“Desenlerle Çini ve Filografi”
İstanbul’da geçtiğimiz haftalarda Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nda açılan “Desenlerle Çini ve Filografi” sergisini ziyaret ettim.
İstanbul Ticaret Odası Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nın evsahipliğinde gerçekleşen ve Ersen Şeker ve Nihal Baykara’nın eserlerinin sanatseverlere sunulduğu sergide filografi sanatında iki buçuk kilo çininin kullanıldığı sanat eserleri ve Selçuklu döneminden Osmanlı’nın son zamanlarına kadar olan dönemsel çalışmalar yer alıyor.
***
Çini sanatçısı Ersen Şeker çalışmalarında klasik İznik çinilerine ağırlık veriyor.
Sergi ile ilgili TRT’de katıldığı programda konuşan Ersen Şeker, sanat yolculuğunu ve sergideki eserlerini şu sözlerle anlattı:
“Ben normalde resim gibi çini yapmayı da çok seviyorum. Modern çalışmaları çok seviyorum ama klasik bir şey çalıştığımda da onun bir tarihçesi olmasını istiyorum. Öyle olunca araştırmalara girdim ve birçok müzeyi gezdim. Gezemediğim müzelerin de internet sayfalarından bilgilerini aldım. Öylece motifler oluştururken, özellikle de Türkiye’de olmayanları biz sadece görsel olarak görüyoruz. Ben de aynı motifleri çalışmak, eski ustalarımızın yaptığı renkleri yakalayabilmek amacıyla bunları çalışmak istedim. Çalışınca da mutlu oldum. Yani onların yeniden kendi şehrimizde sergilenebilir olması beni mutlu etti. Geleneksel motiflerimiz Osmanlı’da çok kullanıldığından, Baba Nakkaş üslubu vardır. Rumi Hatai çiçekler vardır. Bunlar çini de en klasik motiflerdir. Mavi beyaz çalışılmıştır. 15.- 16. yüzyıllarda, sonrasında renkler girmiştir. Ben de kendimce her dönemden birer örnek olan hem üsluplarıyla, hem de renkleriyle ikişer örnek vermek istedim”
Sanatla olan yolculuğuna yıllar önce başladığını da ifade eden Şeker, sergiyle ilgili yaptığı açıklamada, “Sanat benim için bir huzur kaynağı. Bu huzuru izleyicilere de yansıtmak istiyorum. Özellikle çini sanatına son 5 yılda yoğunlaştım. Büyük bir emek ve öğrenme süreci sonunda ortaya çıkan bu eserleri, sanatseverlerle buluşturmak benim için çok kıymetli” dedi.
***
Filografi sanatçısı Nihal Baykara da eserlerinde alışıldık desenlerin ötesinde yepyeni bir gözle tasarlanmış motifler tercih ediyor.
Baykara da TRT’de konuştu ve şunları söyledi:
“Filografi yapmak için çok özgürsünüz ve çok sadesiniz. Hiçbir şeye bağlı kalmayabilirsiniz. Suret çalışma haricinde. İster hat çalışırsınız, ister varoluş sanat eserlerini tekrar yorumlayabilirsiniz. Manzara çalışabilirsiniz, çiçek böcek çalışabilirsiniz. Bu tamamen sanatçının ruhsal durumuna ve zevkine bağlı. Desen seçerken de tamamen kendi ruh halime ve zevkime göre seçiyorum her zaman. Desenleri seçtikten sonra, o küçük tırnak kadar bir desendir. Bunu istediğiniz boyuta getirmek tamamen sanatçının insiyatifinde. Alt zeminini hazırlamak, rengine karar vermek, çivisinin rengine karar vermek. Çivisinin rengine karar verdikten sonra, tellerinin rengine karar vermek tamamen bize ait. Bu sergiyi hazırlarken de tamamen ruhsal halimi ve kendi zevkime göre belirleyerek meydana çıkardığım bir sergi oldu. Orada bir mandala çalışmam var. Mandala çalışmasına baktığımda, daha önce filografi yapılmamış olduğunu gördüm. Bu beni çok etkiler. Veya sadece yapraklarla çalıştığım, mavi tonlu yapraklar var. Seçerken daha önce yapılmamışsa beni daha çok heyecanlandırır. Çünkü ilk defa onu boyutlu hale getireceğiz ve benim gördüğüm ve hissettiğim gözle de sunduğum kişi görecek.”
***
Şeker ve Baykara’nın, bu iki geleneksel Türk sanatını harmanlayarak oluşturduğu eserlerinden oluşan sergide yer alan eserler, çivilerle telin zarif birleşimini yansıtan filografi çalışmaları ile canlı renklerin ve ince detayların hâkim olduğu çini panolardan oluşuyor.
Filografi çalışmalarındaki geometrik desenler ile çini panolardaki canlı motifler, ziyaretçilere hem estetik hem de kültürel açıdan zengin bir sanat deneyimi sundu.
***
Geleneksel motiflerle modern çizgileri harmanlayan eserleriyle büyük beğeni toplayan Desenlerde Çini ve Filografi Sergisi” Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nda 27 Nisan’a kadar ziyaret edildi ancak sanatseverlerle buluşmaya önümüzdeki süreçte, farklı sanat merkezlerinde ve sergi salonlarında devam edecek.
***
Yeni Camii Hünkâr Kasrı’ndan bahsetmişken, biraz da bu tarihi yapı hakkında bilgiler verelim…
Yeni Cami Yerleşkesi’nin bir parçası olan Hünkâr Kasrı, İstanbul’da tarihi yarımadada, Eminönü’nde bulunmaktadır.
9 Nisan 1598 tarihinde inşasına Mimar Dâvud Ağa tarafından başlanılmış olan yerleşkenin bânisi Osmanlı sultanlarından III. Mehmed’in annesi Safiye Sultan’dır.
Cami inşası için Rodos’tan taş getirten Dâvud Ağa yapıyı yerden 75 cm. kadar yükseltmişken kendisi Eylül 1598’de vefat edince yerine Suyolu Nâzırı Mimar Dalgıç Ahmed Ağa tayin edilmiştir.
***
Klasik Osmanlı Mimarisi'nin en önemli eserlerinden biri olan Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nın içinde 17’nci yüzyıla ait nadide çiniler, sedefkârî, tunç alçı ve edirnekarî örnekleri bulunur.
Dalgıç Ahmed Ağa yapıyı birinci sıra pencere üstüne kadar yükseltmiş, bu sırada 1603’te III. Mehmed’in vefatı üzerine Safiye Sultan’ın Eski Saray’a gönderilmesiyle inşaat yarım kalmıştır.
1660’ta meydana gelen büyük İstanbul yangını sonrasında Hatice Turhan Valide Sultan harabeye dönen alanları gezmiş, ardından yarım kalan caminin inşa edilerek tamamlanmasına karar verilmiştir.
1661’de Mimarbaşı Meremetçi Mustafa Ağa’nın sorumluluğunda yarım kalan cami duvarlarından bir sıra taş sökülerek inşaata yeniden başlanmış, nihayet tamamlanarak 30 Ekim 1665’te kılınan cuma namazı ile ibadete açılmıştır.
***
Camiden kısaca bahsettikten sonra Hünkâr Kasrı’na bakalım…
Caminin güneydoğu köşesinde yer alan ve hünkâr mahfiline geçişi sağlayan hünkâr kasrı üç katlı olarak düzenlenmiştir.
Alt ve orta kat kesme küfeki taşı, üst kat taş ve tuğlanın kullanıldığı almaşık örgülü duvarlara sahiptir. Basık kemerli bir kapıdan geçilerek girilen kasrın uzun ve rampalı bir yolu vardır. Altında uzun bir tonozlu koridoru olan kasrın vâlide sultan ve padişah için ayrılan üst katında iki adet ocaklı oda ile bunların arasında tuvalet yer almaktadır.
***
“L” şeklinde hol ve bir ara mekândan sonra mahfilin önündeki balkona, buradan da mahfile geçilmektedir. Hünkâr kasrında duvarlar sır altı tekniğinde bitkisel dekorlu çini panolarla kaplanmıştır. Okuduğumuz kaynaklar duvarlarda yer alan çini kitabelerin hattat Teknecizâde İbrâhim tarafından yazıldığı bildirmektedir.
Kapı kanatları sedef kakmalı olup ahşap tavan, tonoz kubbe ve pencere çerçevelerinde zengin kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Kasırda rampalı yola açılan ve balkonla ulaşılan bir orta kat vardır. Burası valide sultan ve padişahın hizmetlileri için düzenlenmiş olmalıdır.
Hünkâr kasrı 2006-2009 yıllarında esaslı bir restorasyondan geçirilmiştir.
***
Kasrın giriş kapısındaki ağaç işçiliği, içerideki çinili ocaklar, duvarları kaplayan çinili panolar, renkli cam pencereler nadide işçilik örnekleri olarak kabul edilir. Çinilerin bir kısmı ise sadece kasrı süslemek için özel olarak yaptırılmıştır.