1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. E hade o zaman!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

E hade o zaman!

A+A-

“Hade” ne demektir?

-*-*-

Hayde gidelum hayde, hayde gidelum hayde… 
Bu sözler veya bu dize, bir Karadeniz türküsünden alınmıştır…

-*-*-

“Hayde”, merhum sanatçı Kazım Koyuncu’nun ikinci ve son albümüne ismini veren parçasıdır…

-*-*-

“Hayde” kelimesi, Türkiye’de “haydi”ye dönüşmüştür…
Bazen “y” düşer “hadi” diye de söylenir tabii ki!

-*-*-

Ne demektir?
Sözlüğe bakacağız!

-*-*-

“Haydi” Türkçede bir ünlemdir; teşvik etmek, hızlandırmak, kabul veya alay bildirmek için kullanılır.

-*-*-

Teşvik ve çağrı: “Haydi” en sık olarak birini harekete geçirmek için kullanılır. Örneğin: “Haydi gidelim!”

-*-*-

Çabukluk belirtisi: Bir işin hızla yapılmasını istemek için söylenir. Örneğin: “Haydi acele et!”

-*-*-

Kabul ve onama: Bazen bir durumu onaylamak veya kabullenmek için kullanılır.

-*-*-

Alay veya hafifseme: “Haydi oradan be!” gibi ifadelerde küçümseme veya alay anlamı taşır.

-*-*-

Hoş görme: Bazı bağlamlarda “boş ver” veya “önemsememe” anlamına gelir

-*-*-

“Haydi” kelimesi, Türkçe’deki “hay de!” ifadesinden türemiştir.
Tarihsel olarak 1600’lerden önceki eserlerde “hayde / hay de / haydi” biçimlerinde görülmüştür

-*-*-

Teşvik: “Haydi çocuklar, derse başlayalım.”
Çabukluk: “Haydi, otobüsü kaçıracağız.”
Alay: “Haydi canım sen de, buna kim inanır?”
Hoş görme: “Haydi, bu seferlik affettim.”

-*-*-

Bu kelime, “Kıbrıslıcaya”, “HADE” olarak dahil olmuştur… 
Ve hem Kıbrıs Elencesi hem de Kıbrıs Türkçesi’nde aynı anlamdadır…

-*-*-

Çok daha farklı anlamlarda da kullandığımız olur…
Mesela bir futbolcu gol kaçırdığında, “hade be!” der ve hem şanssızlığa hem yeteneksizliğe aynı anda kızarız!
İsyan ederiz!

-*-*-

“Hayde gidelum” diyen Karadeniz ağzına karşılık biz “hade be gidiyoruk ha” diyebilirik – derik!

-*-*-

Birilerine çağrı yaparken de “kullanırık” bu kelimeyi!

-*-*-

Hade UBP’liler!
Veya Hade Sayın Arıklı!

-*-*-

UBP, iktidarsız iktidarımızın büyük ortağı!
En büyük ortak!

-*-*-

Arıklı da “Ulaştırma”nın bakanı!

-*-*-

Cyprus Mail’de bir haber okudum…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bir süreden beri, Larnaka – Limasol – Lefkoşa üçgeninden oluşacak ve belki daha sonra Baf’a kadar gidecek bir tren yolundan söz ediliyor…

-*-*-

Kıbrıs’ta tren yolu vardı…
İngiliz, Ada’ya geldiği 1878’den 25 yıl sonra bu yolu inşa etmişti…
Mağusa Limanı’ndan Lefke yakınlarındaki Çamlıköy’e, oradan Trodos eteklerindeki son durağı Evrihu’a uzanan ve Güzelyurt ile Lefkoşa üzerinden geçen bir yol…

-*-*-

Son tren 31 Aralık 1951'de Lefkoşa – Mağusa seferini yaptı ve 1953’e kadarki sürede tamamen söküldü…

-*-*-

Sadece Lefke bölgesindeki maden yataklarından çıkarılan madeni, Gemikonağı’ndaki limanlara ya da iskelelere kadar taşıyan bir kapalı devre tren yolu 1974’e kadar devam etti…

-*-*-

Şu anda CMC madenciliğinin bu trenlerini Lefke’de sergiliyorlar…

-*-*-

Lefkoşa – Trodos ya da Bostancı – Trodos yolu üzerinde, Kakopetria’ya gelmeden önceki Evrihu köyünde de son istasyon binası tren müzesidir…

-*-*-

UBP Milletvekili Hasan Taçoy, Ankaralı abisi Binali Yıldırım’dan da aldığı gazla olsa gerek, bir ara ilgili bakanlık görevindeyken, tren ve tramvaydan söz etmişti…

-*-*-

Müthiş bir trafik var memlekette… 
Düşünün çözüm olmuş…
Kıbrıs sorunu çözülmüş…

-*-*-

Karpaz Girne Lefkoşa Mağusa Ercan Larnaka Limasol Baf…
Hatta Güzelyurt Lefke… 
Neden olmasın!

-*-*-

Önce çözüm, sonra tren yolu!

-*-*-

Avrupa Birliği Komisyonu Ulaştırma Komiseri Apostolos Tzitzikostas diyor ki, “Larnaka – Limasol – Lefkoşa”ya her türlü desteği veririz… 

-*-*-

İlgilenin bence!
Fikir vermek istedim sadece!

-*-*-

Yani ayıptır söylemesi; ya milliyetçilik ve şov yapıyorsunuz; ya da ahali dedikodunuzu yapıyor!
Nüfus çok arttı, uzmanlar da diyor ki – okuduklarımdan anladığım kadarıya – bu iş çok zor değil!

-*-*-

Tamam Türkiye ödedi falan da, “Külliyeye paranız var da buna yok mu?”
Yoksa, oturun – anlaşın – çözün Kıbrıs meselesini, biz de Avrupalı Dünyalı gibi yaşayalım!

-*-*-

E hade o zaman!
Mesela yani!


Efendi osurduğunda derin oh çekenlerin var olduğu sistem, iyi bir sistem değildir!

Demokrasi, bir tür peynir çeşidi değildir!
Hellim de peynir değildir bu arada belirtmiş olalım!
Hellim, hellimdir!

-*-*-

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, ilahiyat meselesi ile ilgili olarak Meclis’ten geçen protokolü görüş almak için Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi…

-*-*-

Neden gönderdi?
Neden olduğunu açıkladı!

-*-*-

“Bu pantolon bize olmaz! Bizim giydiğimizin modeli, rengi, kumaş kalitesi bellidir…”

-*-*-

Ben de bu şekilde açıklıyorum!

-*-*-

Bu ne din düşmanlığıdır, ne İslam düşmanlığı!
Bu, “biz olmak” ve “farklı olmak” ve aynı zamanda “saygın olmak”la alakalıdır!

-*-*-

Bir önceki cumhurbaşkanı döneminde ve Meclis’teki “Kemalist Dinci” görüntülü hükümetimsi gariplikte ne vardı?
“Yalakalık”!

-*-*-

Yalakalık, bence Türkiye’nin istediği bir “tavır” değildir!
Ama görüntü, “istediği” doğrultusundadır!

-*-*-

Haliyle, bizdeki pozisyon da, herkes daha iyi anlasın diye yazayım; “Türkiye’den bir yetkili osurduğu zaman, derin oh çeken” bir yaklaşımdı!
Bu yaklaşım “yanlış”tır!
“Çirkin”dir!
“Aşağılayıcı”dır!

-*-*-

Bazılarının hiç umurunda olmayabilir ama en azından “burnunuzu kapatabilirdiniz” be canım!
Demek istiyorum ki; ne tür bir çıkarsa elde ettiğiniz bilemem ama en azından “miss gibi kokuyor” diye derin nefes çekmeseydiniz keşke!

-*-*-

Tufan Erhürman ne mi yaptı?
“Kokusu mokusu beni ilgilendirmez, sağlıklı mı değil mi, Anayasa Mahkemesi bakacak” dedi!
Doğru olan da buydu!


basliksiz-032.jpg

Trodos köylerinden Evrichou’daki (Evrihu) son istasyon, müze olarak kullanılıyor…

Bu yazı toplam 1383 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar