1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. EOKA’nın Kuruluşu ve İlk Eylem
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

EOKA’nın Kuruluşu ve İlk Eylem

A+A-

 

Başpiskoposluk koltuğuna oturduktan sonra Kıbrıs Sorunu’nu Yunan-İngiliz dostluğu çerçevesinde ele alan Yunan hükümetlerinde aradığını bulamayan Başpiskopos III. Makarios Enosis mücadelesini yoğunlaştırmak için silahlı mücadeleye yönelmeye karar verdi. 1950 yılında yapılan Enosis plebisitine Yunan hükümetinin sahip çıkmaması ve genel olarak Atina’nın pasif tavrı, Büyük Britanya’nın Kıbrıs’ı koloni olarak elde tutma çabası ve BM’nin Kıbrıs’a ilgisiz kalması silahlı mücadele fikrinin ortaya çıkmasında etkili oldu.

Nitekim silahlı mücadele fikri tam da böyle bir ortamda ortaya atıldı. Bir dizi temastan sonra 2 Temmuz 1952 tarihinde Atina’da kurulan gizli “kurtuluş” komitesi Başpiskopos Makarios’un başkanlığında bir araya geldi. Toplantıya Grivas, Yorgos Stratos, Loizidis kardeşler, Kıbrıs asıllı General Papadopoullos, Albay Aleksopoullos, eski bir “X” (“Hi” okunur) örgütü üyesi, bir hukukçu ve Atina Üniversitesi’nden iki profesör katıldı.

Grivas, dağlarda gerilla savaşı verecek, kentlerde de sabotaj yapacak iki ayrı grubun oluşturulmasını öneriyordu. Makarios temkinliydi. “Seni izleyecek 50 kişiyi zor buluruz” diyordu. General Stratos “hiç kimse cesur doğmaz, cesur olunur, yeter ki doğru liderlik olsun” diyerek bastırıyordu. 21 Temmuz 1952 tarihinde yapılan ikinci toplantıda Makarios bazı çekincelerine rağmen silahlı mücadeleye “evet” dedi ve hazırlıklara başlandı. Siyasi ve askerî alanda çalışma yapmak üzere iki ayrı ekip kuruldu. Yunanistan Başpiskoposu Spiridon “kan akıtılmadan özgürlük kazanılmaz” diyerek çalışmalara destek verdi. Aynı tarihlerde, 1952 yılında, Makarios Kıbrıs’ın her yerinden Lefkoşa’ya çağırdığı 600 delege önünde yaptığı konuşmada Yunan hükümetinden Kıbrıs meselesini BM örgütüne götürmesini isteyeceğini fakat bunun başarısız olması durumunda bir köşeye çekilip oturmayacaklarını, büyük bir ihtimalle silahlı mücadeleyi kastederek, mücadeleyi sürdürmek için “başka araçlara” sahip olduklarını söylüyordu.

Grivas incelemelerde bulunmak üzere adaya geldi ve Ekim 1952 ile Şubat 1953 arasında tam beş aya yakın bir süre Kıbrıs’ta kaldı. Küçük bir ülke olan Kıbrıs’ın “arazi darlığını” dikkate alarak küçük gruplardan oluşan biri sabotaj, diğeri de doğrudan silahlı çatışmalara girecek iki ayrı gerilla birliğinin oluşturulmasını önerdi. Kıbrıs’ta kaldığı süre içinde Kilise etrafında örgütlenen dinî derneklere üye olan gençlerle görüşmeler yaptı. EOKA’nın çekirdeğini oluşturan bu gençler tıpkı Grivas ve Makarios gibi dindar, tutucu ve bir o kadar da anti-komünisttiler.

Takvimler 7 Mart 1953 tarihini gösterdiğinde komite Atina’da ilahiyat Profesörü Yerasimos Konidaris’in evinde yeniden bir araya geldi. Makarios, Filiki Eteriya’yı taklit ederek hazırlanan Enosis yeminini okudu, diğerleri de hep bir ağızdan yemini tekrar etti. Sonra metnin altına herkes ayrı ayrı imzasını koydu. İlk imza Makarios’a aitti: “Aynı öz ve bölünmez Kutsal Üçlü (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, NK) adına yemin ederim ki, Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi davası hakkında bildiğim her şeyi hayatımı feda etme pahasına ve en ağır işkenceler altında bile gizli tutacağım. Verilen emirlere körü körüne uyacağım.”

Atina’da silahlı mücadele için yemin eden küçük grup aşırı sağcı, son derece tutucu, “Helen-Ortodoks” sentezini benimseyen dindar ve anti-komünist kişilerden oluşuyordu. Din ile ulusu bir ve aynı sayıyorlardı. Bir kısmı Yunan iç savaşında solculara karşı savaşmıştı. Kıbrıs Sorununu “bir irredantizm (kurtarımcılık) sorunu” olarak görüyor ve “1821’in yöntemleriyle” çözülebileceğine inanıyorlardı. Yunanlı subayların gerilla kılığına girip yerli papazlarla işbirliği yaparak Helen nüfusu ayaklandırdıkları Makedonya’yı kendilerine örnek alıyorlardı.

13 Mart 1953 tarihinde yeniden bir araya gelen komite Yorgos Grivas’ı resmen silahlı mücadelenin komutanı ilan etti. Silahlı mücadele için artık düğmeye basılmıştı ama Atina ve Kıbrıs’ta yapılan toplantılarda Başpiskopos Makarios’un bazı çekinceleri olduğu ortaya çıkmıştı. Birkaç ay sürecek sabotaj eylemleriyle yetinmek isteyen Makarios, eylemlerin “cansız hedeflerle” sınırlı tutulmasını talep ediyordu. Sonunda Makarios ikna oldu ve başlatılan hazırlıklar tamamlandı. İlk silah ikmali 1954 yılının Mart ayında başarıyla gerçekleştirildi. Ardından da silahlı mücadeleyi başlatmak üzere Yorgos Grivas 7 Kasım 1954 tarihinde bir kayıkla Rodos’tan denize açıldı ve 9 Kasım’da adaya çıktı. Grivas şimdi Makarios’tan gelecek “başla” işaretini bekliyordu.

Öyle anlaşılıyor ki silahlı mücadele hazırlıklarının ilk aşamasında Yunan hükümetleri İngiliz-Yunan dostluğuna zarar verecek eylem ve hareketlerden kaçınmaya çalışıyordu. Mareşal Papagos’un iktidara geldiği 1952 yılında eğilimi bu yöndeydi. Fakat İngilizlerin kibirli tutumu ve Yunan kamuoyunun baskısı karşısında 1954 yılında Kıbrıs Sorununun BM’ye taşımaya karar verdi ve daha sonra silahlı mücadeleye yeşil ışık yaktı. Geriye eylem tarihini belirlemek kalıyordu. Bazılarına göre silahlı mücadeleye Kıbrıs Sorunu BM’de görüşülürken başlanmalıydı. Fakat Makarios bundan pek emin değildi. BM Genel Kurulu’na katılmak üzere adadan ayrılmadan önce yakın çalışma arkadaşı Nikos Kranidiotis ile Cikko manastırında bir görüşme yapan Makarios, Kranidiotis’e New York’tan telefon açacağını ve “şifreyi” bildireceğini söyledi. Eğer silahlı eyleme başlanacaksa “ciltlemek üzere kitapları kütüphaneciye ver” diyecekti.

Eğer eyleme başlanmayacaksa tersini söyleyecekti. 29 Eylül 1954 tarihinde New York’a hareket eden Makarios, Ekim ayının sonunda Kranidiotis’e telefon açtı ve “kitapları ciltlemeyin!” dedi. Mesaj açıktı. Silahlı mücadele şimdilik başlamayacaktı. Yunan hükümetinin BM daimi temsilcisi Aleksis Kirou’dan da aynı mesaj geldi. Ne var ki, merakla beklenilen BM Genel Kurulu’nun Kıbrıs kararı tam bir düş kırıklığı yarattı. Artık EOKA’nın eyleme geçmesini geciktirecek hiçbir neden kalmamıştı. 11 Ocak 1955 tarihinde Larnaka Piskoposu’nun evinde bir araya gelen Makarios ve Grivas son bir durum değerlendirmesi yaptılar. Makarios Grivas’a Yunan Başbakanı Papagos’un şimdi amaçlarına büyük bir sempatiyle baktığını ve Yunan hükümeti ile kesintisiz haberleşme ağının kurulduğunu söyledi. Artık harekete geçme zamanı gelmişti.

Önceleri Yunan bağımsızlık mücadelesinin başlangıç günü olan 25 Mart düşünülmüşse de sonunda 1 Nisan gününde karar kılındı. 29 Mart günü Makarios Grivas’a hayır dualarını ihsan etti ve Grivas da Tanrı’ya sığınarak eyleme geçti. EOKA mücadelesi boyunca da hep Tanrı’ya olan inancına güvendi. Nitekim bu konuda anılarına şu notu düşecekti: “Napolyon zor anlarda kendisini Tanrı’nın değil tedbirli olmasının yönlendirdiğini söyledi. Ben sadece şahsi yeteneklerimin bana başarı getirdiğine ve her zaman doğru kararlar almamı sağladığına inanmıyorum. Ben bunu ilahi takdire, Tanrı’nın inayetine bağlıyorum”.

31 Mart 1955 tarihinde gece yarısından sonra adanın çeşitli kentlerinde aynı anda tam 16 şiddetli patlama meydana geldi. EOKA bu ilk eylemiyle yayınladığı bildirilerde “Allah’ın yardımı, mücadelemize olan inançla, Helenizm’in desteği ve Kıbrıslıların yardımıyla zafere ulaşılacağından” söz ediyordu. Büyük puntolarla yazılan “İNGİLİZ ZULMÜNÜ BERTARAF ETMEK İÇİN MÜCADELEYİ BAŞLATIYORUZ” cümlesinin yanında atalarımızın bıraktığı kutsal miras olan “H TAN H EΠI TAΣ” sloganına yer veriliyordu. (Eski Isparta’da savaşa giden gençlere anneleri veya eşleri kalkanı uzatarak, “ya bununla gelirsin ya da bunun üstünde gelirsin” diyorlardı, savaşta ölenleri kalkanın üstünde taşıyorlardı) Bildiride, ayrıca “uluslararası diplomasi haksız ve kalleş ise, Kıbrıslıların yüreğinin cesur olduğunu dünyaya gösterme zamanının geldiği” ve özgürlüğün “kendi ellerimizle ve kanımızla kazanılacağından” söz ediliyordu. Bildirinin altında EOKA’nın lideri olarak “Diğenis” imzası vardı. Grivas kendisine nome de guere olarak Bizans-Arap savaşlarında büyük kahramanlıklar gösteren “Diğenis Akritas” adını yakıştırmıştı. Bir Arap Emirin oğlu olan Diğenis Akritas, kendisini kaçıran Bizans Generali’nin kızı Evdokia ile evlenerek Hıristiyan olmuştu ve 10. yüzyılda yapılan Bizans Arap savaşlarında adı büyük Bizans savaşçısına çıkmışı. Grivas “Diğenis Akritas” adını alırken, kuşkusuz, hikâyenin bu kısmı unutulmuş veya unutturulmuştu...

Bu yazı toplam 15310 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar