Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı

Dokunmak

A+A-

Dokunamıyoruz. Covid-19 yaşamlarımıza girdi gireli bedensel temaslardan kaçınıyoruz. Bedenlerimizin arasına görünmez duvarlar çekiyoruz, uzaklıklar örüyoruz.

                                                                                        ***
Neşeli tensel dokunuşların yerini, uzaklaşan bedenlerin ürkekliği alıyor. Bedenlerimizin arasına mesafeler girdikçe korku ve ürkeklik de artıyor.  İki arkadaş yan yana gelsek, hemen araya bir mesafe koyma çabası devreye giriyor. Gayri ihtiyari, çekingence ve her defasında mahcup…

***

Dokunamıyoruz. Özlediğimiz bir arkadaşımızla karşılaşınca içimizde kabaran sarılma arzusunu anında gömüyoruz, bastırıyoruz. Yeni tanıştığımız bir insanla tokalaşamıyorsunuz, yan yana oturduğunuz, belki de flört edeceğiniz kişiyle omuzlarınızın bir birine temas etmesinden bile sakınıyorsunuz, az sonra kalkıp yalıtılmışlıklar büyüttüğünüz evinize döneceksiniz ama siz arkadaşlarınızı öpüp vedalaşamıyorsunuz. Beden temaslarının yerini, temassız gri mesafeler alıyor hızlıca.

                                                                                        ***
İçimizde arzularımızı, dışımızda bedenlerimizi yalıtarak yaşıyoruz.

***

Dokunamıyoruz. Bilgisayarların cam ekranlarının karşısında veya telefonların akışkan ekranlarında toplantılarda, derslerde, canlı yayınlarda veya online sohbetlerde, bir sürü soğuk ve cansız kutunun içine sıkışmış ifadeler haline dönüşüyoruz. Ekrana dokunsan, kimsecikler bir şey hissetmeyecek, sen bir şey hissetmeyeceksin, soğuk bir cam parçasının hissizlik duygusundan başka.

***

Ve şimdi durup düşündükçe, çok dokunuyor bana dokunamamak, bir sevdiğimin omuzuna elimi atamamak, tanıştığım bir insanın elini sıkamamak, sarılamamak zamandır görmediğim bir dosta, öpüşememek, zamanın ve mekanın mesafelerinde yalıtık kalarak, bedenlerimiz arasına mesafeler koyarak.   

***

Dokumak, belki de hayattaki en güçlü eylemlerden biri. Güvendiğimizi, sevdiğimizi, bağlandığımızı, içimizde kabaran arzularımızı, şefkatimizi, heyecanımızı veya hırçınlığımızı dokunarak yaşarız, yaşatırız.

***

Bir kelime, bir şarkının ezgisi içinize, yüreğinize dokunabilir; bir bakış, bir söz veya bir koku ruhunuza dokunabilir; bir kavram, bir sembol veya bir görüntü, ansızın esen rüzgar zihninize dokunabilir… Ama tensel dokunuşların hep ayrı bir yeri vardır.

***

Bebeğe dokunmak, bebeği okşamak, çocukların özgüven ve şefkat duygularının gelişimini sağlar. Panik olmuş, korkmuş birini sakince dokunuşlarla rahatlatabilirsiniz. Dostlarımıza bağlılığımızı sarılarak paylaşırız. Tensel çekimde, aşkta ve ilişkilerde dokunarak neşe, mutluluk veya bedenlerin birbirini arzulamasını tetikleyebilirsiniz. Bedenler kaynaştığında ise dünya durur. Dünyanın durduğu tek an, bedenlerin kaynaştığı andır.

***

Dokunmak, ilişkilerimizdeki en güçlü eylemlerden biri. Ve şimdi tensel dokunuşların hızlıca yok olduğu bir dönemde, bunun değeri daha da bir anlaşılıyor. Sözcüklerle, bakışlarla, bazen sessizlikle, bazen sadece hiçbir şey yapmayarak, bazense günün belli saatlerinde beliren gündüz düşlerini paylaşarak birbirimize dokunmalara devam ediyoruz.

***

İnsan bir bütündür. Fikirleri, duyguları ve arzuları bedeninden ayrı düşünülemez. Ve bu topluca parçalanma çağında bedenlerimiz ile duygularımız/arzularımız birbirinden ayrı kılınarak parçalanıyor. Tensel dokunuşların yerini dijital ve siber temassızlıkların alıyor. Her bir bedenin başka bir bedenden uzaklaşmaya gayret ettiği sıradanlaşmış bir izolasyon çağında, insan denen varlık gittikçe neye dönüşüyor?

 _____________________________________________________________________________

Okuma önerisi: Dokunmanın Gücü Üzerine, Wilhelm Schmid, Çeviren: Tanıl Bora – İletişim Yayınları

Bu yazı toplam 2334 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar