1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Geleceğin Sorumluluğu
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Geleceğin Sorumluluğu

A+A-

Bu yıl okula başlayan çocuklar 2008 doğumlulardır… Bu çocuklar Annan Planı’ndan, Türkiye’nin eruovizyon birinciliğinden, Amerika’daki ikiz kulelerin yıkılışından sonra doğdular… Ve sanıyorum 2070’li yıllarda emekli olacaklar… Bu bireylerin eğitiminden resmen sorumlu olan bugünün Milli Eğitim Bakanlığı’nda görevli bakan, üst kademe yöneticileri ve bürokratlar;  “Kendinizi bu sorumluluğu almaya zihinsel ve yaklaşımsal olarak hazır hissediyor musunuz?”

Bu çocuklar, internet çocuklarıdır. Teknoloji ile arkadaş olmalarının ötesinde teknolojik, bireysel, zor beğenen küresel dünya vatandaşlarıdır.

Bu çocuklar, TV’den sonra Internet’i tanıyıp benimsemiş, özgürlüğüne düşkün,  kısmen sadakatsiz ve tatminsiz, isteklerini iyi ifade eden ve tercihlerini açıkça ortaya koyan toplum bireyleridir.

Bu çocuklar, bir yandan cep telefonu ekranı, bilgisayar ekranı, hatta demode olsa da TV ekranı karşısında iseler de aynı anda birden fazla faaliyette bulunabiliyorlar…

Bu çocukların; mektup ya da dilekçe yazma, uzun yıllar önce olmuş savaşlarda kimin kaç tane tüfeği, kaç tane atı, kaç tane tankı olduğunu bilme,  eğik atış, yatay atış ya da havuz problemlerini çözmekten çok daha önemli sorunlarla uğraşması gerekiyor. Bu çocukların; küresel ısınma, kıtlık, yoksulluk, kitlesel sağlık sorunları, genel olarak dünya nüfusunun hızla artıyor olması, göçmenlik ve belki de hâlâ daha çözememişsek Kıbrıs Sorunu gibi küresel sorunlara çözüm bulmaları gerekecek…

Maalesef okullarımız, yukarıda saydığımız sorunları çözecek nitelikleri kazandırmada da, bunların dışındaki temel işlevlerini yerine getirmede de oldukça yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Okulların en temelde iki işlevi vardır:
1. Çocukları bir üst eğitime hazırlamak,
2. Çocukları hayata hazırlamak

Orta öğretim veya mesleki teknik öğretim kurumlarından mezun olan her öğrencinin gelir getiren bir işe yerleşmelerini sağlayacak becerilere sahip oldukları da söylenemez. Bu nedenle onları hayata hazırlayamadığımız gün gibi ortada.

Ne yazık ki, sınavlara endeksli bir eğitim yapılanmasıyla nedeniyle okullar, çocukları üst öğrenime hazırlama işlevini de dershanelere devretmiş durumdadır. Kısacası bilimsel ve teknolojik olarak 21. yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen okullarımız ne yazık ki 20. Yüzyılın da gerisinde kalmıştır.

21. yüzyılda çözülmesi gereken yerel, ulusal ve küresel problemler önceki yüzyılların problemlerinden çok farklıdır. Bu problemler, 20. yüzyılın gerisinde kalmış koşullarına göre yapılanmış olan okul ve eğitim anlayışı ile çözülemeyeceği aşikardır.

21. Yüzyılın eğitim anlayışı ve uygulamaları; hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle daha esnek, yaratıcı, karmaşık ve meydan okuyucu olacak gibi görünmektedir. 21. Yüzyılın henüz başında iken bile gittikçe artan bir ivmeyle küreselleşen, karmaşıklaşan sorunların yanında, Kıbrıs Türk Toplumu olarak diğer dünya ülkeleri ve toplumlarıyla buluşma istek ve ihtiyacımız eğitim sistemimizin yanıt vermesi gereken temel unsurlar olmalıdır.

21. yüzyıl eğitim anlayışı; yeni bilgi ve iletişim teknolojileri geliştirilmesine, yeni enerji kaynaklarının bulunmasına, tarihi yapıların aslına uygun olarak restore edilmesine, uzayın derinliklerinde olduğu kadar okyanus diplerinde yeni keşifler yapılmasına yönelik uğraşlar için yeni düşünce biçimleri oluşturuyor. Öte yandan anaokula yeni başlayan çocuktan toplumun en yaşlı bireyine kadar herkesin, gerçek dünyada bir değişiklik yapmasını olanaklı kılıyor.

21. yüzyıl eğitim anlayışı; işbirliği yaparak takım halinde çalışabilme becerisi gösteren, eleştirel düşünerek karmaşık problemlerle uğraşabilen, sözlü ve yazılı iletişimlerle sunumlar yapabilen, teknolojiyi kullanabilen, yurttaşlık bilinciyle yerel, ulusal ve küresel sorunlarla uğraşabilen, bilimsel ve uygulamalı araştırmalar yapabilen ve yeni meslekler hakkında bilgi sahibi olan bireyler yetiştirmeyi öngörmektedir.

Bu nedenle 21. yüzyılda okullar; sadece ulusal değerleri içeren ve kağıt kaleme bağlı ders kitapları ve bunları öne çıkaran sınavlara değil, öğrencilerin gerçek dünyada karşı karşıya oldukları problemlerin çözümünü hedefleyen proje temelli öğretim programlarıyla hizmet vermelidir.

21. yüzyıl okulları, etrafı duvarlarla sınırlandırılmış “bina” olmaktan çıkıp, sınırları geçirgen ve şeffaf olmalı, dünyadaki bilgi birikimine erişim konusunda; öğretmenler, öğrenciler ve genel olarak toplumla sürekli iletişim halinde olmalıdır. 

21. yüzyıl öğrencileri de geçmişte olduğu gibi okula giden, zamanının belli bir bölümünü okulda geçiren, belli dersleri alan, geçer not, derece ve diploma alan değil, yerel ve evrensel değerlere sahip geleceğin problemleri için fikir sahibi olan bireylerdir.

-----------------------------------------------------

Anlayana Gülmece

Yalaka Çavuş

Padişah bir saray yaptıracak… Yalaka çavuş durur mu? Hemen talip olmuş saray inşaatına. Tez elden bitirmiş işleri. Teslim edecek. Padişah almış vezirini sarayı gezmekte... Yalaka çavuşla çok iyi anlaşamayan vezir, sarayın tuvaletinin olmadığını fark eder ve bu durumu padişaha hissettirmeye uğraşır.  Hemen söze başlar.
- Hünkarım! Sayın ki çişiniz geldi. Nasıl gidereceksiniz? Nereye edeceksiniz?

Yalaka çavuş fırsat verir mi? hemen atılmış söze. Vezire dönerek;
- Sana ne… Koskoca padişah! Sana mı soracak nereye edeceğini? Nereye isterse oraya eder!

--------------------------------------------------------------


Aklınızda Bulunsun

21. Yüzyılda Okulların İşlevi

Bilim insanlarına göre; 21. Yüzyılda eğitimin niteliği ve okulun işlevleri büyük ölçüde teknolojik değişim tarafından ve bu değişim karşısında takınılan tavır tarafından belirlenecektir. İddia şudur: “Günümüzdeki teknolojik gelişmelerin insanlık üzerindeki etkisi, sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş kadar önemlidir.” Başka bir deyişle, günümüzdeki teknolojik gelişmeler insanlığı en az yazının icadı kadar etkileyecektir. Söz konusu etkiyi, bilimsel bilgi miktarındaki artış hızında, bilgi birikiminde, bilgiye kolay erişimde görmek mümkündür.

Bu nedenle eğitim bilimcilere göre 21. Yüzyıl okullarında uygulanması gereken öğretim programlarının şu üç unsuru içermesi gerekmektedir:
1. Disiplinlerarası öğeler taşıması
2. Bütünleştirilmiş olmalı
3. Beceri temelli öğretimi içermeli.

Bu yazı toplam 2608 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar