1. YAZARLAR

  2. Konuk Yazar

  3. FEDERAL DEVLET YAPILARINDA YETKİ UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜMÜ
Konuk Yazar

Konuk Yazar

YENİDÜZEN

FEDERAL DEVLET YAPILARINDA YETKİ UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜMÜ

A+A-

Mehmet Öner Ekinci
(Hukukçu – Konuk Yazar)

Öncelikle belirtmek isterim ki,  aşağıda paylaştığım görüşler, ‘Kıbrıs Türk Toplumu için Yardım Programı’ kapsamında, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen "Anayasal Konularda Ortak Fikirler Geliştirmek" başlıklı iki toplumlu araştırma projesine sunduğum katkının bir bölümünü içermektedir.

I. Federal Devletin Hukukî Yapısı ve Yetki Paylaşımı

Federal devlet; egemenlik yetkilerini bir anayasa çerçevesinde paylaşan, birden fazla federe birimin oluşturduğu anayasal bir birliktir. Bu devlet yapısında, egemenlik iki düzeyde örgütlenmiştir: merkezi (federal) hükümet ve federe devletler. Her iki düzeyin yetki ve görev alanları anayasal normlarla açıkça tanımlanmıştır.

Federal anayasa hem federal devletin hem de federe birimlerin hukuki statüsünü belirleyen temel normdur. Federal devlete uluslararası hukuk bakımından tüzel kişilik tanınırken, federe devletler bu niteliğe sahip değildir. Dolayısıyla, uluslararası ilişkiler kurma ve uluslararası antlaşmalar yapma yetkisi yalnızca federal devlete aittir; bu yetki, aksi açıkça öngörülmedikçe federe devletlerce kullanılamaz.

Federe devletler, iç hukuk bakımından tüzel kişilik arz eder ve devlet benzeri yapılanmalardır. Kendi anayasa ve yasalarına dayanarak yasama, yürütme ve yargı organlarını oluştururlar. Bu organların teşkili, yetki ve görevleri, ilgili federe anayasa tarafından belirlenir.

II. Çift Katmanlı Hukuk Sistemi ve Normlar Hiyerarşisi

Federal yapılarda çift katmanlı bir hukuk sistemi mevcuttur: federal hukuk düzeni ve her federe devlete özgü hukuk düzeni. Federal hukuk, ülkenin tamamında geçerli iken; federe hukuk yalnızca ilgili federe birimin sınırları içinde uygulanır.

Normlar hiyerarşisinde federal hukuk, federe hukuka üstün konumdadır. Anayasa ile yetki verilen konularda federal hukuk normları, federe hukukla çeliştiğinde öncelikli olarak uygulanır. Bu ilkeye "federal hukukun üstünlüğü" denir. Federal hukuk, doğrudan uygulanabilir nitelikte olup, federe devletlerin bu kuralları iç hukuklarına aktarmaları gerekmemektedir.

Federal normlar ile federe normlar arasında çatışma doğduğunda, uyuşmazlık genellikle "lex superior" ilkesiyle çözümlenir; yani hiyerarşik olarak üstün olan norm uygulanır. Bu bağlamda, federal devletin daha eski tarihli bir düzenlemesi bile, federe devletin daha yeni tarihli düzenlemesine üstün gelir.

Ancak federal hukukun üstünlüğü mutlak değildir. Federal anayasa ile açıkça federal devlete bırakılmamış konularda, federe devletlerin düzenleme yetkisi korunur. Örneğin eğitim, federal anayasayla federe devlete bırakılmışsa, bu alandaki federal yasama faaliyeti anayasa ihlali teşkil eder ve federal anayasa mahkemesi tarafından iptal edilebilir.

III. Anayasal Güvenceler ve Yetki Paylaşımının Sabitliği

Yetki paylaşımının istikrarlı ve hukuk devleti ilkesine uygun şekilde sürdürülmesi için, anayasanın yazılı ve sert (değiştirilmesi zor) olması zorunludur. Bu tür bir anayasa, keyfi yetki genişlemesini ve merkezi müdahaleleri önler. Ayrıca anayasa değişikliklerinde federe birimlerin doğrudan veya dolaylı olarak sürece katılımı sağlanmalıdır; bu, anayasal meşruiyetin ve federatif yapının korunması bakımından kaçınılmazdır.

IV. Federe Devletlerin Özerkliği ve Sınırları

Federe devletlerin anayasa ile tanınan yetki alanları federal devlet tarafından sınırlandırılamaz. Bu alanlara yönelik olarak federal devletin ne hiyerarşik ne de vesayet denetimi yetkisi bulunur. Federe devletler, eğitim, sağlık, kamu güvenliği gibi alanlarda geniş bir takdir yetkisine sahiptir.

Federal devlet ise dış politika, savunma ve para politikası gibi ulusal bütünlüğü ilgilendiren konularda münhasır yetkilidir. Bu ayırım, federasyonun işleyişinde çatışmaların önlenmesi ve yetki karmaşasının engellenmesi açısından büyük önem taşır.

V. Yetki Uyuşmazlıklarının Yargısal Çözümü

Federal yapının doğası gereği, federal devlet ile federe devletler arasında zaman zaman yetki çatışmaları ortaya çıkabilmektedir. Bu çatışmaların anayasal güvenceye bağlanmış yargısal mekanizmalarla çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu amaçla, federal sistemlerde genellikle bir federal anayasa mahkemesi veya federal yüksek mahkeme kurulmuştur. Bu mahkemeler, federal anayasanın yorumlanması, federal yasaların anayasaya uygunluk denetimi ve federal devlet ile federe birimler arasındaki yetki ihtilaflarının çözümüyle görevlidir.

Kıbrıs Cumhuriyeti örneği, federal mahkeme yapısının toplumlararası eşitlik temelinde nasıl teşkil edilebileceğini göstermektedir. 1960 tarihli Anayasa’da, Türk ve Rum toplumlarının temsil edildiği Yüksek Adalet Mahkemesi öngörülmüş; tarafsız başkanın iki oy hakkı ile eşitlik dengesi sağlanmıştır.

Benzer şekilde, Annan Planı’na göre kurulması öngörülen Federal Anayasa Mahkemesi, federal yasaların ve işlemlerin anayasaya uygunluğunu denetleyecek, federal hükümet ile kurucu devletler veya kurucu devletler arasında çıkabilecek ihtilaflarda bağlayıcı kararlar verecek bir yüksek yargı organı olarak tasarlanmıştır.

Bu çerçevede, federal yüksek mahkemeler yalnızca norm denetimi yapan organlar değil, aynı zamanda federatif yapının devamlılığını ve anayasal dengeyi koruyan temel kurumlar olarak işlev görmektedir.

 

 

VI. Kapsamlı Bir Çözüm Sonrasında Kıbrıs'ta Federal Bir Anayasa Mahkemesi Kurulmasına İlişkin Öneri

Kıbrıs'ta gelecekte sağlanabilecek kapsamlı bir çözüm çerçevesinde, federal sistemin temel kurumlarından biri olarak bir Federal Anayasa Mahkemesi kurulması önerilmektedir. Bu Mahkeme, her iki kurucu toplumdan eşit sayıda (üçer) yargıcın atanması suretiyle altı üyeden oluşmalı ve böylece anayasal yargının işleyişine ilişkin karşılıklı güvenin ve toplumsal denge ilkesinin tesisi sağlanmalıdır.

Tarihsel ayrışmalar ve öngörülen federal düzenlemelerin karmaşık doğası dikkate alındığında, yetki paylaşımıyla ilgili uyuşmazlıkların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu uyuşmazlıklar, kurucu devletler arasında veya bir kurucu devlet ile federal devlet arasında meydana gelebilecektir. Böylesi bir bağlamda, anayasal düzenin korunması, devlet organları arasındaki yetki çatışmalarının çözülmesi ve federal sistemin istikrarının temini için uzmanlaşmış bir anayasa yargısına ihtiyaç duyulmaktadır.

Mahkeme, anayasa hukuku ve federal yönetim konularında yetkinliği açıkça kanıtlanmış, bağımsızlığı ve tarafsızlığı toplumların her iki kesimi tarafından güvenle kabul görecek yargıçlardan oluşmalıdır. Kararların toplumsal meşruiyetini ve kabul edilebilirliğini artırmak amacıyla, Mahkeme’nin kararlarını nitelikli çoğunlukla—yani en az altı üyeden dördünün olumlu oyuyla—alma koşulu önerilmektedir.

Bu tür bir kurumsal yapı, Kıbrıs’ta iki toplumlu federal bir sistemin istikrarına ve işlevselliğine anlamlı bir katkı sağlayacak; ayrıca, diğer federal modellerden elde edilen karşılaştırmalı anayasa hukuku tecrübelerine de uygunluk arz edecektir.


 

Bu makale, AB tarafından desteklenen ve yukarıda bahsi geçen proje kapsamında hazırlanmıştır. Bununla birlikte, bu makalede dile getirilen görüşlerin tüm sorumluluğu yazarına aittir ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 803 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar