aile içinde çok farklı şekilde, ailelerde gördük ama sevdiğin insan bir gün evden çıkıyor gidiyor ve bir daha geri gelmiyor, bir bilinmezlik var, bilinmezlik bugün bile çok basit bir şeyimizi kaybettiğimizde çok canımızı sıkan bir durumdur… Bir anahtar kaybedersiniz ve çok canınız sıkılır tamam aklınıza takılır ve sürekli düşünmeye başlarsınız, bulmak istersiniz… Bunun babanız olduğunu düşünün ya da anneniz olduğunu düşünün… Yani çok haklı oldukları bir durum… Yas süreci başlar mı, biter mi, bir nebze biter, belki o yas sürecine geçme noktası da bir noktada daha da iyileşmeye neden olan bir şey olur… Bizim bir ailemiz vardı, çok da severik kendini, her gün molehiya pişirdi, her gün çünkü eşi molehiya severdi ve her gün geleceğinin umudu vardı… Defnettikten sonra molehiya pişirmek vazgeçti. Ama onun yerine çiçeklerini alıp dilediği gibi gidip oturup da hatta sohbet edip de yani belki de o eksikliği bir şekilde o şekilde kapatmaya çalışıyor kabri başında ama her gün molehiya 45 sene boyunca pişirdi…
*** Kayıp Şahıslar Komitesi önemli bir eksikliği gideriyor ve kayıp meselesinin kimliklendirme insanların yakınlarına ulaşabilmesine imkan tanıyor ama buna paralel olarak iki toplumun çocuklarının veya yeni nesillerinin bu konuyu daha derinlemesine eöğrenebilmeleri, belki barış için bunu kullanabilmeleri yani savaşın nasıl acılara neden olduğunu daha iyi kavrayabilmeleri için ayrıca paralel süreçlerin de yaşanması gerekirdi yani yüzleşme dediğimiz süreçler… Yani bunu cezalandırmak anlamında söylemiyorum bunun yöntemleri var, ülkeler başka başka yöntemler de kullanıyorlar, biz o aşamayı geçtik, bizim daha böyle onarıcı yöntemler kullanmamız gerekiyor diye düşünüyorum… Onları eksik bıraktık gibi geliyor bana, o yüzden de çoğu insanın gündeminde olmuyor.
*** Tabii ki bunu yaşayan insanlar veya siz çalışanlar olarak bunun bilincindesiniz ve sürekli yaşıyorsunuz ama toplumun geri kalanının empatiyi sağlayabilmesi için o yüzleşme süreçlerini eksik bıraktık gibi geliyor, biraz öyle düşünüyorum yani meseleyi evet yani eğitimden bahsettiğim için oraya bağlamak istedim biraz eksik bırakıyoruz bu sorunu…
*** Avrupa Parlamentosu’nda 22 Ekim tarihinde bütçe onaylaması yapılırken bir parlamenter tarafından bir anıt yapılması için oylamaya gidildi, sonuçlanmadı halen daha, bunu söyleyebilirim… Evet öyle algılandı çünkü sanki bu iş bitti kapandı gibi oylama yapıldı, yani sonrasında gelen tepkilerden dolayı bazı partilerde değişimler de olmaya başladı. Tamamen finalize olmuş bir durum değil… Geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs Kıbrıs kayıplarından sorumlu Raportör buradaydı, ilk kez geldi Kıbrıs'a, hem kazı yerlerini gösterdik, hem laboratuvara götürdük, bilgilendirildi e ve konu açıldı bir şekilde… Üyemiz de birebir görüştü… Sıkıntıların farkında, alınan kararın tam net bir karar olmadığını söyledi, 25 Kasım'da aslında netleşeceği söyledi ve şöyle bir aralık kapı bıraktı, “Eğer değiştirilmesi gereken bir şey varsa, tekrardan değerlendirilir” gibi… Bir noktada işte sanki tüm Kıbrıslıları kapsar gibi bir konuşmaya dönüştü ama o noktada kaldı… Hem derneklerden, hem diplomatik kınamalardan, yazışmalardan sonra şu anda halen yürütülmekte olan bir safha içerisinde “Ne olur”a yorum yapamam, söyleyebileceğim bu konuyla ilgili belki şu olabilir… Yıllar öncesinde böyle ilk masterimi yaparken Ankara'da sahafın birinde bir kitap bulduydum, Tony Bennett İngiliz bir sosyologtu, kitap şuydu “Müzeciliğe giriş - teoriler, politikalar…” Nasıl başladı diye ve aslında anıtlara da gelip şöyle bir yorum yapardı, çok ters geldiydi bana ilk başta baktığımda bir arkeolog olarak… Şöyle derdi: “Aslında bir müze, bir anıt özellikle batılı toplumlarda, ne gösterdiğinden öte, neyi gizlediğine de bakılması gerekir” diye ve tam net hatırlamam ama şöyle derinliğinin içinde şu vardı: Aslında batı toplumu neyi göstermek istiyorsa, müzelerde onu mu gösteriyor acaba gibi bir olaya bağlardı… Şimdi bu noktada da burada gösterilmeyen bir Kıbrıslı Türk toplumu var, biliyoruz bunu, herkes bunun farkında, bu noktaya nasıl gelindi, neden olundu ki bize bütçemizi, ana bütçemizi yıllardır veren Avrupa Birliği parlamentodan onaylanır… Çok nettir, çok açıktır KŞK’nın 1963-64 ve 1974 yıllarına kadar olan tüm kayıpları aramakta olduğu diye geçer tüm belgelerde, yıllar nettir, tüm kayıplar diye de geçer ve böyle bir oylamaya gidilmesi, %72 gibi bir oy alınması, bütçemizi veren, ailelerin sürekli gidip de orada konuştuğu bir yerde… 25 Haziran'da daha oradaydı aileler, orada konuşma yaptılar… Öyle bilinmeyen bir şey için karar alınmadı burada, biz hata yaptık değil yani, buradaki nokta ama daha derinlemesini içimdekilerini söylemem çok doğru olmaz şu anda…
*** KŞK gerçekten insani bir görev yapıyor ve insani olarak kalması gerekir… Ve gerçekten birileri bilgi biliyorsa bizimle paylaşmasını, hiç çekinmeden arayıp söylemesini tekrardan hatırlatalım… 181 ücretsiz hattımızdan isimsiz şekilde bizi arayabilirler. 1058 kişi kimliklendi halen daha kimliklenmeyi bekleyen kişiler var ve onları bekleyen sevdikleri var, bir tek bir kaybı bulmak, tek bir kişiye dokunmak değildir, koca bir aileye, tek topluma da değil, iki topluma da dokunmaktır… O yüzden varsa bir bilgi, ne olur çekinmeden bizi arasınlar… Bilgisi olan veya herhangi bir duyumu olan şahıslar da bizi arayabilir… Bilgi verecek kişi, göz şahidi olmak zorunda değildir. Gerçekten bilginin içeriğinde konuşulurken de aktarılan kişilerden de çok pozitif sonuç almışlığımız vardır… Zaten bugüne kadar başka türlü sanırım bu kadar kişiye ulaşabilmek mümkün olmazdı…
Programın tümünü izlemek için link:
https://www.facebook.com/kanal.sim/videos/769213529488762

Kayıplar Komitesi kazılarından görünüm...








