1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. En Ucuz Olan: İnsan Hayatı
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

En Ucuz Olan: İnsan Hayatı

A+A-

Ada yarısında belki de Avrupa’nın en pahalı kahvesini içiyor, en pahalı etini yiyor, en pahalı internetini kullanıyoruz.

Onca “pahalılık” arasında en ucuz olan ne yazık ki akaryakıt değil…
İnsan hayatı.

***

“Sağlık Bakanı” çıkıp diyor ki:
Yaşamın içinde hastalık da ölüm de var.

Doğrudur.
Ama aynı hayatın içinde sorumluluk, hesap verebilirlik, kamusal etik de var.
Biz tam da bunları soruyoruz.

Üstelik bakanın o çok değerli uyarısı da var:
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım.

Zaten toplum tam da o bilgiye ulaşamadığı için bu kadar öfkeli.

Çünkü bizde bilgi, en çok ihtiyaç duyulduğu anda kayboluyor; sorumluluk, en çok aranıldığı anda görünmez oluyor.

Kimi hastane yetkilisi ve uzmanlara ulaştım; edindiğim bilgiler şu…

9 yaşındaki Olivia’nın kalbi durduğunda, o an yanında kimse yokmuş…
Ne hemşire ne de doktor…

İyileşmek için göğüs ve mide ağrısı şikâyetiyle Acil'i arayan Ahmet Akarsu’yu ise kardiyolog görmemiş o gece…

"Protokoller gerektiği gibi uygulandı" da diyorlar tabii...

Bu insanlar dakika dakika neler yaşadılar, öğrenmek için bekliyoruz hâlâ…
Çok daha iyi fikir sahibi olabilmek için…

Otopsi” sonucu açıklanıyor!
(Sonuç yok!)
İyi de bir de sistemin, sürecin, işleyişin “otopsi”si gerekiyor.

20 günlük Mihrimah bebeğin ölümünün ardından da bekledik durduk bunu…

Ne oldu?
Su yerine saf alkol verilmişti bebeğe ve en önemli sorun hemşire yetersizliği, organizasyon eksikliği, ciddiyetsiz yönetim anlayışıydı…

Ne değişti o günden bugüne…
İnsan hayatı daha da ucuzladı.
Kimse de bedel ödemedi…

Bir yanlışın ya da ihmalin karşılığı olmazsa, yenileriyle yüzleşmek kader değildir.

***

Bir de şu var…
Her acıdan sonra aynı savunma:
Hastanede kalmak istemedi, evine gitmek istedi…”

Peki hiç merak etmiyor musunuz, insanlar neden kalmak istemiyor hastanede?
Sebebi güvensizlik olabilir mi?
Korku olabilir mi?
İlgisizlik olabilir mi?

Bir hasta, tedavi edilmesi gereken yerde kendini güvende hissetmiyorsa burada tartışmamız gereken “hasta” değil, “sistem”dir.

***

Bunlar daha iyi günlerimiz” dedi geçenlerde bir hekim dostum.
Sen asıl, bu hastanede gün gele çoğunlukla buradaki üniversitelerden mezun hekimlerin olacağını düşün…

Sözler boğazımda kaldı.
Ne diyeceğimi bilemedim.

“Sağlık Bakanı”na soralım o zaman, bilgi sahibi olabilmek için:
Ülkemizde mevcut üniversitelerde tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi verilmesi için gerekli asgari şartların —özellikle de yeterli sayı ve çeşitlilikte hastanın bu nüfus ve vaka yoğunluğunda mümkün olmadığı” iddiasına ne der?

Belki bunu da dert etmemek gerek!
Sonuçta yaşamın içinde hastalık da ölüm de var, değil mi (!)

Bu yazı toplam 709 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar