Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Eylül!

A+A-

Biz kaç kişiyiz, bilmiyorum.
Kimi zaman çok kalabalık gibi görünüyoruz.
Bir bedel varsa ödenecek, bir yüzleşme, bu yalancı konfor alanı dışına çıkmak gerekiyorsa, o durumda tenhalaşıyoruz.

Hayatın anlamına dair düşler çoğaltıyoruz ama ne zaman, kaç kişiyiz, bilmiyorum.
“Çok” diyorum, yanılıyorum bazen…
“Az” desem, yeri geliyor, mahcup oluyorum.

***

Kendi menfaatlerine dair tehlike durumu gelişirse “mış” gibileşiyor çoğu, muş’laşıyor. Memleketin “yoz” yarısından yükselen açgözlülük, “boz” düzeni içerisinde kemikleşiyor.
Kimi anlarda bir balığın pulları gibi dökülüyor ütopya...
O sarsılmaz statükoya tutuşuyor yığınlar.
“Kaç kişi kaldık” diyorum böyle günlerde…

***
Biz kaç kişiyiz, bilmiyorum.
Ama üç de olsak beş de…
Yüzler, binler, onbinler…
- keşke -
Bizim bambaşka bir ülke hayalimiz var.
Tek…
Ortak…
Sınırsız…
Milliyetçilik duvarlarının yıkıldığı, bölünmemiş, bütün, saf, temiz bir ülke…

Soydaşlık değil yurttaşlık hakkının kutsandığı ‘soysuz’ bir ülke!

***
Böylesi bir ülkenin garantisi de garantörü de barış!

Öyle “güç” dayatması istemiyoruz.
Ne silah…
Ne asker…
Ne kışla…
Ne cephane…
Ne barikat ne de nöbet kulübesi…

***

Biz kaç kişiyiz, bilmiyorum.
Bizim bambaşka bir ülke hayalimiz var.
Ölümcül kimlikler ayrıştırmaktan ve etnik farklılıklar büyütmekten kaçınan bir ülke...
Savaşı değil barışı yücelten bir ülke…

O ülkeyi sevmek bize yetiyor!
O ülke için üretmek!
O ülke için yaşamak!
Ölmek değil birlikte yaşamak istediğimiz bir ülke…

***
Biz kaç kişiyiz bilmiyorum.
Ama "üç" kişi de kalsak, "beş" de!
Böyle bir ülkenin hayali bana heyecan veriyor.

Kimsenin hakkının bir başkasında kalmayacağı ve kimsenin kimseden zorla ışık çalmayacağı bir ülke…
 

Talanı meşrulaştırmayan, yalanı içselleştirmeyen, güç sarhoşluğuyla efelenmeyen, sürer halleri normalleştirmeyen, taşıma nüfusu hazmetmeyen, bireyci faydaların esaretinde sinik ve silik suretleri çoğaltmayan bir ülke…

***
Oruç Aruoba sözleri gibi…
“Göğümüzü ve yerimizi yeniden kurmamızı gerektiriyor yaşadıklarımız…”

Yaşayacaklarımız yeni bir ülkede olmalı…
Gökkuşağının renkleri gibi uyumlu…
Eylül’ün gebe karnıdır düş’ümüz, gün gele, doğacak.
Ah nasıl da göğe koşacak o çığlık!
 

Bu yazı toplam 1206 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar