1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. En yorgun yerinden
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

En yorgun yerinden

A+A-

İnsanca yaşam” diye bir tanım vardır.
Yorulursun ve yorulduğuna değer…
Çalışır ve kazanırsın...
Alnından ter dökülür, bileklerin sızlar, nefesin kesilir ve günün sonunda gülümsersin…

Evinde huzur vardır; karnın tok, sırtın bütündür, geleceğe dair endişe hissetmezsin, düşlerin göğe yükselir ve umudun hep diridir: O düşler gün gelecek, gerçek olacak.

*  *  *

Çalışır ve kaybedersen eğer terazinin ayarı kaçmış demektir.
Düşlerin var, umudun yoksa yaşamak denen büyük oyunda, kalleşlik girmiştir araya…

*  *  *

Bir kahve içerim her gün, emekli maaşım buna yeter” diyor yılların esnafı…

30 yıl boyunca bir mangalın başında geçirmiş ömrünü… Hani işbaşında aynı saat üzerinde aynı rakamı günde iki kez gören insanlar olur, alın terini akreple yelkovan arasına koşarlar. Sabah yediden akşam yediye gibi… En çok da onlara yakışır kazanmak, en çok da onlar yetinirler azla, hep bir kıt kanaat!

Hangi saatler çalışıyorsun” sorusuna, böyle yanıt veriyor, Rifat Ağa’nın Yeri’nde, ustabaşı!
Sabah yediden akşam yediye…
En yorgun yerinden kırılan ayna gibi gözleri…

Sevgili Osman Kurt ve Halil Davulcu’nun “Benim İşim” adlı programına denk geliyorum ekranda, o iki göz taş odada, humus çorbası ve et şiş, şeftali kebapla yaşayan adamın öyküsünü izliyorum, hem hayranlık, hem de biraz hüzünle…

Emekli hakkı kazanmış ancak geriye dönük yatırım eksiği varmış, bankadan borç almış, ödemiş… Şimdi emekli maaşını alıyor, bankaya ödüyor.

Bir kahve içerim her gün, emekli maaşım buna yeter, şimdilik” diyor…
Terazi sanki doğru tartmıyor.

Bir başıma çalışırım yine de işten korkmam, severek yaparım, kaç kişi isterse gelsin, yeterim, yetişirim, yeter ki gelsin insanlar…

Öyle eskisi gibi de uğramıyor insanlar, böylesi kuytulara…
Biz biraz arkada kaldık, atıl kaldık, kalabalıklar artık gösterişi seviyor…

*  *  *

Onca senenin emeği bir kahve telvesi gibi ömrün dibine çöktüğünde, susmak, çığlığa dönüşüyor.

Öyle kıyıda, köşede, arada, atıl kalmış gibi soluyoruz zamanı bu aralar… İçimizden “kendimiz” eksiliyor.

İnsanın başıyla yastığın arası kadar bir mesafedir çoğu zaman hayat!
Yorulursun ve yorulduğuna değer…

 

Bu yazı toplam 1255 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar