1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Halkın plajlarından ellerinizi çekiniz
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Halkın plajlarından ellerinizi çekiniz

A+A-

Kıyıların, sahillerin, plajların yeniden halka iade edilmesine yönelik önemli bir duyarlılık gördüm.

Bu sevindirici...
Toplumun çoğalan baskısı siyaset üzerinde etkili olabilir ve hem yönetim anlayışı, hem de hayatı dönüştürecek bir güç ortaya çıkabilir.

Ciddi bir çoğunluk, plajların, otel ya da özel işletmelerin kontrolünde olmasını istemiyor.

Siyaset haysiyetli durursa, dönüşüm mümkün...
Mümkün çünkü sokağın desteği yanlarında olacak.

Niye böyle düşünüyorum?
Adanın güneyinde örnek turizm şehri olarak Protaras izlenimlerini anlattım ya…
Olağanüstü geri dönüş aldım, “haklısın” diyen onlarca mesaj…
Pek çok insan bunları düşünmüş Protos’a, Larnaka’ya, Limasol’a her gidişinde…

***

Kıbrıs’ın en fazla turist çeken şehri Protaras’ta kıyı boyunca yüzlerce otel var ancak hiçbiri denizin sahibi değil…
Plajları belediyeler yönetiyor.
Turistler de halkla birlikte aynı plajı kullanıyor.
Otellerle plaj arasındaki yürüyüş yolu, özel mülkiyet ve kamusal alanı birbirinden ayırıyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinde bunu başarmak zor değildir.
Siyasi irade ve kararlılık yeter!
Farkındayım, bu ülkenin kıyılarını işgal eden turizm ve sermaye grupları siyaseti de yönetiyor. Siyaset mi yalnızca… Medyayı da ele geçirdiler, ne yazık…
Yalan, hile, hülleyle onaylanan casino izinleri, parsellenen kıyılar, değiştirilen tapu kayıtlar, ne isterseniz var.

***

Şöyle bir kabullenme var, biliyorum.
“Ne dersek diyelim, ne kadar bağırırsak bağıralım, onlar yine bildiğini okuyacak, böyle gelmiş böyle gidecek, sonuç değişmeyecek.”
Son dönemde yüzümüze vuruluyor her fırsatta: “Karar verici siz değilsiniz.”

O kadar da değil.
Şu söz unutulmasın:
“Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zira gerçek dönüşümler hep içten gelir.”

Eğer birileri toplumun sesine uzun süre kulaklarını tıkarsa o zaman çok daha radikalleşecek hayat… Gerilim olacak. İsyan büyüyecek.
Bir toplumun elinden neyi var, ne yok alamazsınız.
Denizi, dağı, taşı, toprağı daha ne kadar üleşeceksiniz, yeter…


***

Mare Monte, Kervansaray gibi halk plajlarının peşkeşi ile birlikte mesele yeniden gündemimize geldi.
Çok daha geniş bakmalıyız tabloya…
Plajlar halka iade edilmelidir, belediyeler yönetmelidir halk adına ve giriş ücreti alınmasına son verilmelidir, mutlaka…
Özel bir hizmet varsa, yerinde ödenir.
Plaj işgallerinin üzerinden “yatırım” ya da “turizm” örtüsü kaldırılmalıdır.

 


halkin-plaj.jpg

Yine Protaras. Burası ‘halk’ plajı!.. Yurttaş da burada serinliyor, en görkemli otellerin müşterisi turist de… İşçi de burada giriyor denize, öğrenci de… Girişi tutan yok!
 


“Reis” istedi!
reis-istedi.jpg
Ercan Havaalanı’ndan bir arkadaşım aradı…
“Böyle bir rezillik olamaz.”
“Ne duymuş, ne görmüş, ne okumuşsan, burada hepsinin birkaç misli bir rezalet var.”

Otoparktan yürüyerek gittiğini anlatıyor, nefesi kesilmiş.
“Uzak… Yaşlı olsan yolda kalırsın…”
“Tek bir klima çalışmıyor, ekranlar göstermiyor, çalışanlar mutsuz, her yerde kaos...”

En fazla da casino reklamlarına şaşırmış, öylesine yoğun, öylesine baskın…
Kuzey Kıbrıs Kumar Cumhuriyeti diyenleri haklı çıkaran bir manzara…
Hayatımız kumar ya…
Bunu simgeliyor (!)
 

Bir de fiyatlar tabii…
"Bir teneke kola 90 lira..."

***

“Geçici elektrik”le havaalanı açtılar ve neredeyse bununla övünecekler.

Kuaför değil kasap değil hırdavatçı değil HAVAALANI!


Niye açtık?

Ercan’ın eskisi yetmedi de yenisine uçmak için sıraya girmiş bekleyen yüzlerce havayolu şirketi mi vardı?

Yok!

Tek bir sebeple açtık: Reis öyle istedi.

Ne kadar ilkel, zavallı, aciz bir siyaset…


***

‘Ulaştırma Bakanı’ olarak anılan zat, surdist mi ne olmuş, diyor ki, “Ercan’da sorun var ancak nedeni inşaat elektriği kullanılması değil…”

Elini uzatsa duvarlardaki çıplak kablolara çarpacak ama umursamıyor.
İnşaat elektriğiyle havaalanı açmak ne kadar da “sıradanmış” meğer!

Bu havaalanı açılışa hazır değil, daha ne?
Asıl utanç bu…
Bitirmeden açmak zorunda kalmak, talimat öyle geldi diye…
 


Bu düzeni değiştirmek için sen ne yaptın?

bu-duzeni-degistirmek-icin.jpg

Berber koltuğunda oturuyorum.
Memleket meselelerinin en fazla konuşulduğu an!
Yan koltukta oturan adam öfkeli:
- Bu ülke bitti. İsyan şart. Niye Büyükelçilik önüne gitmiyorlar?

“Kim?” diyorum.
“Muhalifler” diyor.
“Siz niye gitmiyorsunuz” diyorum.

Ömründe hiçbir eyleme katılmamış gibi duruyor.
Yine söyleniyor: “Cesaretleri yok, gitmiyorlar.”

Bir başkasından beklemek kolaycılığı hep vardır.
Birileri mücadele edecek, uzaktan izleyenler kazanacak.
Terlemeden!
Yorulmadan!
Risk almadan!

Birileri “yanacak”, uzaktan izleyenler aydınlığa çıkacak.
Saçları hiç bozulmadan!

Hep başkaları alacak sorumluğu…
Kendi konforlu ve korunaklı alanında otururken, “Siz bizim için mücadele ediniz” pozu…
Hani sık sık bizleri arayarak, “Bunu da yazınız” diyen ve hemen ardından defalarca, "Bizi karıştırmayınız" diye ekleyenler gibi… Üstünde bir de “cesaretiniz varsa, yazarsınız” diyenler gibi…

Kimi zaman "siz bizim için mümkünse ölünüz" demeye geliyor iş...
“Siz ölünüz… Biz böyle iyiyiz..."

Bu yazı toplam 2543 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar