Serhat İncirli

Serhat İncirli

Gazetecilik

A+A-

Gazeteciliğin insanlık adına oynayacağı bir rolü vardır…
Ne adına?
Tekrar edeyim, “İnsanlık adına” tabii ki…

-*-*-

Oysa günümüz KKTC’sinde bir çok gazete ve gazeteci, “insanlık adına” görev yapmak yerine, kendilerini en tepedeki insanların iktidar emellerini yerine getirmeye veriyor…
Ve bu işi “sırf geçim kaynağı” olarak yapıyor…

-*-*-

Gerçek haber kuruluşları ve gazeteciler, haberlerinin adil, dengeli ve önyargısız olmasını sağlamak için çok çalışırlar. 
Çalışmalıdırlar.
Haber, bağımsız ve hesap verebilir olmalıdır.
Haber, adil ve dengeli olmalıdır; taraflı olmamalıdır.
Haber, kanıtlarla desteklenmelidir.
Haber, çeşitli kaynaklar tarafından doğrulanmalıdır.

-*-*-

“Yaz gitsin da nasıl olsa hakkında yazılan kişi veya kurumun temsilcileri bir açıklama yapacaktır” demek ve böyle davranmak, bu meslekle alakalı değildir…

-*-*-

İnternet gazeteciliği, “hızı” nedeniyle “ciddi haberciliğe” bazen “ciddi zarar vermektedir”.
Saygın bir haber kuruluşu doğru, adil ve dengeli olabilmek için bir editoryal sürece ihtiyaç duyar… 
İşte internetin tehlikesi buradadır.
O editoryal süreç atlanabilir hatta çoğu zaman atlanır… 

-*-*-

Saygın kuruluşlar bile bazen hata yapabilir ve adaletsiz davranabilir… 
Önyargı sergileyebilir… 
Burada asıl hakem okuyucudur… 
Okuyucuların haberleri anlamaları ve okuduklarının doğru, adil ve dengeli olup olmadığına kendilerinin karar vermesi çok önemlidir. 
Bu da belki de en başta çok sade dili gerektirir.

-*-*-

Gazetecilik, haber ve bilgi toplama, değerlendirme, yaratma ve sunma faaliyetidir. 
Gazetecilik, demokratik toplumlar için vazgeçilmezdir. 
Tarih, bir toplum ne kadar demokratikse, o kadar çok haber ve bilgiye sahip olma eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır…

-*-*-

Gazetecilik, siyasetçilerin vaatleri değildir, hataları, gafları ve yolsuzluklarıdır…
Gazetecilik, zenginliği anlatmak değil, yoksulluğu aktarmaktır…
Gazetecilik, kadın özgürlüğünü yazmaktır…
Gazetecilik, çocuk haklarının yanında durmaktır…
Gazetecilik, baskının, şiddetin, zulmün karşısında haber ve yorum yazmaktır…
Gazetecilik, savaşlara karşı durmak, barışı savunmaktır…
Gazetecilik, sormaktır, açığa çıkarmaktır…
Gazetecilik, ilericiliktir…

-*-*-

Gerçek gazetecilik, ne acıdır ki günümüz haberlerine hakim olan dedikodu veya tıklama tuzağından farklıdır. 

-*-*-

Joseph Pulitzer'in deyişiyle gerçek gazetecilik, her zaman ayrıcalıklı sınıflara ve kamu yağmacılarına karşı çıkmaktır… 
Her zaman halkın refahına bağlı kalmaktır… 
Yanlışa saldırmaktan asla korkmamaktır…

-*-*-

Bunların aksini yapanlar, “şu kadar yıldır yazıyorum, bu kadar senedir gazeteciyim” diyenler elbette olacaktır!
Ancak onlar gazeteci değil, “güçlünün, tepedekilerin, para kazanmaktan başka derdi olmayanların uşakları veya en iyi ihtimalle kemik yalayıcılarıdır”.

-*-*-

Haaa milliyetçi propaganda mı?
Bu propaganda sahtekarlığı, bizimkisi gibi demokrasinin engelli olduğu bir çok toplumda, kemik yalamayı en iyi gizleyen örtülerdendir, o kadar!

-*-*-

(Sakın kimse üzerine almasın, herkes bildiği gibi işini yapmaya devam etsin…)

1-icdyjb8l1aosujfwqy4-3a.jpg


Acizler!

Türk devletinin KKTC’ye yapacağı binalarla ilgili olarak Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin “onay şartının” aradan çıkarılması için yasa değişikliği talep etmek, tek bir kelimeyle açıklanır: Satılmışlık!
Kardeşim, senin egemen ve eşit bir devletin yok mu?
Bu devletin yasalarla belirlenmiş olan ve insanlarının güvenliğini korumakla sorumlu “imzası” olmasın mı?
Bu nasıl bir ruh halidir?
Bu nasıl bir zavallılıktır?
Bu nasıl bir ihanettir?
Bu nasıl bir utanmazlıktır?

-*-*-

Tufan Erhürman ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nın “Türkiye’den gelen özel eğitim öğretmenleri” ile ilgili açıklamasını okudunuz mu?
Sendika Genel Sekreteri Burak Maviş ve CTP Genel Başkanı Erhürman, “… ülkede işsiz 48 özel eğitim öğretmeni varken Türkiye’den öğretmen getirmenin açıklaması olamaz” diyorlar…

-*-*-

Burada bir devlet var mı?
Bu devletin kendi vatandaşları var mı?

-*-*-

Yani “sahte devlet” veya “Kuzey Kıbrıs işgal altında bir coğrafyadır” dediğimizde bir de kızıyorsunuz ya; gerçekten “aciz” bile değilsiniz!
Kardeşim bu sahteliği ve açık işgali siz her davranışınızla kanıtlıyorsunuz zaten!


Önerimdir: Memleketi durduralım!

Bu sayfada yazdık, mimar ve mühendis odalarına yapılmaya çalışılan ihaneti…
Türkiye’den öğretmen getirilirken, bizim çocuklarımızın işsiz kalıp göçe zorlanmasına tepki verdik…
Külliye yapımına karşı çıktık…
Yobaz müftünün dangalaklığını yazmaya devam edeceğiz…
Elektrikte yediğimiz akaryakıt kazığı apaçıktır…
Siyasette ama özellikle “Kıbrıs sorunu” ile ilgili olanda içine düşürüldüğümüz görüntü Ersin Tatar! 
Fazla söze gerek yok, adam her hareketiyle seviyeyi yere sermekten sanki keyif alır gibi…

-*-*-

Çözüm mü?
“Birlik mücadele dayanışma”, “Kıbrıs’ta barış engellenemez”le bu sıkıntıların aşılamayacağı açıktır.
Ne mi yapalım?
Önerim mi?
“Memleketi durduralım…”
Nasıl mı?
Toplanın, konuşalım…

Bu yazı toplam 2958 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar